İslam ve Hristiyan aleminin kutsal harmonisi, dünyanın sekizinci harikası Ayasofya 2020 senesinde yeniden cami olarak hizmete açıldı. Hakkında konuşulan efsaneleri, mimari yapısı, dinler için taşıdığı kutsiyetle her yıl yerli ve yabancı turistlerin akınına uğruyor. Ayasofya Camii’nde yapacağımız mini bir turla keşfe çıkmaya hazır mısın?
İstanbul’un en kadim yapılarından olan Ayasofya yalnızca ülkemiz için değil insanlık tarihi ve dünya kültürel mirası için kutsal sayılan mekanlardan. Bugün İstanbul’un simgesi olan Ayasofya Hristiyan alemi için de adeta bir hac yeri konumunda. Doğu Roma İmparatorluğu döneminde inşa edilen en büyük kilise bugün cami olarak ibadete açık.
Orijinal adıyla Hagia Sophia. “Hagia” Eski Yunanca ’da kutsal demekken “Sophia” da bilgelik anlamına gelen “sophos” kelimesinden türemiş. Dolaysıyla caminin adı olan Kutsal Bilgelik Ortodoks mezhebinde Tanrı’nın üç niteliğinden birine atıf yapıyor.
Sultanahmet Meydanı’nda bulunan Ayasofya Camii Fatih semti sınırları içinde. Eminönü’nden kolayca camiye ulaşabilirsin.
İETT otobüsleriyle Adliye durağında inip 500 metre yürüyerek camiye ulaşabilirsin.
Tramvaysa en kolay ve rahat toplu taşıma seçeneği çünkü Bağcılar-Kabataş yönüne giden tramvay hattıyla Sultanahmet’te caminin önündeki durakta inebilirsin. Ben civardaki tarihi yapıları keşfederek camiye yürümek istiyorum dersen Gülhane durağında inebilirsin.
Anadolu yakasından geliyorsan Kadıköy veya Üsküdar’dan Eminönü’ne giden vapurlara binmelisin. Eminönü’nden de tramvayla Bağcılar-Kabataş yönünde giden trenle Bağcılar istikametine gitmelisin.
Marmaray da yolu kısaltmak için terci edebileceğin bir alternatif. Sirkeci durağında inip tramvaya binmen yeterli.
Şahsi aracınla yolculuk edeceksen Sultanahmet civarındaki sokaklar trafiğe açık değil. Topkapı Sarayı’nın otoparkın ya da yakınlardaki otoparkları kullanabilirsin.
İstanbul dışından geliyorsan Sultanahmet civarındaki diğer turistik yerleri keşfe çıkabilmek adına aracın yoksa bile araç kiralaman hem hesaplı hem de konforlu olur çünkü İstanbul toplu ulaşım sistemini tam bilmeyen biri için fazla karmaşık ve kart dolum epeyce maliyetli. Birden fazla kişiyle seyahat edeceksen özellikle araç kiralamak bütçe dostu bir tercih diyebilirim.
Ayasofya cami olarak ibadete açıldığı için girişler ücretsiz.
Müzeden camiye dönüştürüldüğü için 7 gün 24 saat ziyaret edebilirsin. Hafta sonu veya hafta sonu fark etmeksizin daima açık.
Önemli: Şu an faal olarak cami görevi gören Ayasofya’yı ziyaret ederken ibadet saatlerini göz önünde bulundurmanda ve giyim kuşamını ona göre ayarlamanda fayda var.
1 Şubat 1935’te müze olan Ayasofya 1985 senesinde UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girdi. Uzun süre müze olan Ayasofya 24 Temmuz 2020’de yeniden camiye dönüştürüldü. Caminin zeminine halı döşendi ve duvar mozaikleri de elektronik açılır kapanır perdeyle gizleniyor. Perdeler ibadet sırasında kapanırken namaz sonrasında yeniden mozaikler görülebiliyor.
Ayasofya Osmanlı döneminde camiye dönüştürüldükten sonra eklenen yapılar arasında mihrap ve minber, hünkar mahfili, hat levhalar, I. Mahmud Kütüphanesi, muvakkithane, türbe, şadırvan, sübyan mektebi yer alıyor.
Tarihi ve dini olarak önemli bir sembol olmasının yanında teknik ve mimari özellikleri de hayret verici. Büyük ilgi gören ve efsanelere konu olan kapıları meşe ağacından yapılmış. Bizans mimarisin hüküm sürdüğü camide 40 büyük pencere ve 107 sütun yer alıyor. Duvarlar yurt dışından gelen renkli yekpare mermerlerle kaplı, beyaz mermerlerse Marmara Adası’ndan getirilmiş.
Bizans Roma İmparatorluğu döneminde Justinianos Ayasofya’nın temellerini atmış. O zamanların ünlü teknik mimarları ve matematikçileri olan İsidoros ve Anthemios katedralin inşasına 532’de başlamış ve çalışmalar 5 yıl sürmüş.
Ayasofya bugün bulunduğu yerde tam üç kere inşa edilip onarılmış.
Yunan dilinde Büyük Kilise anlamına gelen Megale Ekklesia olarak tanınan ilk kilisenin inşası Büyük Konstantin tarafından başlatılmış. Büyük Konstantin İstanbul’u başkent ilan edip Hristiyan alemi için önemli olan İznik Konseyi’ni düzenlemesiyle bilinir. Kiliseyi tamamlayıp hizmete açansa oğlu Konstantinos’tur. M.S. 404’te çıkan iç ayaklanmada kilise talan edilip yıkılmış.
II. Theodosyus tarafından 415 yılında inşa ettirilmiş fakat yine M.S 532’de meydana gelen bir iç isyanda yıkılmış. İkinci kilisenin kalıntıları bugün caminin bahçesinde, giriş merdivenlerinde görülebilir.
Ayasofya’nın bugünkü çehresine bürünmesini sağlayansa İmparator Justinianos. Kilisenin üçüncü inşası 532’de başlamış ve 5 yıl sürmüş. İnşaatta 10 bin işçi, 100 kalfa ve usta görev almış.
Dördüncü Haçlı Seferi’nde Haçlılar tarafından yağmalanan Ayasofya büyük yıkıma uğramış.
1453’te Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethiyle camiye dönüştürülüp İslami şartlara uygun hale getirilmiş ve minareler eklenmiş. Camiyi sağlamlaştırmak için yapılan destek duvarlarını Mimar Sinan yenileyip onarmış. Bizans mimarisinin yanı sıra geleneksel Osmanlı mermer işçiliğinin izleri de bugün gözlemlenebilir.
UNESCO Dünya Mirası listesinde bulunan Ayasofya asırlarca hem İslam hem Hristiyan aleminin kıymetli bir simgesi olmuş. Ayasofya’ya pek çok efsaneye konu olsa da en dikkat çeken Tılsımlı Kapılar ve arılar.
Kutsal kapılar: Birinci Ayasofya 7 rakamının tılsımından ötürü 7 kapalı olarak inşa edilmiş. Fakat üçüncü Ayasofya’da 361 tane ihtişamlı kapı bulunuyor. 101 tanesi muazzam büyüklükte olduğu için en tılsımlı kapıların bunlar olduğu rivayet ediliyor. Öyle ki bu kapılar ne zaman sayılsa daima bir tane fazladan kapı çıktığı söyleniyor.
Arılar: Justinianos Ayasofya için sunulan inşat planların beğenmemiş. Bir gün pazar ayininde bir arı gelip İmparator tarafından yere düşürülen kutsal ekmek parçasını almış ve gitmiş. Justinianos Konstantiniyye’deki bütün arıcılardan bu arıyı ve ekmeği bulmaları için emir vermiş. Cami için hazırladığı planları beğenmediği mimar arıyı bulmuş. Mimar kendi balını üretiyormuş, kovana bakınca emsalsiz bir kilise örüldüğünü görmüş. Arının aldığı ekmek parçası kutsal masa üzerinde bulununca imparator ekmeğin ve masanın temelde kullanılmasını emretmiş.
Kutsal kase: İstanbul fethedildiği esnada kutsal kaseyi elinde tutun bir papaz kaseyi Müslümanlara vermemek için bir kapıdan geçip kaybolmuş. Adeta bir Dan Brown romanına konu olacak türden.
Ana girişte dokuz kapı bulunuyor. Haçlı Seferi’ndeki yağmacılıktan önce kapılar altınlarla ve değerli taşlarla bezeliymiş. Ortadaki kapı İmparatorların kullandığı kapıymış. En büyük kapı İmparatorlar Kapısı. Kapının sağında ve solunda dikilen muhafızlardan ötürü mermerlerde çöküntüler var.
Bizans ve Osmanlı belgelerinde Hazreti Nuh’un gemisinin kalıntılarıyla bu kapının yapıldığından bahsediliyor. Öyle ki denizciler İstanbul’dan sefere çıkmadan önce mutlaka bu kapıya uğrayıp dua ederlermiş.
Kilisenin çeşitli duvarlarında mozaiklerle karşılaşacaksın. Bu tasvirlerde Hz. İsa’nın ve Hz. Meryem’in başında daima bir hale ve haç mevcut.
Güzel Kapı olarak bilinen kapıdan girip koridor sonuna ilerlediğinde Ayasofya’nın ikonik mozaiği Sunu Mozaiği seni karşılıyor. 1849’da onarım çalışmaları sırasında gün yüzüne çıkmış. Tasvirde kucağında bebek İsa ile Hz. Meryem ve hemen sağında elinde şehrin maketiyle duran Justinianos ve solunda da şehrin kurucusu I. Konstantin yer alıyor.
“Ayasofya’dan ayrılırken Sunu Mozaiği’ne bakmadan geçmemen için Güzel Kapı’nın üstüne devasa bir ayna asılmış.”
Diğer adıyla “Yakarış” mozaiğinde Vaftizci Yahya, Hz. Meryem ve Hz. İsa tasvir edilmiş. Meryem Ana ve Yahya tüm insanlığın affı için Hz. İsa’ya yakarıyor.
“Hz. İsa’nın yüzüne dikkatle bakarsan yüzünün sağıyla solu arasında büyük bir ifade farkı olduğunu göreceksin. Mozaiğe biraz geriden geniş bir açıyla bakınca İsa ile göz göze gelmiş gibi hissedeceksin.”
Bu mozaikte de İmparator II. Ionnes Komnenos, eşi İren ve oğulları II. Aleksios vücut bulmuş. Tasvirin merkezinde de Hz. Meryem ve çocuk İsa duruyor. Bu mozaik Ayasofya’ya büyük bağışlar yapan ailenin onuruna hazırlanmış.
Bu mozaik 5 metre uzunluğunda. Hz. Meryem tasvir edilirken değerli taşlarla bezeli bir tahtın üzerinde resmedilmiş. Çocuk İsa’da her zamanki gibi kucağında. Şu anda cami olarak faaliyet gösteren mozaik namaz saatlerinde elektronik perdeyle gizleniyor.
Tanrı’nın tahtını koruduğu düşünülen altı kanadı olan Serafim Melekleri pandantiflerin üzerinde bulunuyor. Kilisenin Osmanlı hakimiyetine geçmesiyle bu dört meleğin yüzü madeni kapaklarla örtülmüş. İbadet esnasında bu melekler de perdeyle kapanıyor.
Bizans Doğu Roma imparatorlarının taç giyme törenlerini gerçekleştirdi bu nokta “Dünyanın merkezi” anlamına geliyor. Merkezdeki en büyük daire Hz. İsa’yı çevresindeki 12 küçük daire de havarileri simgeliyor. Tören esnasında imparator ortada dururken din adamları da etrafına sıralanıyormuş.
Yaygın bir inanışa göre başı derde girenler İstanbul’da bulunan çeşitli kutsal mekanlarda derman bulmak için Hızır ile buluşuyorlar. Ayasofya da bu kutsal mekanlardan biri kabul ediliyor. Öyle ki burada 40 kere sabah namazı kılınırsa Hızır ile görüşmek mümkün deniyor. Ayasofya’nın merkezinde konumlanan kubbenin altında “x” işareti kazınmış bu noktaya Hızır Makamı deniyor.
Diğer adıyla dilek sütunu genelde dileklerinin gerçekleşmesi için bu sütunun başına gelen ziyaretçilerle dolup taşıyor. Sütuna değenlerin hastalıklarından arındığına inanılıyor. Mermer sütunun ortasındaki oyuğa parmağını değdirip hastalıklı yere sürünce şifa bulacağın rivayet ediliyor çünkü oyuğun ortasında Meryem’in gözyaşlarının bulunduğu varsayılıyor.
Avluya yöneldiğinde solunda vaftizhane yer alıyor. Kilise camiye dönüştürülünce vaftizhanede yağlar depolanmış. I. Mustafa’nın yaşamını yitirmesiyle türbeye çevrilmiş. Vaftiz teknesiyle 1943’teki kazıda bahçeden çıkarılıp vaftizhaneye taşınmış.
Ayasofya’nın tılsımlı diğer kapıları gibi bu mermer kapı da özel. Halkın kullanımına müsaade edilmiyor yalnızca patrikler buradan geçiyormuş. Kapının bir tarafı cenneti diğer tarafı cehennemi sembolize ediyor.
İstanbul’a bir zamanlar Vikingler de uğramış desem? Karadeniz üzerinden Konstantiniyye’ye gelen Vikingler Bizans’ın paralı askerleriymiş. Ayasofya’nın üst katında Run alfabesiyle yazılmış bir isim mermer üzerine kazınmış halde. Viking bir askere ait olduğu düşünülen bu “Halvdan” yazısını mutlaka görmelisin.
Ünlü yazar Dan Brown’un Cehennem romanını ya da Tom Hanks’in başrollerinde olduğu Inferno’yu hatırlıyor musun? Öyleyse meşhur Henricus Dandolo’nun mezarını Ayasofya’da ziyaret edebilirsin. Dördüncü Haçlı Seferi’nin yöneticisi Dandolo’nun kör olduğu rivayet ediliyor. 70 yaşında 1205’te İstanbul’da vefat edince buraya gömülmüş. 1261’de Bizanslılar mezarını açıp kemikleri denize atmışlar, bu nedenle mezar şu an sembolik bir önem taşıyor.
Sultanahmet’e gelip de Yerebatan Sarnıcı, Sultanahmet Camii’ni, Topkapı Sarayı’nı, Yılanlı Sütunu ve Gülhane Parkı’nı görmeden geçme derim. Hatta günü planlı kullanıp bolca vakit kazanırsan Kapalı Çarşı’yı da keşfedebilirsin.
Meydanda sayısız turistik restoran bulabilirsin. Çoğu da otantik Osmanlı lezzetlerini sunuyor fakat özellikle Sultanahmet Köftecisi’nde meşhur köfteden yemedim demeyin.
İstanbul dışından geliyorsan meydandaki otelleri tercih edebilirsin fakat buradaki oteller fazla turistik ve pahalı dersen Fatih otellerinde kalmayı düşünebilirsin. Bütçene en uygun oteli seçebilmen için otelleri puan sırasına göre derlediğimiz listeye göz atabilirsin.
Ayasofya’yı keşfetmek hoşuna gittiyse caminin yakınlarında bulunan Yerebatan Sarnıcı’nı da ziyaret edebilir, öncesinde de sarnıcın hikayesini anlattığımız yazıyı okuyabilirsin.