Yüzölçümü ve nüfus yoğunluğu olarak Türkiye’nin en küçük şehri olarak bilinen Tunceli, kalkolitik çağa kadar uzanan tarihi geçmişiyle çağlar boyunca birden fazla medeniyete ev sahipliği yapmış. Gerçek bir Anadolu hazinesi olan Tunceli muhteşem doğası, farklı etnik kökene sahip insanların bir arada yaşaması sayesinde son dönemlerin yoğun ilgi gören destinasyonlarından biri olarak adını duyuruyor.
Her mevsimin ayrı güzel yaşandığı Tunceli’yi özellikle mayıs ayında ziyaret etmenizi öneriyoruz. Yemyeşil doğası içerisinde huzur bulacağınız aynı zamanda doğa sporlarını rahat rahat yapabileceğiniz mükemmel bir zaman olduğunu düşünüyoruz. Tunceli otelleri için tercihimiz ise doğa ile iç içe olanlardan yana olacak elbette.
Murat Irmağı kenarına bir tepenin üzerine inşa edilen kale savunma amaçlı inşa ediliyor. Bölgeye Keban Barajı’nın inşa edilmesiyle beraber kale ada şeklini alıyor. Osmanlı döneminde onarım gördüğü bilinse de kalenin inşa tarihi hakkında kesin bir tarih bulunmuyor. Kale, iç içe iki surdan meydana gelirken, günümüze kadar bazı kalıntılar ve mavi çiniler geliyor. Osmanlı döneminde aktif olarak kullanılan kaleye Tunceli seyahatiniz sırasında uğramanızı öneriyoruz.
Yazın sıcak günlerinde buz gibi suda ferahlayacağınız park 1971 yılında milli park olarak ilan ediliyor. 42 bin hektarlık bir alanı kaplayan bölge akarsu kaynakları, gözeler, endemik bitki türleri ve yöreye özgü hayvan türlerini barındırıyor. Türkiye’nin en büyük milli parklarından biri olma özelliğini barındıran Munzur Milli Parkı, kent merkezinden başlayıp Munzur dağlarına kadar uzanıyor.
Caminin Timur zamanında Emir Taceddin Yelman Keykubat tarafından ilk önce medrese olarak yaptırıldığı biliniyor. Medrese sonradan cami olarak kullanılmaya başlandığı için ‘’Medrese Camii’ olarak adlandırılmaya başlanıyor. Cami Selçuklu ve Osmanlı mimari tarzları arasındaki geçişinde bir örneği olarak karşımıza çıkıyor.
Tahar Çayı vadisinin tepelerinde konut yapmak için oyulmuş yaklaşık olarak 20 adet oda bulunuyor. Tam olarak kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmeyen bu odalar üç kat halinde sıralı oluşan odalar , büyük pencereler ve uzun koridorlardan oluşuyor. Odaların genişliği 2.5 metre derinliği 1,7 metre. Su gereksinimini gidermek için kayalardan sızan suların odalara ulaşması için bir yol yapılmış durumda. Suyun odaklara ulaşması için kayalardan merdiven ve galeriler yapıldığı görülüyor.
1555 yılında Keyhüsrev Bey’in oğlu Salih Bey'in yaptırdığı düşünülen cami, renkli taşlardan yapılan taç kapısı ve oyma işçilikleri ile görenleri kendine hayran bırakıyor. Camide bulunan kubbe sekizgen bir kasnağın üzerine oturtulmuş, üzeri taştan olan bir yapı olarak karşımıza çıkıyor. Taş yapı ile inşa edilen cami, dörtgen ve kubbeli bir ana alana da sahip. Tahmini olarak 500 senelik bir geçmişe sahip olan camiyi Tunceli ziyaretiniz sırasında görmenizi öneriyoruz.
Müze, geniş bir arkeolojik ve etnografik koleksiyona sahip olup, koleksiyon içerisinde eski dönemlere ait arkeolojik buluntular, geleneksel el sanatları ürünleri, giyim eşyaları ve takılar sanat severlere sergileniyor. Müze, farklı dönemlere ait eserleri sergileyen birkaç farklı galeriye sahip. Bu galerilerde, ziyaretçiler Tunceli'nin tarihini ve geçmişini daha yakından inceleyebilirler.
Açık olduğu saatler
Haftanın her günü 08.00-17.00
Dünyada sadece burada yetişen yedi farklı bitki türünün olduğunu biliyor muydunuz? Doğu Anadolu Bölgesinin batı kısmındaki en yüksek dağ zinciri olan Munzur Dağları Tunceli’nin kuzeyinde yer alıp Toros Dağlarının bir uzantısı olarak karşımıza çıkıyor. Yüksek kayalık yapısı, hava muhalefetleri gibi sebeplerden dolayı bölgeye geçit sağlanamadığı için tamamen insan elinden uzakta kalıyor. Dağın alçak kesimlerinde meşe ormanları, yüksek kesimlerinde dağ çayırları ve kaya habitatları bulunan Munzur Dağının bitki çeşitliliği ise Türkiye’nin en zengin bölgelerinden biri.
Mercan deresinin önemli bir kısmı Munzur Milli Parkının içinde yer alırken kamp severler ve doğa tutkunlarının çok sevdiği yerler arasında yer alıyor. Yaz aylarında buzulların erimesiyle buzul suları gölleri oluşuyor. Mercan Vadisinde yapacağınız yürüyüşlerde farklı buzul göllerine tanık olacaksınız.
1807 yılında Yusuf Ziya Paşa tarafından yaptırılan köprü tarihi öneme sahip bir köprü olarak karşımıza çıkıyor. Köprü 1902 yılında ise Diyarbakır Valisi Akif Paşa tarafından onarımı yapıldığı biliniyor. Tahar Çayı üzerinde yer alan köprünün yüksekliği 9 metre, boyu 55 metre ve genişliği 4,3 metre olarak biliniyor. Köprünün içinde bulunan in deliklerinin kimler tarafından yapıldığı ise hala bilinmiyor. Şehrin kültürel mirasına büyük ölçüde katkı sağlayan köprüyü Tunceli ziyaretinizde görmenizi öneriyoruz.
İsmini dağların arasında kalan ovadan alan Tunceli’nin yemyeşil doğasını en güzel şekilde gözler önüne seren Ovacık’a Tunceli ziyaretiniz sırasında uğramanızı öneriyoruz. Tunceli denilince akla ilk gelen Munzur Vadisi Milli Parkı, Munzur Gölleri ve Mercan Vadisi ise Ovacık’ta bulunuyor. Tunceli’ye yolunuz kış aylarında düşerse kendinize bir kayak rotası oluşturabilir, bahar ve yaz aylarında ise trekking yapabilir veya sevdikleriniz ile birlikte kamp yapabilirsiniz.
Tunceli merkezden Ovacık’a giden yol üzerinde 200-300 metrelik bir alanda, suyun yeryüzüne çıktığı 40 göze ve büyüklü küçüklü şelaleler yer alıyor. Bu gözelerden çıkan suların Munzur Çayını oluşturduğu biliniyor. Hem yöre halkı hem de turistler tarafından piknik alanı olarak kullanılan yerde ahşap masalar yer alıyor. Girişte bulunan tezgahtan birbirinden güzel gözlemelerin tadına bakabilirsiniz.
Yeşilin her tonu ile karşılaşabileceğiniz, dağların, şelalelerin, tarihi köprülerin iç içe olduğu vadi aynı zamanda çok geniş bir flora çeşitliliğine de sahip. Her yıl yerli ve yabancı birçok turiste ev sahipliği yapan vadi özellikle dağcılık aktiviteleri için çok fazla ziyaret ediliyor.
Tunceli’den Erzincan’a giden yol üzerinde bulunan Kutu Deresinde bulunan restoranlarda geleneksel ve yöreye özgü lezzetlerin tadına bakabilirsiniz. Pülümür Çayında yüzebilir, Kutu Deresi üzerinde bulunan tarihi köprüde sevdikleriniz ile fotoğraf çekerek anı ölümsüzleştirebilirsiniz.
Gün batımında, akşam saatlerinde oluşan silüetin bir efsaneye konu olan Arap kızına benzetilmesi sonucu her yıl turist alan Arap Kızı Dağı, Bağırpaşa Dağının eteklerinde konumlanıyor.
Peri Suyu kenarında bulunan kaplıcanın suları kalsiyum sülfatlı, sodyum sülfatlı ve klorür bikarbonatlı bakımından zengin olup sıcaklığı 35 dereceye kadar çıkıyor. Kaplıca suyunun romatizma gibi hastalıklara iyi geldiği de biliniyor. Dik bir yamaç üzerinde konumlanan kaplıca muhteşem bir manzaraya da sahip. Sevdiklerinizle birlikte güzel bir gün geçireceğiniz kaplıcanın içinde konaklama tesisi kafe ve restoran bölümü de bulunuyor.
Yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 1200 ile 1300’lü yıllar arasında inşa edildiği tahmin ediliyor. Tunceli’deki en eski yapılardan biri olarak bilinen kilise Geçimli Köyünde yer alıyor. Bölgedeki diğer kiliselere kıyasla daha büyük olan kilisenin maalesef bakımsızlıktan tavanı çökmüş durumda. Uzun yıllar boyunca define avcılarının hedefi olan kilise korumasız olarak bırakılıyor. Tarihe meraklıysanız Tunceli ziyaretiniz sırasında uğramanızı öneriyoruz.
Sekizgen şeklindeki kümbet ve cami 14. Yüzyıl Akkoyunlu Devleti dönemine ait bir eser olarak günümüze kadar geliyor. Son zamanların uğrak rotalarından biri olan Elti Hatun Türbesi kümbet şeklinde bir mezarın içerisinde 3 bölümden oluşur ve mezarlardan ilki Uzun Hasan’ın kardeşi Elti Hatun’a İkincisi Uzun Hasan’ın yeğeni ve üçüncüsü de Uzun Hasan’ın annesine ait olduğu rivayet ediliyor.
Her mevsim ayrı bir güzelliğe sahip olan, dar bir vadi içerisinde bulunan şelaleler her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti kendine çekiyor. Temiz havası ile insana huzur veren şelale ziyaretçilerine adeta bir görsel şölen yaşatıyor. Her mevsim ayrı bir güzelliğe tanık olacağınız şelalede yaz aylarında yemyeşil olan ağaçlar ve yeni açılan çiçeklerin eşsiz uyumu görünürken, kış aylarında ise yağan kar ile kartpostal gibi bir manzaraya tanık oluyorsunuz.
Tunceli’den sonraki rotanız Kars olacaksa Kars’ta gezilecek yerler yazımıza göz atmadan plan yapmayın deriz.