Farklı medeniyetlerin şekillendirdiği; farklı dinlerin, dillerin ve kültürlerin geçmişten günümüze birlikte yaşadığı Hatay, Türkiye’nin kültürel mirası niteliğindeki illeri arasında yer alıyor. 6 Şubat 2023 yılında yaşanan depremler nedeniyle birçok canımızı yitirdiğimiz, büyük maddi hasara uğrayan Hatay’ın en çok zarar gören ilçesi ise tarihi değerleriyle Antakya oldu. Bir açık hava müzesi görünümüne sahip olan Antakya’nın tescilli birçok yapısı da ne yazık ki yıkıldı ya da ağır hasar aldı.
Hatay’ın en çok nüfusa sahip ilçesi Antakya Hristiyanlığın, Ortodoksluğun ve Müslümanlığın bir arada yaşadığı nadir yerlerden biri. Habibi Neccar Dağı ile Asi Nehri’nin Antakya’sı tarihi kaynaklara göre M.Ö. 300 civarında Büyük İskender'in komutanlarından Seleucus Nicator tarafından kuruluyor. Antik kaynaklara göz atıldığında Roma İmparatorluğu’nun 3. dünyanın ise 4. büyük kenti olan Antakya, o dönemde 'Antiocheia' adını alıyor.
Hadi gelin, Antakya ilçesinin kültürel miraslarını keşfetmek ve onarılarak ziyaretçilerini yeniden ağırlayacağı güne hazır olmak için Antakya’da gezilecek yerlere başlayalım.
Not: Bu yazımızı Antakya’nın depremden önce sahip olduğu kültürel değerlerinin varlığını hatırlatmak ve yaşatmak, yenilenme sürecinden sonra yeniden keşfetmek üzere yola çıkmak için hazırladık.
Antakya’nın en ünlü caddesi Kurtuluş Caddesi, birçok tarihi yapıya ev sahipliği yapıyor. Dünyanın ilk aydınlatılan caddesi olma özelliğini taşıyan Kurtuluş Caddesi’nin sağında ve solunda tarihi Antakya evlerinin örnekleri yer alıyor. 6 Şubat depremlerinde büyük hasar alan Kurtuluş Caddesi'ndeki birçok tarihi bina maalesef yıkılmış ve ağır hasar almış durumda. Kurtuluş Caddesi üzerinde restore edilecek ve yeniden inşa edilecek binaların tespiti yapılarak yeniden inşası için çalışmalar devam ediyor. Yıkılan tarihi binaların taşları tekrar kullanılarak plan dahilinde yeniden hayata geçirilmesi amaçlanıyor.
Anadolu’nun ilk camisi olan Habibi Neccar Camii de 6 Şubat depremlerinde büyük hasar alan yapılar arasında yer alıyor. 638 yılında Müslüman Arapların hakimiyetinde yapılan caminin adı Hz. İsa’nın havarilerine ilk inanan ve bu uğurda canını veren Antakyalı Habibi Neccar’dan alıyor. Habibi Neccar’ın kesilen başının Habibi-i Neccar Dağı’nın tepesinden günümüzde türbesi ile mezarının bulunduğu (caminin 4 metre altı) yere kadar yuvarlandığı rivayet edilir. Bu olay Kur’an-ı Kerim’de Yasin Suresi’nde de geçmektedir.
19. yüzyılda barok tarzın yaygın olduğu dönemde bu anlayışın Osmanlı mimarisi tarzındaki yenilenmesiyle restore edilen caminin avlusunda aynı yüzyıla ait şadırvan da yer alıyor. Habibi Neccar Camii’nde ayrıca içinde Yahya (Barnabas) ve Yunus (Pavlos)'a atfedilen çift başlıklı bir sanduka da yer alıyor.
Antakya'nın tarihi Uzun Çarşı’sı depremde tamamen yıkılmasa da hasar alan yerlerden biri. Kente özgü zanaatlerin yaşadığı, Hatay mutfağına ait lezzetlere de ev sahipliği yapan Uzun Çarşı’da bazı dükkanlar açılarak faaliyet göstermeye başladı. Halkın elbirliğiyle yeniden kurmaya çabaladığı Uzun Çarşı’yı ziyaret ederek bölge esnafına katkıda bulunabilirsiniz.
Antakya’nın kültürel mirasları arasında yemekleri olduğu kadar yapıları da yer alıyor. Tarihi Antakya evleri de bu değerli yapılar arasında başı çekiyor. Daracık sokaklarda birbirine selam veren Tarihi Antakya Evleri, gece ayrı gündüz ayrı güzelliklere ev sahipliği yapıyor. Ne yazık ki deprem nedeniyle büyük ölçüde yıkıldığı için Antakya’nın tarihi bölgesindeki birçok yapıyı görebilmek mümkün değil. Restore edilerek yeniden inşa edilmesi planlanan Tarihi Antakya Evleri’nin özelliği, ağırlıklı olarak beyaz kalker taşından ve ahşap kullanılarak yapılması. Tarihi Antakya Evleri’nin yer aldığı sokaklar bir labirenti andırdığı için evlerin karmaşık düzene sahip olması kente otantik bir hava katıyor. Ve birçok ev ‘zokmak’ adı verilen çıkmaz sokaklara çıkıyor.
Antakya’da yer alan Hatay Arkeoloji Müzesi Türkiye’nin en büyük mozaik müzesi olma ünvanına sahip. Çağdaş müzeciliğin en güzel örneklerinden biri olan Hatay Arkeoloji Müzesi’nde Paleolitik, Neolitik, Kalkolitik, Tunç Çağı, Hitit, Hellenistik, Roma, Doğu Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait pek çok kültürel varlık sergileniyor. Hatay’ın farklı bölgelerinden çıkan arkeolojik buluntuların yer aldığı Hatay Arkeoloji Müzesi’nde yer alan Şuppiluliuma Heykeli ise en çok ilgi gören eser.
2013 yılında Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki Tell Tayinat höyüğünde yapılan kazılarda gün ışığına çıkarılan Hitit Kralı II. Şuppiluliuma heykelinin bir elinde mızrak, bir elinde başak yer alıyor. Adaleti ve bir başkasına muhtaç olmadan yaşayabilmeyi temel değerler olarak sembolize eden Şuppiluliuma heykeli depremden sonra koruma altına alındı. Hatay Arkeoloji Müzesi’nde ayrıca Tyche Heykeli, Çift Aslanlı Sütun Kaidesi, Venüsün Doğuşu Mozaiği, Artemis Mozaiği, İskelet Mozaiği, Terkedilmiş Ariadne Mozaiği, Yakto ve Satyr ve Hermaphroditos Mozaiği ile Mevsimler Mozaiği de görülmesi gereken eserlerin başında yer alıyor.
Habib-i Neccar Dağı yakınında yer alan St. Pierre Kilisesi, mağara içinde yer alan doğal bir kilise. Bu özelliği ile dünyanın ilk mağara kilisesi ünvanına da sahip. Adını Hz. İsa’nın 12 havarisinden biri olan St.Pierre’den alan ve ne zaman yapıldığı kesin olarak bilinmeyen St. Pierre Kilisesi, Hristiyanlığın ilk kilisesi olarak biliniyor. Hz. İsa’nın on iki havarisinden biri olan Aziz Petrus’un ilk vaaz verdiği yer olduğuna inanılan St. Pierre Kilisesi’nde cemaatin ilk kez ‘Hristiyan’ adını aldığına dair bir inanış da bulunuyor. Aziz Petrus’un ilk Papa olarak kabul edilmesi, Hristiyanlığın Roma Devleti tarafından resmi din olarak kabul edilmesi ve Katolik inancının dünyaya yayılmasında St. Pierre Kilisesi bir otorite olarak kabul görmüştür. Böylece tarihe Hristiyanlığın Katolik, Ortodoks ve Protestanlık mezheplerine ayrılmadan önceki ilk kilisesi olarak da adını yazdırmıştır. St. Pierre Kilisesi, 1963 yılında Papa VI. Paul tarafından “Hac yeri” olarak ilan edilmiştir.
St. Pierre Kilisesi tarihi önemi ile birlikte Hatay’ı panoramik olarak görebileceğiniz bir manzaraya da sahip. Bir bakıma seyir terası olarak konumlanan St. Pierre Kilisesi’ne akşam üstü çıkıldığında gün batımı manzarasına tanık olabilirsiniz.
St. Pierre Kilisesi’ne giden yolda yer alan Kharon Cehennem Kayıkçısı adını Yunan mitolojisinde yer alan ve Dante’nin İlahi Komedya’sında da adı geçen Haron’dan alıyor. Başı örtü ile kapanmış bir insan portresi olan heykel, standartların üstünde bir büyüklüğe sahip. Hellenistik dönemde, İmparator Antiochus IV Epiphanes zamanından kalma heykelin yapıldığı dönemde bölgede birçok insanın ölümüne sebep olan veba salgını baş gösterir. Yöneticiler bu durumun ne kadar süreceğini öğrenmek için kahinlere başvurur. Onlardan biri de Leios adında bir kahindir. Önerisi üzerine kente yukarıdan bakan ve halkı hastalıklardan koruyacağına inanılan bir heykel yaptırılır. Veba salgını sona erince heykel tamamlanmadan yarım bırakılır.
Kudüs Kilisesi’nden sonra en eski kilise olan Aziz Pavlus Ortodoks Kilisesi 1860'larda inşa edildi. Tarihinde depremler gören kilise ne yazık ki 2023 yılında bir deprem daha yaşadı. Üç semavi dinin birleştiği yer olan Aziz Pavlus Ortodoks Kilisesi’nin tamamı deprem nedeniyle yıkıldı.
16. yüzyılda inşa edilen Sarımiye Camii bir yanında Katolik kilisesi, diğer yanında Musevi havrası bulunan bir hoşgörü temsili idi. 6 Şubat depremlerinde tamamı yıkıldığı için yeniden yapılana dek görmek mümkün olmayacak.
Camın ilk keşfedildiği ve sanata dönüştüğü yerlerden biri olan Antakya’da yer alan Antakya Cam Müzesi 100 yılı geçkin tarihi bir konakta yer alıyor. Burada cam eserleri koleksiyonu yer alırken çeşitli cam ürünlerinin de satışı yapılıyor.
Memlüklüler döneminde yaptırılan Antakya Ulu Camii, Selçuklu mimarisinin bir örneği. Hatay’ın hem en büyük hem de en eski camisi olma ünvanına sahip Ulu Camii, 6 Şubat depremlerinde tamamen yıkıldı.
Türkiye’nin ilk ve tek bitki müzesi olan Tıbbi Aromatik Bitkiler Müzesi, Hatay’da yetişen aromatik ve tıbbi bilgileri tanıtmak amacıyla hayata geçirilmiş. Tarihi bir konakta yer alan Tıbbi Aromatik Bitkiler Müzesi’nde yer alan hülasa odasında muhteşem kokular size eşlik ediyor.
Hatay’ın ikonik sembollerinden, adını ters aktığı için ‘asi’ kelimesinden alan Asi Nehri, Antakya’nın görülecek doğal güzellikleri arasında yer alıyor. Lübnan'daki Bikâ Vadisi'nin doğu kısmından başlayarak ilerleyen rotasında Hatay üzerinden Akdeniz'e dökülür. 556 kilometre uzunluğundaki Asi Nehri'nin 52 kilometresi ise Türkiye-Suriye sınırını oluşturur.
Türk siyasi tarihinin en kritik kararlarının verildiği binalardan biri olan Hatay Devleti Millet Meclisi BinasıFransız mimar Leon Benju tarafından tasarlandı. 1927 yılında açılan Hatay Devleti Millet Meclisi esasen sinema olarak tasarlanmıştı. Türk sinemasının ilk sesli filmi olan İstanbul Sokakları'nda filmi de burada gösterildi. Ardından meclis binası olarak hizmet veren Hatay Devleti Millet Meclisi 6 Şubat depremlerinde ağır hasar alarak yıkıldı.
Uzun Çarşı’da yer alan Yeni Camii, 1750'li yıllarda Zühri Mehmet Efendi tarafından yaptırılmış. iki renkli taş işçiliği ile farklılaşan Yeni Camii’nin kemerindeki süslemeler de yapıyı önemli kılmakta. Yeni Camii 6 Şubat depremlerinde tamamen yıkıldığı için şu an görmek mümkün değil.
Uzun Çarşı içinde yer alan ve Antakya’daki en eski han olan Kurşunlu Han, Köprülü Mehmet Paşa tarafından 1660’lü yıllarda yaptırılıyor. Kurşunlu Han’ın inşa edilmesinin sebebi ise her yıl Recep ayının on ikisinde Hicaz’a gitmek üzere padişahların armağanlarını taşımak için yola çıkarılan Surre alayının ağırlanması. Bir nevi ağırlama ve konaklama yeri olan Kurşunlu Han depremde hasar alan yerler arasında bulunuyor. Günümüzde birçok lokantaya ev sahipliği yapan Kurşunlu Han’ın onarılarak yeniden hayata geçmesi planlanıyor.