Belarus Cumhuriyeti; Rus coğrafyasının refah düzeyi en yüksek, en düzenli ve en güvenli ülkesi. Ülkenin kültür-sanat ve ticaret merkezi olan başkenti Minsk ise 947 yıllık geçmişiyle adeta bir anıt-şehir gibi dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor. Tarihi olduğu kadar planlı mimarisi, yeşil alanları ve temizliğiyle Minsk, yalnızca bölgenin değil dünyanın en düzenli şehirlerinden. Sokaklarında evsiz insan, sahipsiz hayvan göremeyeceğiniz, trafiğin ve korna sesinin olmadığı bir yer burası. Eğitim seviyesinin neredeyse %100 olduğu kentte 38 üniversite, 139 kütüphane var; bu sayede yüzlerce yıllık bir tarihe sahip olmasına karşın genç bir çehreye sahip. Hemen her hafta çeşitli ticaret fuarlarına evsahipliği yapan şehir, dinamizmini yaz-kış hiç kaybetmiyor. Bize de coğrafi bakımdan yakın olmasına karşın pek bilmediğimiz bu asırlık kentin en güzel noktalarını sıralamak kalıyor.
Minsk'in en çok turist çeken noktalarından biri olan meydan, zengin bir tarihi dokuya sahip. Meydanda bulunan park, küçük olmasına karşın içinde yer alan heykeller ve havuzla, turistlerin yanı sıra yerel halkın da uğrak yerlerinden. 1972 yılında yapılmış olan parkın ortasında bulunan havuzda yer alan ünlü İtalyan heykeltıraş Bernini imzalı "kuğu ve çocuk" heykeli öylesine ünlü ki, Minsk'in simgesi haline gelmiş durumda. Meydanın köşesinde 1888 yılına tarihlenen Ulusal Tiyatro binası bulunuyor.
Şehrin merkezindeki Zafer Meydanı’nda yer alan Zafer Anıtı 1954'te, Nazilere karşı savaşan Beyaz Rus partizanları için dikilmiş. Granitten yapılmış 40 metre yüksekliğe sahip anıtın etrafındaki dört çelenk, askerlerin dört cephede çarpışarak yaptığı vatan savunmasını simgeliyor. Anıtta gece gündüz hiç sönmeyen ateş, ölenlerin anısını yaşatmak adına yakılmış.
Halk arasında Kızıl Kilise olarak da bilinen ibadethane, dönemin mimari tarzına uygun bir biçimde neogotik tarzda, kırmızı tuğladan 19. yy başında inşa edilmiş. Sovyet Rusya döneminde sinema olarak hizmet veren yapı, 1990'larda yeniden kilise olmuş. Geniş bir dua salonu ve zarif süslemeleri olan kilise adını, yaptıran ailenin prematüre doğarak hayatını kaybetmiş olan iki çocuğundan alıyor. Belarus mimarisinin özelliklerinden olan vitray pencereler bu yapıya da ihtişam katıyor.,
Svislac Nehri üzerinde yer alan ada, üzerindeki anıtla kentin en çok ziyaret edilen yerlerinden. 1980'lerde Afganistan'da ölen Belarus askerleri anısına dikilen anıt, koruyucu melek figürüyle simgeleşmiş. Karşısında yer alan anıt/kilisenin girişinde ise ölen askerlerin acılı annelerini betimleyen heykeller var. Adada insanların para atıp dilek tuttuğu bir havuz da bulunuyor. Kıyıdan adaya, köprülerle yürüyerek geçilebiliyor.
Karla Marksa Caddesi'nde bulunan müzenin koleksiyonunda 400 bine yakın tarihi eser bulunuyor. Arkeolojik ve etnografik değeri olan metal ve taş, hazine, silah, yazma, eski kitap, belge, sanat, para, geleneksel kıyafet ve diğer objelerden oluşan 48 alt koleksiyona sahip müze, ülkenin yanı sıra bölgenin tarihini öğrenmek bakımından da iyi bir nokta. 947 yıllık kentin, ilkçağlardan modern zamanlara uzanan hikayesinin izleri de bu müzede sürülebilir.
Bembeyaz, çapı oldukça büyük bir kubbeye sahip olan yapı, 1930'larda inşa edilmiş. Girişteki heykeller binanın amacıyla bütünlük içinde tasarlanmış. II. Dünya Savaşı'nda az da olsa hasar görmüş olan yapı, Fransa ve Rus klasik balesinin kurucusu Marius Pepita'nın görüşlerine uygun bir şekilde yeniden restore edilmiş. Ünlü bestecilerin eserlerinin sergilendiği opera ve bale binası, 1200 kişilik kapasitesiyle şehrin kültür-sanat merkezlerinden.
Şehrin 40 km kadar dışında bulunan Dudutki Müzesi, Belarus'un köy hayatını merak edenlerin uğraması gereken bir yer. Bu açıkhava müzesinde yerel köy yaşamındaki ev hayatı gerçeğine çok yakın bir şekilde canlandırılmış. Kiliseden değirmene, ekmek fırınından demirci atölyesine, bal yapımından hasır örmeye köy yaşamının bire bir betimlendiği müzede, mini bir hayvanat bahçesi de bulunuyor. Bu güzel şehri görmek için en uygun İstanbul – Minsk uçak bileti fırsatlarını karşılaştırabilirsiniz.