Almanya’nın güney bölgesindeki Neckar Nehri’nin üzerinde konumlanan Stuttgart, Baden-Württemberg eyaletinin başkenti ve en turistik şehri olarak öne çıkıyor. 1800’lü yıllara dek kontlara ve Württemberg krallarına ev sahipliği yapan tarihi şehir, politik açıdan kritik bir öneme sahip. Bunun bir yansıması olarak şehirde çok sayıda hükümet binasına, kaleye, müzeye ve saraya tanıklık edebilirsin. Almanya’nın en büyük 6’ncı şehrini keşfetmeye çıkmadan önce en çok sorulan birkaç soruyu senin için yanıtlıyoruz.
Stuttgart para birimi nedir?
Stuttgart para birimi olarak euroyu kullanıyor.
Stuttgart havalimanından şehir merkezine nasıl gidilir?
Havalimanından şehir merkezine Hahn Express firmasına ait 140 numaralı otobüsler ile ulaşım sağlayabilirsin.
Stuttgart’ta ne yenir?
Schwarzwalder kirshorte (pasta), schwabiche maultaschen (mantarın içerisinde et ıspanak veya sebze), paprikahuhn (baharatlı hardallı sos), dampfnudel (hamur), auszgone (tereyağında kızartılan ve üstüne pudra şekeri dökülen pide), zwetschgenkuchen (meyveli turta), ekmek ve elma şarabının tadına bakmalısın.
Stuttgart bilindiği üzere Mercedes-Benz markasının bizzat doğmuş olduğu yer. Mercedes-Benz Müzesi de bu güçlü başarı hikâyesine yakından tanıklık etmeni sağlıyor. 2006 senesinden bu yana hizmet veren müze, şehre gelen turistleri en çok heyecanlandıran yerlerden biri konumunda. Hem klasik hem de modern modellerin sergilendiği müze, toplamda 9 kattan meydana geliyor. Her katta çeşitli belgesel sunumları, görseller ve ufak alışveriş alanları yer alıyor.
Müze sadece Mercedes-Benz markasına odaklanmakla kalmıyor, aynı zamanda Almanya’nın otomobil üretme serüvenine de yer veriyor. Her sene yaklaşık 1 milyon ziyaretçinin kapısından içeri girdiği müzede şu an için 160 araç yer alıyor. Araçların haricinde toplamda 1500 adet sergi alanından söz etmek mümkün. Müzede Fascination of Technology, Collection, Yarışlar-Kayıtlar ve Legend gibi özel bölümler yer alıyor.
Kişi başı 10 euro
Açık olduğu saatler
Pazartesi hariç 09.00 ile 18.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
1700’lü yıllarda Barok mimari tarzında inşa edilen Yeni Saray, şehrin sembol yerleri arasında bulunuyor. O dönem, Dük Karl Eugen’in özel arzusu üstüne Wuerttemberg ailesine özel olarak tasarlanan bu görkemli saray, 2. Dünya Savaşı sırasında ciddi şekilde hasar almış olmasına karşın sonraki yıllarda başarılı bir restorasyon sürecinden geçirilmiş.
Bugün Eğitim Bakanlığı tarafından kullanılan saray, üç ayrı kanattan meydana geliyor. Bu durum, binanın U şeklinde görünmesine yol açıyor. Yeni Sarayda toplamda 365 oda yer alıyor. Odalarda Barok dışında Rokoko ve Klasik mimariden de izler bulmak mümkün.
Şehrin en çok ziyaret edilen müzelerinden biri olan Stuttgart Sanat Müzesi, Schlossplatz'ın hemen güney bölümünde konumlanıyor. 1924’te Kont olan Silvio della Valle di Casanova’nın bu binayı bağışlaması, müze fikrinin de doğmasına yol açmış.
Stuttgart Sanat Müzesi’nde genel olarak 1800 ve 1900’lü yıllardan kalan sanat eserleri bulunuyor. Orijinal adı “Kunstmuseum” olan müze, toplamda 5 bin metrekarelik bir alanı kaplıyor. Günümüzde sanat koleksiyonunda yaklaşık 15 bin kadar parçadan söz etmek mümkün. Açılışı 2005 senesinde gerçekleşen müze, özellikle camlarla çevrilen özel küp yapısı ile öne çıkıyor.
Kişi başı 10 euro
İndirimli 4 euro
Açık olduğu saatler
Pazartesi dışında 10.00 ile 18.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Sadece Almanya’nın değil, tüm Avrupa’nın Barok tarzında inşa edilmiş en geniş sarayı olarak öne çıkan Ludwigsburg Sarayı, Dünya Savaşı sırasında çok ciddi bir hasar almış. Restore edildiği için orijinal haline kısa sürede kavuşturulan tarihi saray, toplamda 450 muhteşem odadan meydana geliyor. Ayrıca 18 ayrı binadan meydana gelen bu görkemli sarayın inşa süreci 1700’lü yılların başına denk geliyor.
Württemberg Dükü olan Carl Eugen’in isteği sonucunda inşa edilen Ludwigsburg Sarayı, özellikle ince işçiliğin olduğu freskleriyle dikkat çekiyor. Günümüzde Ludwigsburg Sarayı, bazı etkinlik ve festivallere de ev sahipliği yapıyor.
Kişi başı 8 euro
Açık olduğu saatler
Haftanın her günü 10.00 ile 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Saray Meydanı ya da bir başka ifadeyle Schlossplatz, hemen Yeni Saray binasının önünde konumlanıyor. Yıl boyunca şehrin en önemli etkinlikleri genel olarak burada düzenleniyor. Bunlar arasında özellikle yeni yıl kutlamalarını ve büyük çaplı konserleri örnek olarak gösterebiliriz.
Saray Meydanı, Melek Çeşmesi ve Concordia Heykeline de ev sahipliği yapıyor. Hem modern hem de geleneksel bir dokusu olan Schlossplatz, aynı zamanda Stuttgart’ın en popüler buluşma noktaları arasına bulunuyor. Dünya Kupası zamanında önemli oranda yenilenen meydan çevresinde pek çok müzeyi, alışveriş yapılabilecek dükkânı, bar ve restoranı barındırıyor.
Normalde 950 senesinde şehrin savunulması için inşa edilen Eski Kale, 1300’lü yıllarda iyice genişletilmiş ve görkemli bir yapıya büründürülmüş. O dönemin dükü olan Wuerttemberg tarafından yapılan bu çalışmalar, kalenin önemini daha da artırmış.
Zaman içerisinde pek çok kez savaş ve yangın felaketleri ile karşı karşıya kalan Eski Kale, son olarak 1962 senesinde restore edilmiş. Bu arada kaleyi gezdiğinde içerisinde Wuerttemberg Devlet Müzesi’nin de yer aldığını görebilirsin. Bahçe kısmında ise hala aktif olan bir kilise yer alıyor. Ayrıca kalede çocuklara yönelik minik bir müze daha mevcut.
Yerden yüksekliği yaklaşık 216 metre olan Stuttgart Televizyon Müzesi, dünya genelinde ilk betonarme TV kulesi olarak dikkat çekiyor. 1954 senesinin başında inşa edilen kule, 2 seneye yakın bir sürede tamamlanabilmiş. Kuleden Stuttgart şehri panoramik bir açıyla izlenebiliyor.
Stuttgart Televizyon Müzesi’nde bulunan kırmızı ışıklar, gece saatlerinde ortaya çok güzel görüntülerin çıkmasını sağlıyor. Bir dönem yenilenme çalışmaları nedeniyle kapalı olsa da 2016 yılında yeniden aktif olmaya başlayan kule, turistik ziyaretler için oldukça uygun.
Çocuklu ailelerin favori destinasyonlarından olan Wilhelma Hayvanat Bahçesi, esasen Baden-Württemberg hanedanlığından miras kalmış bir yer. 1853 senesinde ilk olarak yazlık bir bahçe amacıyla oluşturulan bölge, başlangıçta Kral Wilhelm tarafından kullanılmış. Özellikle Fas mimarisinin izlerini taşıyan Wilhelma Hayvanat Bahçesi, 1919 senesi itibarıyla botanik bahçesi olarak kullanılmaya başlanmış.
Günümüzde de burası hem hayvanat bahçesi hem de botanik park olarak değerlendiriliyor. 40 futbol sahası genişliğine sahip olan Wilhelma Hayvanat Bahçesi’nde çok sayıda asırlık ağaç mevcut. 7 binin üzerinde bitki türüne de ev sahipliği yapan bu huzur verici alanda uzun ve keyifli yürüyüşler yapmak mümkün. Bu arada Wilhelma Hayvanat Bahçesi’ne geldiğinde toplamda 1000 civarında hayvan türüne tanıklık edebilirsin. Ayrıca hayvanat bahçesinin oldukça büyük bir akvaryuma sahip olduğunu da söyleyelim. Yılın belli dönemlerinde yabani kuş türleri de burada yaşam alanı bulabiliyor.
Futbola ve tarihi stadyumlara ilgin varsa Stuttgart’ın dünyaca ünlü stadyumu olan Mercedes Benz Arena’ya göz atabilirsin. 1933 senesinde inşa edilmiş olan Mercedes Benz Arena, toplamda 70 bin kişilik bir kapasiteye sahip. Bundesliga ekiplerinden Stuttgart, maçlarını uzun zamandır burada oynuyor.
Eski adı Neckarstadion olan stadyum, açılışını Alman Jimnastik Şampiyonası ile yapmış. Şampiyon Kulüpler Kupası finali, Kupa Galipleri Kupası finali gibi çok büyük organizasyonların haricinde çok sayıda özel etkinlik ve konser için de tercih edilen Mercedes Benz Arena, 2006 Dünya Kupası’nın da statlarından biriydi. Stadyum haftanın belli günlerinde turistler tarafından ziyaret ediliyor.
1927 senesinde dünyanın en yetenekli mimarları, Deutscher Werkbund sergisine özel olarak Stuttgart’a davet edilmiş. Bu dönemde mimarlar, şehirde toplamda 21 bina tasarlamışlar. Ludwig Mies van der Rohe önderliğinde yürütülen o projeden toplamda 11 binanın ayakta olduğunu görüyoruz. İşte o binalardan biri olan Weissenhof Malikânesi, tüm görkemi ve estetiğiyle ziyaretçilerini karşılıyor.
Yakın zaman önce UNESCO tarafından onurlandırılan Weissenhof Malikânesi, Art Nouveau tarzına sahip. Orijinal mimari yapılara merakın varsa, Stuttgart’ın bu özgün binasına gezi listende mutlaka yer vermelisin.
1700’lü yılların ortasında Dük Karl Eugen’in girişimleri sonucunda inşa edilen Yalnızlık Sarayı, Geç Rokoko ile Neoklasik tarzlarının etkisinde kalmış bir yapı. Başlangıç aşamasında esasen bir av köşkü olarak tasarlanan tarihi saray orijinal bir kubbeye ve freskli tavan süslemelerine sahip. Bu ince işçilikli freskler, Nicole Guibal tarafından oluşturulmuş.
Misafirlerin daha keyifli vakit geçirebilmeleri adına sarayın büyük bir bahçesi de bulunuyor. Yalnızlık Sarayı görece tepe bir noktada yer aldığı için oldukça geniş bir manzara ile karşılaşman da mümkün.
1993 senesinden bu yana Dünya Mirası Listesi’nde kendine yer bulan Maulbronn Manastırı, Alplerin kuzey tarafında konumlanıyor. Orijinal dokusunu başarılı bir şekilde korumuş olan manastır, 1417 yılına ait bir yapı. Burası, aktif olarak kullanıldığı dönemlerde hem dini hem de ticari bir merkez olarak işlev görmüş.
Esasen bir manastır kompleksi olarak geçen yapı, Cistercian kültürünü bariz şekilde yansıtıyor. 1800’lerin başında Protestan ilahiyat fakültesi, günümüzde hala aktif şekilde hizmet vermeyi sürdürüyor.
11’inci yüzyıldan kalan Hohenzollern Kalesi, oldukça tepe bir konumda bulunuyor. Ulaşım açısından biraz zorlansan da kaleden göreceğin manzara için buna değer. Çok uzaklardan bile son derece heybetli bir görünüme sahip olan tarihi kale, adını Almanya hanedanı olan bir aileden alıyor.
Kalede aynı zamanda bazı değeri eşyalarla beraber tablolar mevcut. Sanat ve tarih severler adına görmeye değer bir yer olan Hohenzollern Kalesi; toplamda 140 odadan, duvar resimleriyle dolu bir kütüphane ve özel bir kraliçe salonundan meydana geliyor.
Eugensplatz genel itibarıyla turistlerin şehirdeki favori mekanları arasında bulunuyor. Buluşma noktası olarak da kullanılan bu park, meydanla iç içe. Devlet Sanat Müzesi’nden başlamak üzere meydanın ve parkın bulunduğu alana doğru keyifli bir yürüyüş gerçekleştirebilirsin.
Eugensplatz içerisinde en dikkat çeken nokta ise 1890 senesinde tasarlanan ve Yunan mitolojisine ait bir figür olan Galatea heykeli. Parkın diğer bir bölgesinde 2013’te bitmiş bir boksör heykeli mevcut. Bu hem bu heykelleri hem de keyifli manzarası nedeniyle Eugensplatz’ı listene alabilirsin.
Altes Schlob bölgesinde konumlanan Württemberg Devlet Müzesi’nin tarihi 1500’lü yıllara kadar uzanıyor. Kral I. William tarafından temelleri atılan tarihi müze, 1960’lı senelerde Dekoratif Sanatlar Müzesi ile beraber daha da genişlemiş.
Müze içerisinde hem çok sayıda arkeolojik esere hem de şehrin tarihine ilişkin pek çok koleksiyonla karşılaşabilirsin. Sene içerisinde ortalama 300 bin kişi tarafından ziyaret edilen Württemberg Devlet Müzesi, genel olarak koleksiyonunda yer alan sikkeler, antikalar ve müzik aletleriyle ilgi topluyor.
Kişi başı 5 euro
Açık olduğu saatler
Pazartesi hariç 10.00 ile 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Etnoloji konusunda Avrupa’da emsali olmayan bir müze olan Linden Müzesi, zengin koleksiyonlarıyla biliniyor. 1800’lü senelerden itibaren eserlerin toplandığı müzede Afrika, Avrupa ve Uzak Doğu gibi bölgelere dair eserler bir arada. 6. yüzyıldan kalan Hint heykellerinden 1800’lü yıllara ait Kızılderili dönüşüm maskelerine pek çok orijinal eser burada ziyaretçilerle buluşuyor.
Dünyanın farklı kültürlerini öğrenmek adına önemli bir fırsat sunan Linden Müzesi, toplamda 160 bin nesneyi bünyesinde barındırıyor.
Kişi başı 4 euro
Öğrenciler ücretsiz
Açık olduğu saatler
Pazartesi hariç 10.00 ile 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Otomobil tutkunları için Stuttgart’ta Mercedes Benz Müzesi’nden yukarıda söz etmiştik. Şehirde bu konsepte bir müze daha bulunuyor. Porsche Müzesi, bu efsane markanın tarihine ve dünden bugüne üretilen modellere odaklanıyor. Toplamda 2600 metrekarelik bir alanda hizmet veren müzede markaya ait 80 araç sergileniyor.
Müze içerisinde aynı zamanda modellere ilişkin bilgilendirici yayınlar, belgeler, fotoğraflar ve videolar ziyaretçi deneyimini zenginleştiriyor. Bu arada müzedeki araçlar kadar buraya ev sahipliği yapan bina da tasarım açısından ilgi görüyor. V biçimindeki müze binası için toplamda 6 bin ton çelik kullanılmış.
Kişi başı 10 euro
Açık olduğu saatler
Pazartesi hariç 09.00 ile 18.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Stuttgart şehrinin en önemli kiliseleri arasında gösterilen Aziz John Kilisesi, Neo Gotik mimari tarzını benimsiyor. Tarihi Protestan kilisesi, tam olarak Feuersee Gölü’nü karşısına alıyor. Bu anlamda mimari detayları kadar manzarasıyla da turistleri kendine çekmeyi başarıyor.
2. Dünya Savaşı’ndaki saldırılarda kubbe bölümü yıkılan kilisenin bu bölümü, pek çok yapının aksine daha sonradan restore edilmemiş. Savaşın var olan izlerinin anımsanması adına kubbe, bilinçli olarak onarılmamış. Kilise, şehir merkezinde yer aldığı için yürüyerek ulaşabilirsin.
Koenigstrasse, Stuttgart içerisinde alışveriş yapmak adına en ideal yerlerden biri konumunda. Oldukça işlek bir cadde olan Koenigstrasse, toplamda 1 km civarında bir uzunluğa sahip. Cadde boyunca pek çok butik dükkana, kafeye ve mağazaya denk gelebilirsin. Aynı zamanda dünyaca ünlü zincir mağazaların en işlek şubeleri de genellikle burada oluyor.
Trafiğe kapalı durumda olmasından dolayı alışverişin son derece rahat bir atmosferde yapıldığı Koenigstrasse, saatte 12 bin 795 ziyaretçi ile 2014 senesinde kendi rekorunu kırmış. Caddeyi takip ettiğinde en son kısımda “Königsbau Passagen” adlı alışveriş merkezini görebilirsin.
Kolej Kilisesi olarak çevirebileceğimiz Collegiate Church, bazı kaynaklarda “Stiftskirche” adıyla da geçebiliyor. Tam olarak Schiller Meydanı içerisinde yer almasından dolayı kolayca keşfedilen kilise, bölge halkı için popüler bir buluşma noktası.
900’lu senelerde inşa edilen başka bir kilisenin kalıntıları üzerine yeniden inşa edilmiş olan bu tarihi kilise, Romanesk tarzından esintiler sunuyor. Kont I. Ulrich tarafından inşa edilen Kolej Kilisesi’nin hemen güney şapelinde eşi Agnes Von Schlesien-Liegnitz’in mezarı yer alıyor.
Stuttgart içerisinde nefes alabilecek ya da dinlenebilecek huzur dolu bir alan arıyorsan, yemyeşil atmosferiyle Killesberg Parkı tam anlamıyla sana göre. 1939 senesinde temelleri atılmış olan bu harika park, ilk başlarda bahçecilik gösterileri için kullanılmış.
Kısa bir süre sonra ise büyük bir fuar alanına dönüştürülmüş. Yerden yüksekliği 20 metre olan Bismarck Anıtı, turistlerin genellikle ilgisini çeken ilk nokta oluyor. Parkı Killesberg treniyle rahat bir şekilde dolaşabilirsin. Parkın içerisinde devasa fıskiyeler dışında eğlenceli çocuk oyun alanları, yüzme havuzları ve minik bir hayvanat bahçesi de mevcut.
Orijinal adı ”Birkenkopf“ olan Moloz Tepesi, şehirde yer alan en yüksek tepe olarak biliniyor. Dünya Savaşı sırasında şehirde zarar görmeyen nadir yerlerden biri olan Moloz Tepesi, adını da o dönemdeki kullanım amacından alıyor. Şehirdeki yoğun bombalı saldırılardan sonra oluşan tüm kalıntılar, bu alana taşınmış.
O dönem için şehrin temizlenmesi ve savaşın izlerinin silinmesi adına kritik bir öneme sahip olan bu tepe, tam anlamıyla bir moloz dağı olarak kabul ediliyor. Buradaki büyük moloz parçalarının yanında bazı anıtlara da rastlaman olası. Neckar Nehri’ne yakın konumda olan tepenin yerden yüksekliği yaklaşık 300 metre.
Stuttgart şehir merkezine yaklaşık 16 km uzaklıkta olan Esslingen, bölgenin en turistik kasabaları arasında bulunuyor. Ahşap yapılı binaların yoğunlukta olduğu kasabada 200 kadar tarihi ev bulunuyor. Bu evlerin önemli bir bölümü 1400 ile 1700 yılları arasında inşa edilmiş.
Aziz Dionys Kilisesi, Belediye Binası gibi yapıların da yer aldığı Esslingen, özellikle de şarap bağlarıyla meşhur. Şehrin doğu kısmında olan kasaba, Neckar Nehri’ne de ev sahipliği yapıyor.
Stuttgart’a gelenlerin sıklıkla ziyaret ettiği Tübingen, savaş koşullarından görece daha az etkilenmiş yerlerden. Eski Şehir içerisinde yer alan Tübingen, sağlam bir biçimde korunabilmiş. Tıpkı Esslingen’de olduğu gibi Tübingen’in ortasından da Neckar Nehri geçiyor.
Nehrin her iki tarafında çok sayıda mağaza, bar ve restoran bulunuyor. Bu alanda Arnavut kaldırımlı yürüme rotaları ve çiftçi pazarları dikkat çekici. Tübingen diğer yandan üniversite öğrencilerinin de yoğun şekilde yaşadığı bir yer. 25 bin öğrencili bir üniversiteye ev sahipliği yapan kasaba, Stuttgart’ın güney kısmında konumlanıyor.
Şehrin hemen merkezinde konumlanan Markthalle, popüler bir pazar alanı. Burası savaş döneminde bütünüyle yıkılmış olmasına rağmen bir şekilde toparlanabilmiş. 90’lı yıllarda aynı zamanda büyük bir yangın felaketiyle de karşılaşan Markthalle, kapalı bir alanda hizmet veriyor.
Markthalle içerisinde sabit olarak duran 33 tezgah bulunuyor. Art Nouveau tarzı ile tasarlanan pazar alanı, ağırlıklı olarak lezzetli yiyeceklere ev sahipliği yapıyor. Burada peynirlerden yöresel şaraplara, şekerlemelerden et ve balık ürünlerine kadar pek çok çeşitle karşılaşabilirsin.
Alışveriş için tercih edebileceğin bir diğer yer ise Breuninger Stuttgart. 1881 senesinden bu yana varlığını bir şekilde devam ettiren Breuninger Stuttgart, alışveriş tutkunlarının beklentilerini karşılamayı başarıyor.
Toplamda 6 ayrı kattan meydana gelen alışveriş alanı, aynı zamanda birçok tasarım mağazasına ev sahipliği yapıyor. 40 bin metrekarelik bir alanı kaplayan Breuninger Stuttgart kozmetik, parfüm, ayakkabı, çanta ve hediyelik eşya ürünlerine odaklanıyor.
Taş devrinden günümüze kadar oldukça zengin bir eser koleksiyonunu bünyesinde barındıran Landesmuseum Württemberg, Schillerplatz bölgesindeki Eski Kale’ye oldukça yakın. Aynı zamanda Schlossplatz bölgesine de yürüme mesafesinde.
Landesmuseum Württemberg içerisinde genel itibarıyla cam koleksiyonlarına, kraliyet mücevherlerine ya da Kelt tören mezarlarına tanıklık edebilirsin. Müze içerisinde gezerken Almanca veya İngilizce sesli rehber hizmetinden de yararlanabilirsin. 1820’lerin hemen başlarında I. William tarafından oluşturulan mozole, buranın en çok ilgi çeken noktalarından biri konumunda.
Kişi başı 6 euro
Açık olduğu saatler
Pazartesi hariç 10.00 ile 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Stuttgart şehrinin en özel kültürel mekanlarından biri olan Stuttgart Devlet Galerisi, görür görmez büyülenebileceğin bir bina tasarımına sahip. Rengârenk bir dış cepheye sahip olan galeri, hem mimari tasarım hem de koleksiyon açısından diğer galerilerden net şekilde ayrılıyor. Tasarımında James Stirling imzasının bulunduğu bu özel yer, 1984 senesinden bu yana hizmet veriyor.
Avrupa’nın en cazip sanat koleksiyonlarının yer aldığı Stuttgart Devlet Galerisi’nde özellikle İtalyan ve Hollandalı ressamların eserleri ön plana çıkıyor. 14 ve 20’nci yüzyıl arasında üretilen tabloları tüm detaylarıyla incelemek adına Stuttgart Devlet Galerisi’ne en az 2-3 saatini ayırmalısın. Galeride Picasso’dan Marc Chagall’a, Salvador Dali’den Max Beckmann’a kadar pek çok ustanın eserine yer veriliyor.
Kişi başı 10 euro
İndirimli 4 euro
Açık olduğu saatler
Pazartesi hariç 10.00 ile 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Neckar Vadisi’ne komşu olan Wüttemberg’in tepe noktasındaki Kabir Şapeli, uzak noktalardan bile kolayca fark ediliyor. Kral I. Wilhelm’in isteği neticesinde yapılan bu şapel, Kraliçe Katharina’nın ölümü sonrasında anıt olarak tepeye dikilmiş. Kraliçenin ölümünden 1 yıl sonra yapımına başlanan Kabir Şapeli, 4 yıllık bir uğraşın neticesinde tamamlanabilmiş.
Kabir Şapeli 1824 senesinde bitse de ziyaretlere 1907’den bu yana açık. Anıt yapılırken Roma’da yer alan Pantheon’dan esinlenilmiş. Şapelin giriş kısmında “Aşk Asla Ölmez” yazısı pek çok ziyaretçinin öncelikli olarak dikkatini çekiyor. Şapelin olduğu noktadan aşağıya doğru baktığında üzüm bağlarından oluşan harika bir manzara görebilirsin.
Stuttgart’ın Karlsplatz bölgesinde her cumartesi günü düzenli olarak kurulan bit pazarı, hem bölge halkı hem de turistler için önemli bir cazibe noktası. Orijinal adı Flea Market Karlsplatz olan bit pazarında çok sayıda nostaljik ürün satışa sunuluyor.
Uygun fiyatlı ikinci el ürünlere yer verilen Flea Market Karlsplatz’da 120 civarında tezgah bulunuyor. Antika eşyaların ağırlıkta olduğu pazarda el yapımı sanat ürünleri, çocuk ve yetişkin kıyafetleri, oyuncaklar ve taze gıdalar da mevcut. Bit pazarlarına ilgin varsa Flea Market Karlsplatz’ın tüm tezgahlarını detaylı şekilde dolaşabilirsin.
Sana bir sonraki rota önerimiz ise Almanya’nın en güzel şehirlerinden Berlin. yakın olan ve güzelliği ile adını duyuran İsviçre. Berlin’degörmen gereken yerleri öğrenmek için Berlin’de gezilecek yerler yazısına tıkla!