İstanbul'u gezmeye başladığında fark edeceğin ilk şey bu kentin seni bir açık hava müzesi niteliğinde karşılayacak olması. İstanbul, her semtinde başka bir deneyim yaşatır, her adımda binlerce yıllık geçmişin izlerini bugüne miras bırakır. Müzeleri, kasırları, parkları, sarayları ve mimari tarihi ile dünyada eşsiz bir konumda yer alan İstanbul'un camileri de mutlaka ziyaret listende olmalı.
İstanbul'da başta Osmanlı padişahlarının adına yapılan ve selatin camiler olarak adlandırılan camiler olmak üzere ziyaret edebileceğin birçok cami bulunuyor. Bu yazıda tarihi ve dini açıdan ziyaret etmeni önerdiğimiz camileri bulabilirsin.
İstanbul’un simge yapılarından Ayasofya Camii, İstanbul'un kalbi neresidir diye soranlara vereceğimiz yanıt olur. Doğu Roma İmparatorluğu tarafından yaptırılan en büyük kilise olan Ayasofya, tarihte kilise ve müze olarak da kullanıldı. İstanbul’un yedi tepesinin birinci tepesi üzerinde yer alan Ayasofya,aynı yere üç kez inşa edildi. Şu an gördüğümüz Ayasofya üçüncü Ayasofya olarak bilinmekte. Tarih boyunca savaşlar, yağmalamalar gören Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu döneminde Miletli İsidoros ve Tralles'li Anthemius tarafından yapıldı;İstanbul’un fethi ile birlikte camiye dönüştürüldüğünde duvarları Mimar Sinan tarafından sağlamlaştırıldı.
Kutsal bilgelik anlamına gelen Ayasofya, Osmanlı klasik mermer işçiliğinin de en güzel örneklerinden biri konumunda. Ayasofya Camii hakkında daha detaylı bir fikir edinmek için Ayasofya Camii yazımızı keşfedebilirsin.
Camii kısmı ücretsiz.
Yabancı ziyaretçiler için üst kat 25 euro, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için 850 TL
Açık olduğu saatler
Cami kısmı her zaman açık olup, üst kısım 19.00’a kadar ziyaret edilebilir.
İstanbul'un en heybetli ve önemli selatin camileri arasında ilk sırada yer alan Süleymaniye Camii Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan'a yaptırılır. Mimar Sinan'ın kalfalık eserim oalrak nitelendirdiği Süleymaniye Camii, klasik Osmanlı mimarisinin en güzel örneklerinden biri. Mimari tekniği, akustiği, Tarihi Yarımada ve Haliç manzarasıyla, iç mekanı aydınlatan büyük tasarımlı pencereleri ile Osmanlı dönemi mimarlık mirası olan Süleymaniye Camii, Fatih Sultan Mehmed’in külliyesinden sonra İstanbul’daki en büyük ikinci külliye, Osmanlı dönemindeki en büyük vakıf ve Ayasofya Camii ile birlikte İstanbul’un dört minareli iki camisinden de biri. Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan, Sadrazam M. Ali Paşa, Hattat Ali Fuat gibi önemli şahsiyetlerin kabirleri de külliye içinde yer alıyor.
Daha fazlasını keşfetmek istersen Süleymaniye Camii yazımızı da okumalısın.
Tarihi Yarımada'da yer alan Sultanahmet Camii 6 minareli tek selatin cami olma özelliğine sahip. I. Ahmet döneminde yapılan Sultanahmet Camii, Sedefkar Mehmet Ağa tarafından yapıldı.1985 senesinde UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen Sultanahmet Camii,İstanbul'daki en büyük yapı kompleksleri arasında yer alıyor.43 metre yükseklikte kubbesi ve çok sayıdaki penceresinin yanı sıra İznik çinileri, vitray pencereleri ile mimari bir eser olarak da karşımıza çıkıyor.
Sultanahmet Camii ile ilgili tüm detaylar için linkteki yazımıza da göz atabilirsin.
Atik Sinan ve Mehmed Tahir Ağa tarafından yapılan Fatih Camii, İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet adına yapılmış selatin camilerden. Edirne’deki Üç Şerefeli Cami ile Beyazıt ve Süleymaniye camileri ile selatin camilerin mimari gelişmesinin bir halkası olan camide 16 medrese, darüşşifa, tabhane (konukevi) imaret (aşevi), kütüphane ve hamam bulunuyor. İlk Türkçe ezanın okunduğu yapı olan camide Fatih Sultan Mehmet, Gazi Osman Paşa ve Gülbahar Valide Sultan türbeleri de bulunuyor.
İstanbul’un sembolik yapılarından Büyük Mecidiye Camii, Ortaköy Camii olarak da bilinir.Neo-barok tarzdaki yapılan selatin camilerden olan cami Sultan Abdülmecid döneminde Garabet Balyan ve Nihohos Balyan tarafından yapılıyor. Manzarası, beyaz mimarisi ile türünün nadir örneklerinden olan Büyük Mecidiye Camii'nin kubbesi, tek şerefeli iki minaresi ve mihrabıyla minberi ince bir işçiliğin ürünü.
Osmanlı klasik dönem mimari eserlerinin en önemlilerinden biri olan Beyazıt Camii, II. Bayezid’in isteği üzerine yaptırılmış bir selatin cami. Restore sürecini Mimar Sinan'ın yaptığı cami, İstanbul’da orijinalliğini koruyan en eski selatin cami olarak kabul ediliyor. Evliya Çelebi’nin notlarında yer alan bilgiye göre caminin açıldığı gün ilk namaz padişah tarafından kıldırılmış. II. Bayezid’in türbesi de burada bulunuyor.
Hz. Muhammed'in sancaktarı ve sahabesi Ebu Eyyûb el-Ensarî'nin gömüldüğü türbenin yer aldığı caminin mimarları arasında Mimar Sinan ve Uzun Hüseyin Efendi yer alıyor. Osman Gazi'nin kılıcını kuşanmak üzere gelmesi gibi saltanat törenlerinde rol oynayan Eyüp Sultan Camii klasik Osmanlı mimarisine ve çağdaş Osmanlı barok stiline sahip. Mevlevi sikkeleri, çınar ağacı, mermerden yapılan cümle kapısı, İznik çinileri ile İstanbul'un dini yapıları arasında önemli bir yere sahip.
İstanbul’un fethinin ardından camiye çevrilen Arap Camii, ahşap işçiliğinin en güzel örneklerinden. Gotik mimari örneği olan Arap Camii, bu özelliği ile de İstanbul'da ilk ve tek olma özelliğine sahip. İstanbul’un fethinin ardından ezanın ilk okunduğu yer oluşu ile kaynaklarda yer alan Arap Camii, yapılışı ile ilgili birçok rivayeti barındırsa da geleneksel Osmanlı mimarisinden ayrılan özellikleri ve sıradışı minaresiyle ayrıcalığını koruyor.
Valide Sultan Camii olarak da bilinen Yeni Camii, Osmanlı ailesi tarafından İstanbul’da yapılan son cami olmasıyla öne çıkıyor.Mimar Davud Ağa, Mimar Dalgıç Ahmed Ağa ve Mimar Mustafa Ağa tarafından yapılan cami Sultan III. Murad'ın eşi Safiye Sultan'ın isteğiyle yaptırılıyor.Mimar Sinan'ın Şehzade Camii'nde ve Sedefkar Mimar Mehmed Ağa'nın Sultanahmet Camii'nde kullandığı kubbe planını gördüğümüz Yeni Camii, piramit planlı kubbesi ve Osmanlı dönemi Türk mimarisinde en uzun sürede biten cami olmasıyla farklılaşıyor.
Yapımı Abdülmecit’in annesi Bezmialem Valide Sultan tarafından başlatılmış olsa da o vefat edince oğlu Abdülmecit tarafından tamamlanan cami, Dolmabahçe Sarayı’na çok yakın olduğu için Dolmabahçe Camii olarak adlandırılıyor. Garabet Balyan ve Nihohos Balyan imzasını taşıyan cami Ortaköy Camii ile benzerlik gösterir. Ampir üslubun önemli bir temsilcisi olan cami konumuyla da hayran bırakan yapılardan.
İstanbul'un en güzel iç mimariye sahip camilerinin başında Rüstem Paşa Camii gelir. Kanuni Sultan Süleyman’ın aynı anda hem sadrazamı hem de damadı olan Rüstem Paşa adına yapılan selatin cami bir Mimar Sinan eseri. İç mekanda hayranlık uyandıran çinileri ile Newsweek Dergisi’nde Avrupa’nın en güzel tarihi camisi de seçilen Rüstem Paşa Camii, iki taraftan merdivenle çıkılan sol tarafta yer alan şadırvanıyla da benzerlerinden ayrılır. Çinilerinin Osmanlı çini sanatında da benzersiz olduğunun altını çizelim.
İstanbul'un en güzel manzaralı camilerinden olan Şemsi Paşa Camii, Şemsi Ahmed Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmış ve Üsküdar ilçesinde bulunuyor. Kuşkonmaz Camii ismiyle de bilinen caminin bu isimle bilinmesinin sebebi ise caminin kubbesindeki kanallar rüzgarı üste üfler özellikte olduğu için kuşlar çıkan sesten ürkerek bu camiye konmamaları. Denize açılan avlusu, kesme taş yapısı, kuzey ve güney rüzgarların kesişim noktası olması ile ziyaret listende mutlaka yer almalı.
Mimar Sinan’ın Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan için yaptığı cami, sultan adına yapılan iki camiden biri. Güneş ve ay anlamına gelen mihrimahtan ilham alan Mimar Sinan camilerden birini Üsküdar'a diğerini ise Edirnekapı'ya yapıyor. Üsküdar’dakinde güneş doğarken Edirnekapı’dakindeyse ay batıyor. Akşam olurken de senaryonun tam tersi yaşanıyor.
Üsküdar’da yer alan Mihrimah Sultan Camii'nin bir diğeri de Edirnekapı'da yer alıyor. Mimar Sinan’a cami yapması söylendiğinde konum verilmemiş. İstediği yere yapabileceği söylenmiş. O da Mihrimah Sultan’ın isminin hakkını vermek için ay batarken güneşin doğması senaryosunu sağlamak için ikinci camiyi Edirnekapı’ya yapmış.
İstanbul’da inşa edilmiş ilk barok cami olan yapının mimari Mustafa Ağa ve Simon Kalfa. Kapalıçarşı’nın girişinde yer alan cami, Batılılaşma döneminde yapıldığı için Osmanlı mimarisinin dönüm noktalarından biri. Adını padişah III. Osman’dan ve caminin içerisindeki ışıktan alan Nuruosmaniye Camii etrafındaki dükkanlardan birkaçı ve medrese, imarethane, kütüphane, türbe, çeşme ve sebil birleşerek bir külliyeyi meydana getiriyor.
Bozdoğan Kemeri’nin ucunda yer alan cami, kiliseden çevrilmiş bir yapı. Klasik Bizans mimari ögelerine sahip cami kubbeli Yunan haçı planlı Bizans kilisesinin günümüze ulaşan nadir örneklerinden. Ayasofya, Zeyrek Camii ile benzerlik gösteren yapısının yanı sıra orijinal mermer süslemeleri günümüze kadar ulaşabillmiş.Günümüzde o freskleri İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nin ikinci katında görebilirsin.
Çinileriyle öne çıkan yapılardan biri olan cami bir Mimar Sinan eseri. Özellikle mihrabında konumlanmış çinilerin İznik’in parlak döneminin ürünleri olduğu biliniyor.İçerisine kiremit rengi başta olmak üzere yeşil ve mavi renkler hakim.Caminin giriş avlusunda bir adet şadırvan da bulunuyor. Ayasofya'nın ufak bir revizyonu olan cami ayrıca deniz üzerine kurulan ilk camidir.
Hacı Mehmet Güner imzalı Çamlıca Camii, Cumhuriyet tarihinin en büyük camisi olma unvanına sahip. 63.000 kişi kapasiteli, 6 minareli ve 57 bin 500 metrekarelik alana sahip bir yapı. Caminin 6 minaresinden iki tanesi 90 metre. Diğer 4 tanesi ise 107,1 metre. Bu uzunluk Malazgirt Meydan Muharebesi’ni simgeliyor.
Üç padişaha sadrazamlık yapan Sokullu Mehmet Paşa adına eşi tarafından yaptırılan cami üç dik sokağın kesişiminde konumlanmış. Avlusuna merdivenle çıkılan camide İznik çinileri ve orijinal kalem işleri dikkat çekici unsurlardan. Tıpkı Mihrimah Sultan Camii gibi 2 tanedir. Biri Kadırga diğeri de Azapkapı semtinde yer alıyor.
Denize yakın konumdaki camiler içinde sağlam konumlulardan bir tanesi olmasıyla öne çıkan yapının giriş kapısı köprü tarafında. I. Dünya Savaşı'ndan sonra uzun süre harabe kalan caminin restorasyonuna 1938 yılında başlanmış ve 1941’de kapıları yeniden açılmış. Camilerde alışılmışın dışında Sokullu Mehmet Paşa Camii'nde tek minare solda bulunuyor. Bunun nedeni caminin denize fazla yakın olması. Hatta bu nedenden dolayı caminin avlusu da yok.
III. Mustafa tarafından Mehmed Tahir Ağa'ya yaptırılan inşa ettirilmiş selatin cami, bulunduğu semte ismini vermiş bir yapı. Eskiden hamamı da olan cami, bugüne dek yangınlarda ve yol yapım çalışmalarında zarar görmüş. Osmanlı mimari özelliklerine sahip yapı barok üslupta detaylara da sahip.
Garabet Balyan imzası taşıyan cami Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde, 1869-1871 yılları arasında, Sultan Abdülmecid'in annesi Pertevniyal Valide Sultan için inşa edilmiş. Pertevniyal Valide Sultan Camii, Osmanlı mimarisinin etkileyici bir örneği olarak dikkat çekiyor. Dış cephesi Osmanlı süsleme sanatının karakteristik özelliklerini taşıyor. Caminin ana giriş kapısı mermerden yapılmış bir revakla çevrili olup, üzerinde çeşitli motifler ve yazılar bulunuyor. Caminin minaresi ise yine klasik Osmanlı minare tasarımını yansıtıyor.
Mimarı Nikeforos olan cami Ayasofya'ya benzerliği ile dikkat çekiyor. Cami, 12. yüzyılda Bizans döneminde inşa edilen bir kilise olan Pantokrator Manastırı'nın dönüştürülmesiyle oluşur. Caminin bugünkü adının, Fatih Sultan Mehmed dönemi müderris ve şairlerinden Zeyrek Mehmed Efendi’den geldiği söyleniyor. Molla Zeyrek Camii, Orta Bizans dönemi mimarisinin önemli bir örneği olarak kabul edilir. İki büyük kubbe ve yan yana duran iki yapıdan tuğla ve taş kullanılarak inşa edilen caminin iç mekânı, Bizans dönemi freskleri ve mozaikleriyle donatılmış olduğu için tarihi ve kültürel açıdan oldukça değerli.
Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu ve veliahtı Şehzade Mehmed için 1543-1548 yılları arasında Mimar Sinan'a yaptırdığı cami klasik Osmanlı mimarisinin karakteristik özelliklerini taşıyor. Dikdörtgen bir plana sahip olup, büyük bir avlu içerisinde yer alır. Ana ibadet alanı, kubbe ve yarı kubbelerle desteklenen bir yapıya sahip. Caminin dış cephesi, mavi, yeşil ve beyaz renklerdeki çinilerle süslenmiş. İç mekânda ise çeşitli süslemeler, hat yazıları ve freskler bulunuyor. Caminin minaresi de dikkat çekici bir tasarıma sahip. Caminin içerisinde Şehzade Mehmed'in türbesi de bulunuyor.
Çinili Camii, İstanbul'un Üsküdar ilçesinde yer alıyor. Orta Valide Camii ya da Mahpeyker Kösem Valide Sultan Camii olarak da adlandırılıyor. Koca Kasım Ağa tarafından yapılan cami I. Ahmet'in eşi olan Mahpeyker Kösem Valide Sultan tarafından yaptırılan caminin inşasına 1638 yılında başlanmış ve iki yıl sonra 1640 yılında ibadete açılmış. Klasik Osmanlı mimarisinin önemli örneklerinden biri olan Çinili Camii, 1938 ve 1965 yıllarında onarılarak tekrar sağlamlaştırılmış.
16. yüzyılda Osmanlı paşalarından biri olan Piyale Paşa tarafından Davut Ağa'ya yaptırılan Piyale Paşa Camii, klasik Osmanlı mimarisinin özelliklerini taşıyor. Kare planlı bir yapıya sahip olup, çevresi revaklarla çevrili. Caminin ana giriş cephesi, etkileyici bir taç kapı ile süslenmiş. Cami içerisinde büyük bir kubbe ve yanlarda yarı kubbeler bulunuyor. Mimar Sinan'ın öğrencisi olan Davut Ağa'nın inşa ettiği cami, Osmanlı dönemi mimarisinin en güzel örneklerinden biri. Piyale Paşa Camii, hala aktif olarak ibadet edilen bir cami olup, turistler tarafından da yoğun ilgi görüyor. Tarihi ve mimari değeriyle dikkat çeken bu cami, İstanbul'un kültürel mirasının bir parçası.
Güzelce Kasımpaşa Camii'nin yapım tarihi net olarak bilinmemekle birlikte, 17. yüzyılda inşa edildiği tahmin ediliyor. Kare planlı bir yapıya sahip olan cami, tek kubbe ile örtülü. Dış cephesi sade bir görünüm sergilerken, iç mekânında Osmanlı süsleme sanatının örneklerini yansıtıyor. Caminin minaresi ise kare bir kaide üzerine oturtulmuş.
18. yüzyılda Sultan III. Ahmed'in annesi Mihrişah Valide Sultan tarafından Mimar Mehmet Tahir Ağa’ya yaptırılan Valide-i Cedid Camii, Osmanlı dönemi mimarisinin özelliklerini taşıyor. Kare planlı bir yapıya sahip olan cami, diğer pek çok cami gibi kubbe ile örtülü. Caminin minaresi de oldukça dikkat çekici. İç mekânında oldukça güzel süslemeler ve detaylar bulunan cami, aynı zamanda yerli halk ve turistler tarafından ziyaret edilen bir ibadet merkezi.
Hz. Muhammed'e ait Hırka-i Şerif'in muhafaza edildiği yer olanHırka-i Şerif Camii'nin tarihi, 16. yüzyıla kadar uzanıyor.İlk olarak Osmanlı padişahı II. Bayezid tarafından yaptırılan cami, daha sonra çeşitli dönemlerde onarımlar ve eklemelerle genişletilmiş.
Osmanlı padişahı II. Mehmed'in annesi Valide Sultan Atik İsmet Hatun tarafından 1583-1584 yıllarında yaptırılan Valide-i Atik Camii, mimari açıdan klasik Osmanlı cami mimarisini yansıtıyor. Caminin dış cephesi sade ve gösterişsiz bir tarza sahip. Caminin iç mekânı, geniş bir avluya açılır ve avlunun etrafında revaklar yer alır. Mihrap ve minberi oldukça zarif bir şekilde süslenen caminin iç duvarları çini, hat ve çeşitli süslemelerle bezenmiş.
Mimar Krikor Balyan imzasını taşıyan Beylerbeyi Camii, diğer adıyla Hamid-i Evvel Camii İstanbul'un Üsküdar ilçesinde, Beylerbeyi semtinde bulunan tarihi bir cami. Cami, II. Mahmud döneminde 1823-1826 yılları arasında inşa edilmiş. Mimar Krikor Balyan tarafından yapılan cami, Osmanlı döneminin neoklasik tarzda yapılmış önemli eserlerinden biri. Beylerbeyi Camii'nin dış cephesi kesme taşlarla inşa edilmiş olup, oldukça zarif bir görünüme sahip. Caminin ana giriş kapısı üzerinde yer alan kabartma süslemeler, dönemin estetik anlayışını yansıtır. İç mekân ise geniş bir avluya açılan revaklarla çevrilmiş. Caminin mihrap ve minberi de göz alıcı bir şekilde süslenmiş.
Doğu Roma dönemi mimarisi olan Sümbül Efendi Camii, resmi adıyla Pîr Yusuf Sümbül Sinan Âsitânesi, camiden önce manastır olarak kullanılıyordu.İstanbul'un fethine kadar da manastır ve kilise olarak kullanılan bina 1486'da cami olarak faaliyet göstermeye başladı. Hz. Muhammed peygamberin torunu ve Fatıma ile Ali’nin oğulları olan Hüseyin'in torunlarının kabirleri burada yer alıyor. Ayrıca Sümbül Efendi türbesi ile şadırvan arasında tarihi çınar ağacı ve beyaz mermer sütundan tarihi çeşme bulunuyor.
Osmanlı döneminde İstanbul'un Anadolu Yakası'na yaptırılan ilk cami olan Rum Mehmet Paşa Camii, ters T planlı ve zaviyeli bir cami. Rum asıllı Osmanlı veziri Rum Mehmet Paşa tarafından yaptırılan cami Bizans ve Osmanlı mimarisinden de örmekler taşır. İstanbul manzarasına hakim bir noktada yer alan camide Rum Mehmet Paşa'nın türbesi de yer alır.
Doğu Roma imparatoru I. Justinianus ve karısı Theodora tarafından 527-536 yılları arasında yaptırılan ve kilise olduğu zamanlar Aya Sergios ve Bakhos Kilisesi olarak adlandırılan cami II. Beyazıt döneminde camiye çevriliyor. Ayasofya ile benzer planlara sahip olması nedeniyle bu adı alan Küçük Ayasofya Camii pembe beyaz mermerleri, ağaç işçiliğinin örneği olan cümle kapısı ile ziyaret edilmeye değer camilerden.
17. yüzyıl yapısı olan Vaniköy Camii, IV. Mehmet döneminde yapılmış. Ahşap karkas yapı olan cami boğaza hakim bir konuma ve kalem işi bezemelere sahip. Yakın zamanda yanan cami aslına uygun restore edilerek yeniden ibadete açıldı.
İstanbul'u keşfetmeye devam etmek için İstanbul'da gezilecek yerler rehberine de göz atmalısın.