Almanya’nın en çok ziyaret edilen şehirlerinden ve en önemli kültür merkezlerinden biri olan Berlin, aynı zamanda ülkenin de başkenti. Yıl boyu dünyanın her yerinden milyonlarca insanı kendine çeken Berlin; devasa parkları, mimari şaheserlerle dolu caddeleri, anıtlarla süslü ünlü meydanları ve onlarca müzesiyle unutulmaz bir gezi deneyimi sunuyor.
Brandenburg Kapısı, Zafer Sütunu, Reichstag (Parlamento Binası) gibi simgesel yapıların yanı sıra Sanssouci Sarayı ve Charlottenburg Sarayı gibi Avrupa’nın en güzel saraylarını da görme şansı bulacağınız Berlin’de Alexanderplatz ve Potsdamer gibi büyük meydanlarda da muhteşem fotoğraflar çekebilirsiniz. Spree Nehri, Grunewald Ormanı, Krumme Gölü ve Havel Nehri ile doğa tutkunlarını büyüleyen Berlin’de 210 hektar büyüklüğündeki Tiergarten gibi gösterişli şehir parklarında ise Avrupa’nın en büyük hayvanat bahçesinden akvaryumuna kadar pek çok turistik merkezi gezerek keyifli zaman geçirebilirsiniz.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren Müzeler Adası’nın benzersiz atmosferinde mola verebileceğiniz veya tarihin farklı dönemlerinden günümüz kalan paha biçilmez eserlerin sergilendiği 5 müzeye uğrayabileceğiniz Berlin’de teknoloji müzelerinden klasik ve modern sanat müzelerine kadar onlarca ünlü müzeyi de keşfe çıkabilirsiniz. Berlin’de mutlaka görmeniz gereken 100 yeri yazarken Instagram etiketlerinden faydalandık ve en çok etiketlenen yer en üstte olacak şekilde özel bir yazı hazırladık. Hem tarih ve kültür hem de sanat meraklıları için adeta bir cennet olan Berlin'i keşfetmek için Berlin uçak bileti alabilir, geziniz esnasında ise eklediğimiz konum linklerinden yararlanabilirsiniz.
Türklerin yoğun olarak yaşamasından dolayı Küçük İstanbul olarak bilinen Kreuzberg semti; Türk mutfağından en sevilen yemekleri servis eden restoranları, hediyelik eşya dükkanları, mağazaları, hareketli çarşıları, eğlence mekanları ve yol üstü kafeleri ile Berlin’in en turistik noktalarından biri konumunda.
Pek çok farklı müzik tarzını canlı dinleyebileceğiniz barları ve gece kulüpleriyle Berlin’in eğlence hayatının kalbinin attığı yerlerden biri de olan Kreuzberg, aynı zamanda Türk kahvesi yudumlayabileceğiniz ilginç kahvehaneleri ve kebapçılarıyla da turistlerin çok ilgisini çekiyor. Şehrin en büyük bit pazarını gezme şansı bularak ilginç antika ürünler alabileceğiniz Kreuzberg, hem keyifli bir yürüyüş hem de güzel bir tatil alışverişi yapmak için ideal bir adres.
Birleşmiş ve özgür Berlin'i temsil eden etkileyici bir simgesel yapı olan Brandenburg Kapısı, büyüleyici Neo Klasik tasarımı ve çarpıcı süslemeleriyle görülmeye değer bir manzara sunuyor. 12 tane sütunla desteklenen, 6 giriş ve 6 tane çıkış kapısına sahip olan anıtsal yapı, 1788 ile 1791 yılları arasında 18. yüzyıl Prusya döneminde inşa edilmiş.
2. Dünya Savaşı sırasında yaşanan bombardımanlarla büyük bölümü tahrip olduktan sonra tekrar inşa edilen Brandenburg Kapısı, üzerindeki sembollerde Almanya'nın modern ve tarihi yüzünü bir arada sunmasıyla da dikkat çekiyor. Berlin’in ana simgelerinden biri ve çok ziyaret edilen başka bir mimari şaheser olan Reichstag (Parlamento Binası) yanında yükselen devasa kapı, üzerine 1793 yılında eklenen 4 tane atın çektiği bir araba üzerindeki görkemli Zafer Tanrıçası Victoria heykeli için de her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret ediliyor.
Berlin’i keşfetmeye başlamak için en ideal noktalardan biri olan Alexanderplatz, şehrin en büyük meydanı olmasıyla da dikkat çekiyor ve gün boyu turistlerle çok hareketli. Berlin’in tarihi merkezi olarak kabul edilen Mitte’nin ana çıkış noktası olan geniş meydan, ilk olarak hayvan pazarı olarak kullanılmaya başlamış ve 1805 yılında şehri ziyaret eden Rus İmparatoru I. Alexander’ın ismini alarak popüler bir gezi alanına dönüşmüş.
Uzun tarihinde pek çok önemli olaya ve Almanya’da yaşanmış en büyük toplumsal protestolarına sahne olan Alexanderplatz, günümüzde şehrin en turistik noktalarından biri haline gelmiş durumda. Berlin TV Kulesi, Dünya Saati ve Dostluk Çeşmesi gibi pek çok simgesel yapıyı yakından görebileceğiniz meydanda aynı zamanda bölgenin bu kadar popüler olmasını sağlayan tarihi tren garını da gezerek harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Dünya mutfaklarından lezzetler tadabileceğiniz kaliteli restoranlar, onlarca marka ürün bulabileceğiniz mağazalar ve kafeleriyle güzel bir akşam yürüyüşü yapmak için de tercih edebileceğiniz trafiğe kapalı Alexanderplatz, eğlence mekanları ve bira bahçeleriyle de turistlerin çok ilgisini çekiyor.
Berlin’in en ünlü doğal güzelliği ve Havel Nehri’nin yan kolu olan Spree Nehri, 400 kilometre boyunca ilerliyor ve Berlin içinden geçerek büyüleyici manzaralar sunuyor. 46 kilometresi şehir içinde ilerleyen nehir; çevresinde uzanan iyi düzenlenmiş yürüyüş parkurları, bisiklet yolları, yemyeşil parkları, kafeleri, restoranları ve çeşitli turistik tesisleriyle her zaman çok hareketli.
Bahar ile yaz aylarında kano, sandal veya küçük botlarla keşfe çıkabileceğiniz, üzerindeki inşa edilmiş etkileyici tarihi köprülerden harika fotoğraflar çekebileceğiniz Spree Nehri’nde Oberbaum Köprüsü gibi pek çok mimari şaheseri de yakında görme şansı bulacaksınız. Nehir kenarına inşa edilmiş yüzlerce yıllık şatolar, saraylar ve klasik Alman evleriyle Berlin şehir turlarının da değişmez adreslerinden biri haline gelen Spree Nehri’nin güzelliklerini gördükten sonra akşamları da nehir manzaraları restoranlarda romantik akşam yemekleri tadarak yorgunluğunuzu atabilirsiniz.
Yıkılarak şehri tekrar birleştiren Berlin Duvarı’ndan günümüze kalan en büyük bölümlerden biri günümüzde her yıl binlerce insanın ziyaret ettiği popüler bir turistik yer haline gelmiş durumda. 1990 yılında ilk olarak Berlin Barış Müzesi olarak tasarlanan Doğu Yakası Galerisi, 1961 yılında Sovyetler Birliği tarafından yapılan ve Almanya tarihinde önemli bir yer tutan Berlin Duvarı’ndan kalan 1.3 kilometrelik bölümünün dünyaca ünlü grafiti sanatçılarının birbirinden güzel çalışmalarıyla süslenmesiyle oluşturuldu.
Her köşesinde barış ve özgürlüğü simgeleyen sembollerin yer aldığı Doğu Yakası Galerisi, muhteşem fotoğraflar çekmek için şehirde gidebileceğiniz en güzel yerler arasında. Ünlü Berlin Duvarı’ndan günümüz ulaşan bölümleri de yakından görme şansı bulacağınız gezinizde duvar çevresinde hizmet veren sanat galerilerine uğrayabilir; kaliteli yol üstü kafeleri ve restoranlarında mola vererek benzersiz atmosferin tadını çıkarabilirsiniz.
Berlin’de sosyal hayatın kalbinin attığı yerlerden biri de 2. Dünya Savaşı öncesinde zengin ailelerin yaşadığı bir mahalle olan Prenzlauer Berg. Günümüzde kaliteli restoranları, onlarca mağazası ve geniş çocuk oyun parklarıyla dolu olan tarihi mahalle, çok sevilen bir gezi alanına dönüşmüş durumda.
Yüzlerce yıllık etkileyici binalarla süslü sokaklarda keyifle gezebileceğiniz ve muhteşem fotoğraflar çekebileceğiniz Prenzlauer Berg; sokak sanatçıları, yol üstü kafeleri, eğlence mekanları ve butikleriyle hem eğlenceli zaman geçirmek hem de alışveriş yapmak için ideal bir adres. Pek çok farklı müzik grubundan canlı performanslar dinleyerek eğlenebileceğiniz barlarının da çok popüler olduğu Prenzlauer Berg, bazıları müze ve sanat galerisi olarak hizmet veren klasik evleriyle ise tarih ve kültür turlarının vazgeçilmez noktaları arasında.
Devasa Brandenburg Kapısı’nın hemen yanında gezme şansı bulabileceğiniz etkileyici Reichstag (Parlamento Binası), 1884 ile 1894 yılları arasında Spree Nehri kenarında inşa edilmiş ve uzun tarihinde pek çok önemli olaya sahne olmuş simgesel bir mimari şaheser. Rönesans dönemi mimari tarzıyla dikkat çeken ve Hitler'in yükselişinin bir sembolü olan Reichstag yangınıyla dünya tarihine geçen görkemli yapı, 1945 yılında Berlin bombardımanları sırasında hasar gördükten sonra aslına uygun olarak tekrar yapıldı.
Yeniden inşasından sonra opera binası ve 3. Reich döneminde parlamento binası olarak kullanılan Reichstag; heykellerle süslü anıtsal kapısı, benzersiz vitray pencereleri, büyüleyici taş işçilikleri ve cam kubbesinden sunduğu panoramik Berlin manzaralarıyla şehri gezerken mutlaka uğramanız gereken yerler arasında.
Almanya'nın her köşesinde birbirinden etkileyici katedrallerle karşılaşacaksınız ve bu yapıların en güzellerinden biri olan Berlin Katedrali, şehri gezerken mutlaka yakından görmeniz gereken yerler arasında. İlk olarak 1700’lü yıllarda Barok mimari tarzıyla inşa edilen, 1800’lü ve 1900’lü yıllarda çeşitli eklemeler yapılarak geliştirilen görkemli katedralin yapımına 15. yüzyılda başlanmasına rağmen ancak 20. yüzyılda tamamlanabilmiş.
Sadece Almanya’nın değil Avrupa'nın da en güzel katedrallerinden biri olarak gösterilen ve uzun süre Roma Katolik kilisesi olarak hizmet veren katedral, en sonunda bir Luteran kilisesine dönüştürülmüş. Barok, Neo Barok ve Neo Klasik gibi farklı mimari tarzları bir arada sunduğu için de her yıl milyonlarca sanat ve mimari tutkununu kendine çeken Berlin Katedrali’nde büyüleyici taş işçilikleri, devasa renkli kubbeler, iç bölümleri süsleyen dini motifler ve dönem dekorasyonları arasında unutulmaz bir gezi yapabilirsiniz.
Berlin Katedrali’nin en üst bölümündeki popüler seyir alanında şehrin panoramik manzaralarını izleyebilir ve muhteşem fotoğraflar çekebilir; yıl boyu pek çok önemli seminer, konferans, kültürel ve sanatsal etkinliğe de ev sahipliği yapan Berlin Katedrali’ni hem kendi başınıza hem de rehberli Berlin turlarıyla ziyaret edebilirsiniz. Şehir ziyaretiniz esnasında konaklama için ise Berlin otelleri içerisinden seçiminizi yapabilirsiniz. Özellikle merkez otellerinden birini seçmeniz durumunda şehirde görmek istediğiniz çok sayıda turistik durağa yürüme mesafesiyle ulaşabilirsiniz.
Berlin’in en büyük parkı olan Tiergarten, 210 hektardan daha büyük bir yeşil alanı kapsıyor ve Central Park veya Hyde Park gibi şehrin sembollerinden biri haline gelmiş durumda. Brandenburg Kapısı ve hareketli Potsdam Meydanı’na kısa bir yürüyüş mesafesinde uzanan yemyeşil park, şehrin kalabalığı ve gürültüsünden uzaklaşıp büyüleyici doğa manzaraları eşliğinde dinlenmek için gidebileceğiniz en güzel yerlerden.
1800’lü yıllarda kraliyet ailesinin av sahası olarak tasarlanan ve günümüzde 200 hektarlık hayvanat bahçesiyle çocuklu aileleri kendine çeken Tiergarten; benzersiz bitki zenginliği, süs göletleri, çardakları, rengarenk çiçeklerle süslü İngiliz ve Fransız bahçeleriyle muhteşem fotoğraflar çekme fırsatı sunuyor.
Spree Nehri’nin büyülü manzaraları eşliğinde iyi düzenlenmiş yürüyüş yollarında keşfe çıkabileceğiniz Tiergarten; Berlin Zoolojik Bahçesi, açık hava müzesi, çarpıcı anıtları ve heykelleriyle tüm gün keyifle gezebileceğiniz pek çok farklı bölüme sahip. Berlin’in en büyük, Almanya'nın ise en büyük 3. parkı olan parkın geniş çim alanlarında yaz aylarında güneşlenebilir, çocuk oyun parklarında eğlenceli bir gün geçirebilir, kafe ve restoranlarda ise kısa bir mola vererek yorgunluk atabilirsiniz.
Brandenburg Kapısı, Almanya Parlamento Binası ve şehrin en büyük parkı olan Tiergarten’a kısa bir yürüyüş mesafesinde yer alan Potsdamer Meydanı, Berlin’in en büyük kent meydanlarından biri olarak günü her saati çok hareketli. Her köşesini süsleyen gökdelenler ve modern binalarla Berlin'in modern yüzünü temsil eden meydan, aynı zamanda Almanya'nın birleşmesini sembollerinden biri olan Berlin Duvarı kalıntıları için tarih meraklıları tarafından da sıkça ziyaret ediliyor.
18. yüzyıldan beri Berlin'in sosyal hayatının kalbinin attığı yerlerden biri olan Potsdamer Meydanı, Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra kaderine terk edildi ve sonrasında planlanan modernleşme projeleriyle tekrar şehrin en ilgi çeken meydanlarından biri haline geldi. Modern binalar, onlarca mağaza, devasa sinemalar, dünya mutfaklarından lezzetler sunan kaliteli restoranlar, her zevke uygun kafelerin yanı sıra Legoland ve Sony Center gibi popüler turistik merkezlere de ev sahipliği yapan Potsdamer Meydanı, Berlin gezilerinin değişmez gezi ve alışveriş adresleri arasında.
Berlin'in en güzel saraylarından biri olarak gösterilen ve Potsdamer Meydanı’na kısa bir yürüyüş mesafesinde yer Sanssouci Sarayı; her tarih, kültür ve mimari meraklısının kesinlikle yakından görmesi gereken simgesel yapılar arasında. Prusya Kralı II. Friedrich tarafından inşa ettirilen ve büyüleyici güzelliği ile Versay Sarayı ile karşılaştırılan etkileyici Sanssouci Sarayı, Rokoko ve Barok mimari tarzlarının büyülü bir birleşimini size sunacak.
1847 yılında inşa edildikten sonra farklı dönemlerde çeşitli eklemeler yapılarak geliştirilen etkileyici Sanssouci Sarayı’nın paha biçilmez porselenler, antikalar ve sanat eserleriyle dolu süslü odalarını keşfe çıkarak tarihte ilginç bir yolculuk yapabilirsiniz. Geniş peyzajlı bahçesi, çarpıcı heykelleri ve devasa süs havuzuyla bir saray kompleksi olarak inşa edilen, sadece Almanya'nın değil dünyanın da en görkemli yapılarından biri olarak kabul edilen Sanssouci Sarayı, hem iç ve dış mekanları hem de yüzlerce yıllık yel değirmenleriyle görülmeye değer bir manzaraya sahip.
Soğuk Savaş dönemlerinden Berlin'de kalan bir hatıra olan Checkpoint Charlie, Doğu Almanya ile Batı Almanya arasındaki en ünlü sınır geçiş ve kontrol noktası. Günümüzde çevresi modern binalar, gökdelenler, alışveriş merkezleri, restoranlar, bankalar ve iş merkezleri ile çevrili olan Checkpoint Charlie, bir dönemin anısı olarak hala yaşatılmaya devam ediyor.
Karşılıklı olarak nöbet tutan Amerikan ve Sovyet askerleri, kum bariyerler, ilginç barikatları ile şehrin ortasında benzersiz bir manzara sunan Checkpoint Charlie, bölünmüş Berlin atmosferini hissetmek isteyenler için ideal bir gezi alanı. Her yıl binlerce turistin fotoğraf çekmek için ziyaret ettiği Checkpoint Charlie, Berlin gezilerinin değişmez mola noktalarından biri haline gelmiş durumda.
Birbirinden güzel saraylar ve tarihi köprülere ev sahipliği yapan Havel Nehri, 325 kilometre boyunca büyüleyici manzaralar sunarak ilerliyor. Berlin'de hafta sonu gezileri yapmak için en çok ziyaret edilen yerlerden olan Havel Nehri; çevresi iyi düzenlenmiş yürüyüş parkurları, kır bahçeleri, mesire alanları ve seyir teraslarıyla doğanın huzurlu atmosferinde dinlenmek için ideal bir gezi alanı.
Berlin’in ortasından akan Spree Nehri’ni de besleyen ve kıyısında kurulmuş tarihi köylerde sunulan geleneksel Alman lezzetleriyle rehberli doğa yürüyüşlerinin değişmez adreslerinden biri haline gelen Havel Nehri’nde bahar ile yaz aylarında düzenlenen tekne ve kano gezilerine de çıkabilirsiniz. Gezinizde zengin balık çeşitliliği ile ünlü nehir sularında balık avlama turlarına katılabilir veya seyir teraslarından her mevsim farklı doğa manzaraları eşliğinde muhteşem fotoğraflar çekebilirsiniz.
Berlin’in en büyük geçit alanlarından biri olan Tempelhofer Sahası, günümüzde şehrin en büyük parklarından ve çok sevilen rekreasyon alanlarından biri. Eski bir askeri havaalanının düzenlenmesinden sonra halka açılan yemyeşil saha; 386 hektarlık devasa yeşil alanı, 6 kilometre boyunca uzanan yürüyüş parkurları, bisiklet yolları ve 2,5 hektarlık barbekü alanıyla yaz aylarında hafta sonları ailelerle doluyor.
Sabahın erken saatlerinden gün batımına kadar açık olan Tempelhofer Sahası’nın çiçekli bahçeleri ve geniş çim alanlarında Berlin gezinizin yorgunluğunu atabilir, uçurtma alanlarında ise çocuklarınızla uçurtma uçurabilir veya gökyüzünü saran rengarenk uçurtmaların muhteşem fotoğraflarını çekebilirsiniz.
Berlin'i gezen hemen her turistin mutlaka fotoğrafını çektiği simgesel yapılardan biri olan Zafer Sütunu, 1864 Prusya zaferini temsil ediyor. Tepesinde yükselen 35 ton ağırlığındaki Zafer Tanrıçası Victoria heykeli ile görülmeye değer bir manzara sunan 67 metre yükseklikteki sütun, şehrin pek çok noktasından da rahatça görülebiliyor. Zirvesindeki seyir alanından Berlin’in en güzel panoramik manzaralarını izleyebileceğiniz Zafer Sütunu’nun çevresi ise kaliteli restoranlar, kafeler ve mağazalarla günün her saati çok hareketli.
Üç önemi zaferi yansıtan sembollerle süslü olan; granit süslemeler ve kum taşı bloklarıyla tasarlanan Zafer Sütunu’nda üzerine işlenmiş top namlularından Prusya simgelerine kadar pek çok kabartmayı inceleyebilir; Berlin’in en bilinen simgelerinden olan Zafer Sütunu’nun kartpostalları süsleyen çarpıcı manzarasının özellikle gün batımlarında muhteşem fotoğraflarını çekebilirsiniz.
Her biri birbirinden özel paha biçilmez koleksiyonlara sahip 5 tane müzeye ev sahipliği yapan Müzeler Adası (Museumsinsel), hem tarihi hazineleri hem de Spree Nehri’nin büyüleyici manzaralarıyla unutulmaz bir gezi deneyimi sunuyor. 1999 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen turistik adada Yeni Müze, Eski Müze, Pergamon Müzesi, Bode Müzesi ve Eski Ulusal Müze gibi her yıl milyonlarca kişi tarafından ziyaret edilen, sadece Berlin’in değil Almanya'nın en önemli müzelerini gezme şansı bulacaksınız.
Almanya ve çevresindeki arkeolojik kazı alanında elde edilen binlerce eserin yanı sıra Türkiye de dahil dünyanın dört bir yanından getirilen ve antik çağlardan günümüze uzanan paha biçilmez eserleri de inceleyebileceğiniz müzelerin her biri farklı bölgelere ve tarihin farklı dönemlerine ait eserleri sergiliyor.
Yemyeşil parkları, çiçek bahçeleri, nehir kenarında uzanan yürüyüş ve bisiklet yollarıyla da insanları kendine çeken Müzeler Adası’nın kaliteli kafe veya restoranlarında da dünya mutfaklarından yemekler deneyerek gezinizin yorgunluğunu atabilirsiniz. Yıl boyu düzenlenen rehberli turlarla keşfe çıkabileceğiniz Müzeler Adası’nın çarpıcı dış mimarileriyle de dikkat çeken ödüllü müzelerini haftanın her günü 10.00-18.00 saatleri arasında kendi başınıza da gezebilirsiniz.
Berlin'in büyüleyici güzelliklerini keşfetmeye başlamak için ideal bir başlangıç noktası olan Gendarmenmarkt Meydanı; kaliteli kafeleri, restoranları ve mağazalarıyla şehirde sosyal hayatının kalbinin attığı en hareketli yerlerden biri. 17. yüzyılda inşa edildiği günden beri insanları kendine çeken ve 2. Dünya Savaşı'nda tahrip edildikten sonra yeniden inşa edilen devasa meydan, çevresini saran çarpıcı mimari yapılarla harika fotoğraflar çekme fırsatı sunuyor.
Görkemli Berlin Opera Binası, 1700’lü yıllardan günümüze kalan Fransız Katedrali, Alman Katedrali ve Berlin Konser Salonu gibi simgesel yapıları için çok ziyaret edilen Gendarmenmarkt Meydanı; gün boyu düzenlenen konserler, kültürel ve sanatsal etkinliklerle de turistlerin ilgisini çekiyor. Sokak müzisyenleri ve yöresel hediyelik eşyalar alabileceğiniz dükkanlar arasında keyifli bir akşam yürüyüşüne çıkabileceğiniz meydan, Noel kutlamaları gibi binlerce kişinin katıldığı önemli etkinliklerin de ana merkezlerinden biri konumunda.
Berlin’de alışveriş yapmak isteyen turistlerin en çok ziyaret ettiği yerlerden biri de şehrin en büyük alışveriş caddelerinden biri olan Kurfürstendamm Caddesi. Berlin merkezinde 3,5 kilometre boyunca uzanan ve modern binalarla tarihi yapıların bir arada sıralandığı cadde; ünlü markalardan ürünler bulabileceğiniz kaliteli mağazaları, alışveriş merkezleri, bağımsız butikler, yol üstü kafeleri ve dünya mutfaklarından lezzetler sunan restoranları ile günün her saati çok hareketli.
Akşamları özel aydınlatmalarla büyüleyici fotoğraflar çekmeye fırsatı da sunan Kurfürstendamm Caddesi’nde hem keyifli bir alışveriş yapabilir hem de yol üstü kafelerinde kahve molası vererek hareketli caddenin benzersiz atmosferinde yorgunluğunuzu atabilirsiniz.
Berlin’in batısında 3000 hektardan daha büyük bir yeşil alanı kapsayan Grunewald Ormanı, şehrin en büyük ve sevilen doğaya kaçış alanlarından biri. Krumme Gölü gibi ünlü doğa harikalarına ev sahipliği yapan Grunewald, doğa tatilleri için sunulan villalar, bungalovlar, orman köşkleri ve donanımlı kamp alanları için de sıkça ziyaret ediliyor.
Deniz seviyesinden 100 metre yükseklikte uzanan seyir teraslarından kartpostal güzelliğinde doğa fotoğrafları çekebileceğiniz Grunewald Ormanı’nın her zorluk derecesine göre düzenlenmiş yürüyüş parkurlarında ise rehberli gezilere çıkarak yenilenebilirsiniz. Dağ bisikleti, kampçılık, trekking, kaya tırmanma gibi aktivitelerle açık hava sporu tutkunlarının vazgeçilmez adreslerinden biri haline gelen Grunewald Ormanı, geniş köpek parkları ve Krumme Gölü’nün tertemiz sularının tadını çıkarabileceğiniz yüzme alanlarıyla da hem Berlin halkı hem de turistler tarafından çok ilgi görüyor.
84 hektardan daha geniş bir yeşil alanı kapsayan ve Spree Nehri kenarında uzanan Treptower Park; devasa Soğuk Savaş Anıtı, her köşesini süsleyen ilginç heykeller ve zengin bitki çeşitliliği ile akşam yürüyüşlerine çıkmak için gidebileceğiniz en güzel yerler arasında. Spree Nehri’nde düzenlenen kano ve tekne gezileri sırasında da uğrayabileceğiniz yemyeşil park; tekne evleri, nehir kenarında sıralanan kır bahçeleri, mesire alanları, gül bahçeleri, seyir terasları ve asırlık çınar ağaçlarıyla keyifli bir doğa gezisi sunuyor. Tarihi köprülerinden harika fotoğraflarını çekebileceğiniz Treptower Park’ın nehir kıyısındaki restoranlarda ise taze nehir balıkları tadabilir veya bisiklet kiralayarak parkın kilometrelerce uzanan güzelliklerini ve tarihi anıtlarını keşfe çıkabilirsiniz.
Berlin’in en ünlü anıtlarından biri de şehrin en büyük parkı olan Tiergarten içerisinde yer alan ve 1945 Nisan ve Mayıs Berlin Muharebesi sırasında ölen 80.000 Kızıl Ordu askerini anmak için inşa edilen devasa Sovyet Savaş Anıtı. Kızıl Ordu'nun Berlin’i ele geçirmesinden hemen sonra tasarlanan anıt, günümüzde de 8 Mayıs Zafer Günü törenlerine ev sahipliği yapıyor.
Rusya’dan da her yıl turların düzenlendiği Sovyet Savaş Anıtı; binlerce anıt mezarı, devasa sütunları, zaferi simgeleyen heykelleriyle çok etkileyici bir atmosfere ve benzersiz bir manzaraya sahip. 30000 metrekare gibi geniş bir alana yayılan Sovyet Savaş Anıtı’na hem yıl boyu düzenlenen Berlin şehir turlarıyla hem de toplu taşıma araçlarıyla kolayca ulaşarak yakından görebilirsiniz.
Berlin'in en modern simgesel yapılarından biri de 203 metre yükseklikteki seyir terasına her yıl milyonlarca kişinin fotoğraf çekmek için uğradığı Berlin TV Kulesi. Şehrin en büyük ve hareketli meydanlarından Alexander Meydanı'na kısa bir yürüyüş mesafesinde yer alan 368 metre yüksekliğindeki devasa TV kulesi, etkileyici mimari tasarımıyla da harika fotoğraflar çekmeye fırsatı sunuyor.
207 metre yükseklikte hizmet veren döner restoranında uluslararası mutfaklardan lezzetler tadarak panoramik Berlin manzaraları izleyebileceğiniz Berlin TV Kulesi'nin zirvesine ise iki asansörle ulaşabilirsiniz. Haftanın her günü 09:00 ile 23 00 saatleri arasında açık olan Berlin TV Kulesi’nin seyir alanlarından özellikle gün batımı zamanında Berlin'in en güzel fotoğraflarını çekebilirsiniz.
Berlin'de mutlaka gezmenizi önerdiğiniz Müzeler Adası’nın en çok ziyaret edilen müzelerinden biri de sadece Berlin’in değil, Almanya'nın da en önemli sanat müzelerinden biri olarak gösterilen Bergama Müzesi. Klasik Antik Çağ, İslam Sanatı ve Antik Doğu gibi farklı bölümlere sahip olan müzede Türkiye'den Bergama ve Milet gibi yerlerden getirilen paha biçilmez eserleri de yakından görme şansı bulacaksınız.
Olimpos Dağı’ndan getirilen hazineler, görkemli Athena Heykeli, Milet Kapısı, İştar Kapısı, Bergama Zeus Sunağı, el dokuması kilimler ve çarpıcı çini örneklerini inceleyeceğiniz Halep Odası gibi farklı bölümleriyle insanları büyüleyen müze, yılda 1,5 milyondan fazla tarih ve kültür meraklısı tarafından ziyaret ediliyor. 1901 yılından beri açık olan Bergama Müzesi’nin büyüleyici koleksiyonlarını gezdikten sonra Müzeler Adası’nın yemyeşil doğal güzellikleri arasında dinlenebilir veya adada yer alan diğer dört müzeyi keşfe çıkabilirsiniz.
Berlin'in en çağdaş ve modern müzelerinden biri olarak gösterilen Urban Nation; sokak sanatları, heykel ve fotoğraf sergilerin yanı sıra etkileyici grafitilere ayrılan geniş bölümleriyle de çok ilgi görüyor. Sanat ve kültür meraklarının keyifle gezebileceği Berlin müzelerinden biri olan ve pazartesi hariç haftanın her günü 10:00 ile 18:00 saatleri arasında hizmet veren ilginç müze, son teknolojinin kullanıldığı zengin koleksiyonlarında tüm dünyadan pek çok ünlü sokak sanatçının eserlerine ev sahipliği yapıyor. Yıl boyu düzenlenen kültürel ve sanatsal etkinlikleriyle de dikkat çeken Urban Nation, modern sanatla ilgili kişilerin Berlin’de ilk uğraması gereken yerler arasında.
Müzeler Adası’nda gezebileceğiniz 5 müzeden biri olan Berlin Yeni Müze, Kaba Taş Devri’nden Orta Çağ’a kadar uzanan zengin koleksiyonlarıyla özellikle tarih meraklılarının ilk uğraması gereken müzelerden. 19. yüzyıl başlarında açıldıktan sonra savaşta hasar gören ve yenilenen Berlin Yeni Müze’nin koleksiyonları; Antik Mısır, Antik Yunan ve Truva salonu gibi birçok farklı bölüme yayılıyor.
Paha biçilmez mücevher ve heykellerden ilginç yazıtlar, mozaikler, birbirinden güzel el sanatı ürünlerine kadar pek çok objeyi yakından inceleme şansı bulabileceğiniz Berlin Yeni Müze, Neo Klasik mimari tarzıyla inşa edilmiş etkileyici binası ve büyüleyici dekorasyonlarıyla da unutulmaz bir müze gezisi deneyimi sunuyor.
7,4 kilometrekarelik geniş bir alanı kapsayan Müggelsee, yaz aylarında tertemiz sularda doyasıya yüzmek, çam ormanları arasında çadır kurmak veya çocuklarınızla piknik yapmak için gidebileceğiniz en güzel Berlin göllerinden biri. Şehrin en büyük gölü de olan ve 4.3 kilometre boyunca uzanan yürüyüş parkurları, bisiklet yolları, seyir terasları, turistik tesisleri ile çok ilgi gören masmavi göl, hem Berlin halkı hem de turistler tarafından çok ziyaret ediliyor.
İlk olarak 1893 yılında halka açılan Müggelsee çevresinde uzanan el değmemiş doğal güzelliklerini gezerken göl kıyısındaki eski bir pistonlu buhar motoru fabrikasından düzenlenen müzeyi uğrayabilir veya sıcak yaz günlerinde sandallar ve kanolarla göl gezilerine çıkabilirsiniz. Ballık bolluğundan dolayı yıl boyu düzenlenen balık avlama turlarının da ana merkezi olan Müggelsee çevresinde hizmet veren balık restoranlarında mola vererek taze balıklar da tadabilirsiniz. 3 tane büyük yüzme alanı ve plajın bulunduğu Müggelsee, turist kalabalığında uzakta çocuklarınızla dinlendirici bir gün geçirmek için ideal bir adres.
Berlin-Hamburg demiryolu hattının en eski tren istasyonu durağı olan Hamburger Bahnhof, çarpıcı mimarisi ve benzersiz atmosferini günümüze kadar korumuş görülmeye değer bir yer. Berlin Ulusal Galerisi’nin pek çok paha biçilmez eserinin sergilendiği bir müze olarak hizmet vermeye başlayan tarihi tren istasyonu, uzun salonlar ve koridorlar boyunca ilerleyen dünyanın pek çok yerinden ünlü sanatçının eserlerinden oluşan çağdaş sanat sergileriyle her yıl binlerce sanat tutkunu tarafından ziyaret ediliyor.
Almanya, her biri sanat eserini andıran büyüleyici saraylar açısından tam bir cennet ve Berlin gezinizde ilk uğramanız gereken yerlerden biri de 1600'lü yıllardan günümüze kalan çarpıcı bir mimari şaheser olan Charlottenburg Sarayı. Berlin’in başkentlik yaptığı Hohenzollern Hanedanlığı’ndan günümüze kalan en önemli eser olarak gösterilen Charlottenburg Sarayı, aynı zamanda şehrin en büyük ve gösterişli yapısı olmasından dolayı da her yıl milyonlarca turisti kendine çekiyor.
Dönenim gösterişli ruhunu yansıtan Rokoko ve Barok mimari tarz tasarımlarının yanı sıra Charlottenburg Sarayı; etkileyici vitray pencereleri, her köşesini süsleyen ünlü sanatçıların yaptığı heykeller ve çevresini saran peyzajlı bahçeleriyle unutulmaz bir gezi deneyimi sunuyor. Oda ve salonlarında sergilenen paha biçilmez antikalar, sanat eserleri, tablolar ve dönem mobilyalarını görebileceğiniz saray, sizi bambaşka bir döneme yolculuğa çıkaracak. 1695 yılında yapımına başlanan ve ancak 1713 yılında tamamlanabilen Charlottenburg Sarayı’nın iç mekanlarını gezerken dünyanın pek çok yerinden getirilen objelerin sergilendiği Porselen Odası ve Mozaikler Odası’na da uğrayabilir; gezinizden sonra sarayın süs havuzları, çardaklar ve köşklerle süslü geniş bahçesinde keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz.
Birbirinden etkileyici tarihi yapıların yanı sıra yemyeşil parklarıyla da keyifli bir gezi deneyimi sunan Berlin'de çocuklu ailelerin mutlaka uğraması gereken popüler turistik noktalardan biri de Berlin Zoolojik Bahçesi. 1844 yılında açılan ve şehrin en eski parklarından biri olan hayvanat bahçesi, 35 hektardan daha büyük bir yeşil alana yayılıyor. Geniş yaşam alanlarında 17.000’den fazla hayvan ve 1400'den fazla farklı türden canlıya ev sahipliği yapan Berlin Zoolojik Bahçesi, dünyanın en modern ve ilgi çekici hayvanat bahçelerinden biri olarak gösteriliyor.
1900'lü yılların başında devasa bir akvaryum bölümü de eklenen ve her yıl 1 milyona yakın insan tarafından ziyaret edilen Berlin Zoolojik Bahçesi, etkileyici hayvan simgeleriyle süslü anıtsal kapılarıyla da güzel fotoğraflar çekme fırsatı sunuyor. Kutup ayılarından dünyanın en yaşlı goriline, farklı denizden getirilen binlerce canlıdan nadir görülen vahşi hayvanlara kadar pek çok türü yakından görebileceğiniz Berlin Zoolojik Bahçesi’nin kafe, restoranları ve geniş yeşil alanlarında da mola verebilirsiniz.
Yeşil Berlin olarak da bilinen dünya bahçeleri, 21 hektarlık yeşil alanında pek çok farklı coğrafyadan getirilen binlerce bitkiye ev sahipliği yapıyor. Yıl boyu konserler, kültürel ve sanatsal faaliyetlerin düzenlendiği yemyeşil bahçeler, 1994 yılında Pekin ile yapılan anlaşmasıyla oluşturulan Çin Bahçesi ile birlikte geliştirilmeye başlandı.
4500 metrekarelik bir yapay gölün de bulunduğu Berlin Dünya Bahçeleri’nde Berlin ve Tokyo şehrinin ortak projesi olan Japon Bahçesi, Bali Bahçesi, Doğu İslam Bahçesi, İngiliz Bahçesi, İtalya Rönesans Bahçesi, Hristiyan Bahçesi ve Yahudi Bahçesi gibi pek çok ilginç bölümü keşfederek muhteşem fotoğraflar çekebilirsiniz. Hem çiçek hem de doğa tutkunlarının şehirde ilk uğraması gereken yerlerden biri olan Berlin Dünya Bahçeleri; etkileyici anıtsal yapıları, heykelleri ve süs havuzlarıyla da keyifli bir günübirlik gezi deneyimi yaşatıyor.
Berlin’in en popüler kültür ve alışveriş caddelerinden biri olan Frederick Caddesi, tarihi Mitte bölgesinden Kreuzberg semtine kadar uzanıyor. Her köşesi dünyaca ünlü markalardan ürünler bulabileceğiniz mağazalar, yol üstü kafeleri ve dünya mutfaklarından lezzetler sunan kaliteli restoranları ile çevrili olan cadde, tarihi binaların yanı sıra modern yapılarıyla da harika fotoğraflar çekmeye fırsatı sunuyor.
2. Dünya Savaşı’nda neredeyse tamamen yıkılan ve daha sonra Berlin’in iki parçaya ayrılmasından sonra sadece belirli bir bölümü yeniden inşa edilen Frederick Caddesi, onlarca mağazasının yanı sıra beş yıldızlı otelleriyle de Berlin’in en hareketli yerlerinden biri. Geceleri özel olarak aydınlatılan binaları ve mağazaları arasında keyifli bir yürüyüş yapabileceğiniz Frederick Caddesi’nde alışveriş yaptıktan sonra eğlence mekanlarında canlı müzik dinleyerek güzel bir akşam geçirebilirsiniz.
Spree Nehri'nin sol kolu olan Dahme Nehri, her doğa ve fotoğrafçılık tutkununun keşfetmesi gereken tabiat cennetlerinden biri. Çevresini saran el değmemiş doğal güzellikler, endemik bitki türleri, tarihi evleriyle ünlü olan ve kano veya sandallarla gezilerine katılarak keşfe çıkabileceğiniz Dahme Nehri, şehrin kalabalığından uzakta dinlenmek için en çok tercih edilen yerler arasında.
Yılın her mevsimi sunduğu benzersiz manzaralarla tüm Avrupa’dan fotoğrafçıları kendine çeken ve 95 kilometre boyunca ilginç manzaralar oluşturarak ilerleyen Dahme Nehri; iyi düzenlenmiş yürüyüş parkurları, koşu ve bisiklet yollarıyla açık havada spor yapmak için de Berlin’de tercih edebileceğiniz en özel noktalar arasında. Yaz sıcaklarında temiz sularında doyasıya yüzebileceğiniz Dahme Nehri’nin seyir teraslarından da onlarca çeşit su kuşunu doğal ortamlarında izleyebilirsiniz.
Berlin’in en çok ziyaret edilen yerlerinden Müzeler Adası’nın 5 müzesinden biri olan ve ilk olarak 1904 yılında hizmete başlamış şehrin en eski müzelerinden biri olan Bode Müzesi, özellikle geniş heykel ve madalya koleksiyonuyla dikkat çekiyor. Yüzlerce yıllık madeni para koleksiyonlarının yanı sıra Anadolu'da yapılan arkeolojik kazılarda getirilmiş tarihi hazinelere de yakından görebileceğiniz müze, 6000 metrekarelik geniş bir alana yayılıyor.
Barok mimari tarzında inşa edilmiş etkileyici binasıyla hemen dikkatinizi çekecek olan Bode Müzesi’nin 40 metre yüksekliği bulan devasa kubbelerinin de harika fotoğraflarını çekebilirsiniz. Batı Roma İmparatorluğu döneminden kalan hazineler ve San Michele in Africisco Kilisesi'nin ünlü Apsis Mozaiği ise müzenin en çok ilgi gören bölümleri arasında.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Müzeler Adası'nda gezebileceğiniz 5 müzeden biri olan Eski Ulusal Galeri, 1876 yılında inşa edilen devasa binasında sunduğu zengin sanat koleksiyonlarıyla dikkat çekiyor. Çoğu 18. ile 19. yüzyıldan kalan paha biçilmez tablo ve heykelleri görme şansı bulabileceğiniz müzenin klasik bir Roma tapınağı şeklinde tasarlanmış dış mimarisi ve binanın hemen önündeki etkileyici heykellerle de ziyaretçileri büyülüyor.
Kum taşları ile yapılmış merdivenlerinden geniş salonlarına ulaşarak paha biçilmez heykeller ve resimlerle süslü sergilerini gezebileceğiniz Eski Ulusal Galeri’de ünlü heykeltıraş Rodin'in Düşünen Adam heykelini de yakından görme şansı bulacaksınız. Müzeler Adası'nın diğer 5 müzesiyle birlikte rehberle turlarla da keşfe çıkabileceğiniz sanat galerisini heykel ve resim alanlarına meraklı olanların kesinlikle görmesini öneriyoruz.
Panoramik Berlin manzaraları eşliğinde güzel bir akşam geçirmek ve büyüleyici gün batımı manzaraları izlemek için Klunkerkranich Kültürel Çatı Bahçesi’ne de gidebilirsiniz. Devasa bir alışveriş merkezinin çatı katında yer alan ve açık kapalı alanları, etkileyici dekorasyonları ve her köşesini süsleyen modern sanat eserleriyle dikkat çeken Klunkerkranich, Berlin’in sosyal hayatının en canlı noktalarından biri.
Yıl boyu düzenlenen konserler, DJ performansları, partiler, kültürel ve sanatsal etkinliklerle de insanları kendine çeken Klunkerkranich, Füzyon mutfağı seçenekleri sunan restoranından dolayı gastronomi meraklılarının da ilgisini çekecek yerlerden. Berlin’in ünlü gün batımı manzaraları izleyerek canlı müzik eşliğinde romantik bir akşam geçirmek istiyorsanız, Kültürel Çatı Bahçesi, ilk uğramanız gereken yerlerden.
Dünyanın en etkileyici sanat galerilerinden biri olarak kabul edilen Berlin Galerisi, haraketli Kreuzberg semtinde Yahudi Müzesi'nin hemen yanında yer alıyor. Kalıcı ve geçici temalı sergilerinde paha biçilmez modern sanat eserlerinden ilginç tasarım ürünlerine kadar 5000’den fazla esere ev sahipliği yapan Berlin Galerisi’nin zengin koleksiyonlarında dünyaca ünlü pek çok ressamın eserlerini de yakından görme şansı bulacaksınız.
Yıl boyu düzenlenen sanat etkinlikleri, geçici sergiler, seminerler ve atölyelerle de insanları kendine çeken Berlin Galerisi’nin etkinlik takvimini Berlin gezinizden önce inceleyerek siz de ilginizi çeken etkinlilere katılabilirsiniz. Etkileyici mimarisi ve sergi salonlarının çarpıcı dekorasyonlarıyla da dikkat çeken Berlin Galerisi, haftanın her günü 10:00 ile 18:00 saatleri arasında açık.
Berlin’in en dikkat çekici sanat müzelerinden biri olan Gemäldegalerie, 13. ile 18. yüzyıl arası Avrupa resim sanatına odaklanmış koleksiyonları için çok ziyaret ediliyor. Berlin Devlet Müzesi’ne ait eserlerin sergilendiği sanat galerisi, kalıcı ve geçici sergilerinde gibi pek çok ünlü Avrupalı ressamın paha biçilmez eserlerine de ev sahipliği yapıyor. Fütüristik heykel salonları ve çarpıcı modern binasıyla da keyifli bir gezi deneyimi sunan Gemäldegalerie, Doğu Berlin ve Batı Berlin olarak ayrılmış koleksiyonlarıyla da ilgi çekiyor.
Doğu Alman toplumu ile Batı Alman toplumu arasındaki yaşam tarzı ve farklılıkları eğlenceli bir dille anlatan DDR Müzesi, Berlin’in en ilginç müzelerinden biri olarak çok ilgi görüyor. Her iki toplumun iyi ve kötü yanlarını yansıtan ilginç sergilere sahip müzede günlük ev eşyalarından Doğu Alman üretimi sembolik bir araba olan Trabantlara, antika bisiklet ve motorlardan Doğu Almanların mutfakları, banyoları ve salonlarına kadar pek çok farklı bölümü keyifle gezebilirsiniz.
Tarihi otomobillerle şehir turlarına katılabileceğiniz müze, interaktif sergileriyle çocuk ailelerin de eğlenceli zaman geçirmesini sağlıyor. 2008 yılında Avrupa Yılın Müzesi Ödülü’nü de kazanan ve Berlin’in klasik müzelerinden farklı olarak modern müzecilik anlayışını benimseyen DDR Müzesi, Berlin’in görülmeye değer müzeleri arasında. Eğitim, ekonomi ve kültür gibi farklı 7 bölümünü de keşfe çıkabileceğiniz DDR Müzesi, haftanın her günü 10:00 ile 20:00 saatleri arasında açık.
Sadece güzel müzeleri, sanat galerileri ve simgesel tarihi yapılarıyla değil, aynı zamanda birbirinden ilginç parklarıyla da güzel bir gezi deneyimi sunan Berlin’de 30 hektara yakınlık geniş bir alanı kaplayan Spreepark da özellikle fotoğrafçılar tarafından sıkça ziyaret ediliyor. Doğu Almanya'daki en büyük eğlence parkı olan ve Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra terk edilen park; devasa dönme dolaplar, kamikazeler, trenler, çocuk oyun parkları, dinozor ve hayvan heykelleriyle mistik bir atmosfere sahip. Issız ortamı pek çok korku filmi ve dizisinde de kullanılan Spreepark, fotoğrafçılık meraklılarına birbirinden ilginç fotoğraflar çekme şansı veriyor.
Hem Avrupa ve dünya mutfaklarından sevilen lezzetler tatmak hem de alışveriş yapmak için pazar günleri hariç haftanın her günü 12:00 ile 18:00 saatleri arasında açık olan Pazar Salonu Dokuz’a uğrayabilirsiniz. Küçük İstanbul olarak bilinen Kreuzberg semtinde 120 yıldan fazla zamandır alışveriş yapmak isteyen insanları kendine çeken pazar salonu; deniz ürünleri restoranları, Fransız restoranları, fırınları, butik birahaneleri, Almanya'nın ünlü bir peynirler ve sosislerini satın alabileceğiniz dükkanlarıyla günün her saati çok hareketli.
Kahve Festivali, Peynir Festivali, Sosis ve Bira Festivali gibi pek çok eğlenceli festivalin de düzenlendiği Pazar Salonu Dokuz’da keyifli bir gezi yaparak organik yöresel yiyeceklerden el yapımı süs eşyaları ne kadar pek çok ürünü inceleyebilir; rengarenk tezgahların harika fotoğraflarını çekebilir veya restoranlarda yeni lezzetler deneyebilirsiniz.
Berlin’in kalabalığı ve gürültüsünden uzakta yemyeşil doğal güzelliklerin içinde keyifli bir gezi yaparak dinlenmek için Spree Nehri kıyısında uzanan Landwehr Kanalı’na da uğrayabilirsiniz. Özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında sarıdan yeşile doğanın her tonunu görebileceğiniz kanal; nehir kenarında uzanan yürüyüş yolları, mesire alanları ve kır bahçeleri ile ruhunuzu dinlendirmek için ideal bir adres.
Küçük botlar veya sandallarla kanal turlarına çıkabileceğiniz ve Spree Nehri üzerinden Berlin’in bambaşka manzaralarına şahit olabileceğiniz gezinizde seyir teraslarından da Landwehr Kanalı’nın ünlü beyaz kuğularını su üzerinde süzülürlerken izleyebilirsiniz.
Alexanderplatz’a kısa bir yürüyüş mesafesinde yer alan ve büyüleyici mimarisiyle hemen dikkatinizi çekecek olan Rotes Rathaus, kırmızı tuğlalarla inşa edilmiş devasa duvarlarıyla mimari meraklılarının yakından görmesi gereken simgesel bir yapı. Halk arasında Kırmızı Belediye Binası olarak bilinen ve şehri yöneten Berlin Senatosu’na ev sahipliği yapan tarihi bina, Rönesans mimari tarzının en güzel örneklerinden biri olarak da görülmeye değer.
İlk olarak 1861 yılında yapılan ve 1956 yılında 2. Dünya Savaşı'ndan sonra yenilenen etkileyici Rotes Rathaus, 8700 metrekareden daha büyük bir alanı kapsıyor. 27 metre yükseklikteki dış duvarları ve 74 metre yükseklikteki kulesi ile Berlin’in anıtsal yapılarından biri haline gelen Kırmızı Belediye Binası’nın turistlere açık bölümlerini rehberlerle birlikte gezebilir; gün doğumları veya gün batımlarında bu ilginç yapının kartpostal güzelliğinde fotoğraflarını çekebilirsiniz.
25.000 metrekarelik geniş bir alanı kapsayan etkileyici bir bina kompleksi olan Kulturbrauerei Kültürel Bira Fabrikası, 1974 yılından beri anıtsal yapı olarak koruma altına alınmış durumda. 19. yüzyıl başlarında inşa edilen ve Berlin'de günümüze kadar doğal yapısını korumayı başarmış en güzel endüstriyel mimari örneklerinden biri kabul edilen Kulturbrauerei; devasa avluları, çarpıcı taş işçilikleri ve ilginç tasarımıyla çok sevilen bir kültür merkeze dönüşmüş durumda.
Sinema ve tiyatro salonları, eğlenceli kulüpleri, dans salonları, sanatsal etkinliklerin gerçekleştirildiği etkinlik odaları gibi farklı bölümleri bulunan fabrikayı gezerken hem çarpıcı endüstriyel mimariyi inceleyebilir hem de ilginç atmosferde ilginizi çeken etkinliklere katılarak eğlenceli bir akşam geçirebilirsiniz.
Berlin’in her köşesinde karşınıza çıkacak tarihi yapılardan farklı olarak Brütalist mimari tarzı ile inşa edilmiş olan Aziz Agnes Kilisesi’nin içerisinde gezebileceğiniz König Galerisi, hem mistik atmosferi hem de zengin koleksiyonlarıyla görülmeye değer yerler arasında. 2002 yılında kurulan ve 30 ülkeden genç sanatçıların heykel, video, fotoğraf, resim gibi alanlarda verdiği eserlerin sergilendiği galeri, yıl boyu düzenlenen atölyeleri ve eğitimleriyle de sanat tutkunlarını kendine çekiyor.
Haftanın her günü 11:00 ile 18:00 saatleri arasında açık olan ve Berlin merkezinden toplu taşıma araçlarıyla kolaylıkla ulaşabileceğiniz König Galerisi, taş oymalarla süslü benzersiz mimarili kilise salonları ve güzel koleksiyonlarıyla sanat tutkunlarının keyifle gezebileceği yerlerden.
Berlin'in en eski kilisesi olmasıyla dikkat çeken ve tarihi Mitte bölgesinin doğu yakasında yer alan Nikolai Kilisesi, Spree Nehri kenarında kartpostal güzelliğinde bir manzaraya sahip. Orta Çağ mimarisi ile tasarlanan ve 1220 yılından günümüze kalan bir mimari şaheser olan yapı, ilk olarak Katolik kilisesi olarak inşa edilmiş ve uzun tarihinde pek çok önemli olaya sahne olmuş.
2. Dünya Savaşı sırasında çıkan yangınlar ve bombardımanlarla bazı bölümleri tahrip olduktan sonra 1981 yılında aslına uygun olarak yeniden yapılan Nikolai Kilisesi, günümüzde klasik müzik dinletilerinin düzenlendiği bir konser salonu ve müze olarak insanları kendine çekiyor. Çarpıcı Orta Çağ mimarisini yakından inceleceğiniz kilisenin otantik atmosferinde klasik müzik konserlerine katılarak da unutulmaz bir akşam yaşayabilirsiniz.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren başka bir önemli Berlin Müzesi de Müzeler Adası’nın 5 müzesinden biri olan ve 1845 yılında Kraliyet Müzesi olarak hizmete başlayan Eski Müze (Altes Museum). 1999 yılında adaya taşınan Eski Müze; Neo Klasik mimari tarzda tasarlanmış ve devasa 18 sütunla dikkat çeken etkileyici binası, her köşesine süsleyen heykelleri ve taş oymalarıyla adanın en çok fotoğraflanan müzelerinden biri.
Antik Yunan ve Roma dönemlerinden günümüze uzanan binlerce paha biçilmez eserin sergilendiği koleksiyonlarıyla tarih ve kültür meraklılarını büyüleyen Eski Müze’nin benzersiz koleksiyonlarında tanrı heykellerinden büstlere, lahitlerden binlerce yıllık el sanatı ürünlerine kadar birçok paha biçilmez eseri yanından inceleyebilirsiniz. Resimlerle dolu koridorları, devasa iç kubbesi ve geniş salonlarıyla unutulmaz bir müze gezisi sunan Eski Müze, Berlin’in de en çok ziyaret edilen müzelerinden biri olarak görülmeye değer.
1952 ile 1960 yılları arasında Doğu Almanya tarafından tarihi Mitte bölgesinde inşa edilen ve her köşesinde Sosyalist anıtların ve binaların sıralandığı Karl Marx Bulvarı, size Berlin’in unutulmaya yüz tutmuş farklı bir yüzünü görme fırsatı sunacak. Soğuk Savaş döneminde inşa edilmiş tarihi yapılar arasında rehberli fotoğraf safarilerine katılarak muhteşem fotoğraflar çekebileceğiniz Karl Marx Bulvarı’nda birbirinden ilginç anıtları inceleyebilir, Sosyalist klasizminin en güzel örneklerinden biri olarak kabul edilen bulvarda unutulmaz akşam yürüyüşleri yapabilirsiniz.
Spree Nehri üzerinde inşa edilmiş devasa bir yüzme havuzu olan Badeschiff, sıcak yaz günlerinde doyasıya eğlenmek ve serinlemek için gidebileceğiniz en popüler yerlerden biri. Spree Nehri’nin çevresini saran ve her biri sanat eserini andıran tarihi binaların çarpıcı manzaraları eşliğinde güzel bir gün geçirebileceğiniz Badeschiff yüzme havuzu, Berlin’in en yaratıcı simgelerinden biri haline gelmiş durumda. Yaz günlerinde hem Berlin halkı hem de turistlerle dolan yüzme havuzunun çevresindeki kafe ve restoranlarda da romantik akşam yemekleri tadabilir, özellikle geceleri aydınlatıldığında Badeschiff yüzme havuzunun en güzel fotoğraflarını çekebilirsiniz.
Almanya'nın en ilgi gören etnografya müzelerinden biri olan ve geniş koleksiyonları daha çok Avrupa dışı sanat eserlerini kapsayan Humboldt Forum, Berlin’i gezen sanat ve kültür meraklılarının uğrayabileceği en güzel yerlerden biri. Sanat, kültür, bilim ve eğitim gibi bölümlere sahip olan Humboldt Forum, eski Berlin Kraliyet Sarayı'nın restore edilmesi ile 2020 yılında hizmete başladı.
Spree Nehri manzaralı Barok tasarımlı binasında ve geniş açık alanlarında sergilenen Humboldt Forum koleksiyonlarında Asya, Afrika, Güney Amerika gibi pek çok farklı bölgeden geçirilen paha biçilmez pek çok sanat eserini yakından görme fırsatı bulacaksınız. Prusya, Hindistan ve Asya sanatı bölümlerini de mutlaka gezmenizi önerdiğimiz Humboldt Forum’da farklı kültürün sembolleri, simgeleri ve el yapımı sanat eserleri arasında unutulmaz bir kültürel gezi deneyimi yaşayacaksınız.
Alexander Meydanı’nda gezerken hemen dikkatinizi çekecek olan 10 tonluk Alexanderplatz Dünya Saati, Berlin’in en çok fotoğraflanan modern sanat eserlerinden biri. Dünyanın en büyük dünya saatlerinden biri olan ve 1969 yılında meydana yerleştirilen devasa saat, o zamandan beri şehrin önemli simgelerinden biri haline geldi. Almanya hükümeti tarafından 2015 yılında ulusal bir anıt ilan edilen Alexanderplatz Dünya Saati, 148 büyük şehrin saatlerinin yanı sıra sunan saatini göstermesinin yanı sıra ve kubbesine kazınan yazıtlarla da görülmeye değer bir tasarıma sahip.
Güneş sistemini temsil eden çelik halkalar ve kürelerle desteklenen 10 metre yüksekliğindeki Alexanderplatz Dünya Saati, elektronik bir motorla sürekli hareket halinde. Alexander Meydanı’nın tarihi yapıları arasında farklı bir manzara sunan dünya saatine şehri gezerken uğramayı unutmayın.
Berlin’in güneybatısında Havel Nehri üzerinde yer alan büyüleyici Pfaueninsel (Tavus Kuşu Adası), Prusya döneminde inşa edilmiş benzersiz yazlık şatoları ile UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girmeyi başarmış görülmeye değer yerlerden. Ev sahipliği yaptığı yüzlerce kuş türünden dolayı özel koruma alanı da ilan edilen 67 hektar büyüklüğündeki ada, özellikle bahar ve yaz aylarında doğanın her renk tonunu görebileceğiniz büyüleyici manzaraları için binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor.
Prusya Kralı I. Friedrich Wilhelm tarafından 1700'lü yıllarda inşa ettirilen bembeyaz yazlık saray, tavşan çiftlikleri, ilginç köprüler, İsviçre evi ve şövalye evi gibi farklı yapıları yakından görme şansı bulacağınız adayı gezerken yemyeşil doğa güzellikleri arasında şehrin kalabalığından uzakta keyifli bir gün geçirebilir veya kilometrelerce uzanan trekking parkurlarında panoramik göl manzaraları eşliğinde yürüyüşler yaparak muhteşem fotoğraflar çekebilirsiniz.
Berlin’in Türk semti olarak bilinen Kreuzberg üzerinde yer alan devasa bir şehir parkı olan Viktoriapark’ın uzun tarihi 1894 yılına kadar dayanıyor. Geniş bir yeşil alanı kaplayan park ve şehrin ortasında yemyeşil bir vahayı andıran park, Berlin’in her yerinden kolay ulaşılabilir konumuyla çok sevilen doğaya kaçış alanlarından biri.
Birbirinden güzel şelaleleri, etkileyici yapay gölleri, yemyeşil piknik alanları ve çiçek bahçeleri ile özellikle yaz aylarında hem Almanlar hem de yabancı turistlerle dolan Victoriapark, yağmurlu ve karlı havalarda sunduğu kartpostal güzelliğindeki manzaralarıyla da ünlü. Napolyon'a karşı kazanılan zaferden sonra inşa edilen ve Neo Gotik mimari başyapıtı kabul edilen Ulusal Anıtı da yakından görme şansı bulabileceğiniz parkta bisiklet kiralayarak gezilere çıkabilir, rengarenk bitki türleri arasında fotoğraflar çekebilir veya çocuklarınızla piknik yaparak dinlendirici bir gün geçirebilirsiniz.
Berlin'in 52 hektardan daha büyük bir yeşil alanı kapsayan 4. büyük parkı olan Volkspark; birbirinden güzel heykellerle süslü havuzları, çiçek bahçeler içinde uzanan yürüyüş yolları ve geniş çocuk oyun alanlarıyla şehrin kalabalığından uzaklaşabileceğiniz sevilen rekreasyon alanlarından biri.
1848 yılında açılan ve Berlin’in en eski parklarından biri de olan Volkspark, 2004 yılında yeniden düzenlenerek popüler bir turistik merkez haline getirildi. Prusya ve Almanya İmparatorluğu krallarının heykellerinin yanı sıra güneşlenme terasları, piknik alanları, bisiklet yolları, koşu parkurları ve spor sahalarıyla açık havada spor yapmak isteyenler için ideal olan Volkspark, aynı zamanda dünya mutfaklardan lezzetler deneyebileceğiniz kaliteli restoranları ve kahve dükkanlarıyla da çok ilgi görüyor.
Dünyanın en güzel saraylarından biri olarak gösterilen Barok mimarili Sanssouci Sarayı’nın çevresinde geniş bir alanı kapsayan Sanssouci Park, 1700'lü yıllardan beri şehrin en sevilen gezi alanlarından biri. Prusya Kralı Büyük Frederick tarafından inşa ettirilen Barok tarzlı çiçek bahçeleri, 3000’den fazla meyve ağacı, heykeller ve süs havuzları arasında güzel bir gün geçirebileceğiniz Sanssouci Park, Sanssouci Sarayı ile birlikte 1990 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne de dahil edildi.
18 ve 19. yüzyıl bahçe düzenleme sanatının en güzel örneklerini görme fırsatı bulabileceğiniz parkın 2 kilometre uzunluğu bulan yürüyüş parkurlarında tertemiz havada yürüyüşler yapabilir; yılın her mevsimi sarıdan yeşile doğanın her tonunu görerek şehrin ortasında bir vahayı andıran parkın güzelliklerini keşfe çıkabilirsiniz. Dostluk Tapınağı, Antik Tapınak, Neptün Mağarası ve labirent bahçeleri gibi pek çok farklı bölüme sahip olan Sanssouci Park’a Berlin gezinizde uğramayı unutmayın.
Avrupa'nın en ünlü ve büyük akvaryumlarından biri olan Akvaryum Berlin, hem deniz tutkunları hem de çocuklu aileler için keyifli bir gün sunuyor. Dünyanın farklı okyanusları ve denizlerinden getirilen binlerce canlı türüne ev sahipliği yapan akvaryum, Berlin Hayvanat Bahçesi’ne kısa bir yürüyüş mesafesinde güzel bir konumda yer aldığı için de sıkça ziyaret ediliyor.
Geniş yaşam alanlarında devasa köpek balıklarından tatlı su balıklarına, mantalardan balinalara kadar pek çok deniz canlısını yakından görme şansı bulacağınız Akvaryum Berlin’de sadece deniz canlılarını değil sürüngenler, amfibiler, böcekler ve hatta karıncalar için ayrılan özel bölümleri de gezebilirsiniz. İlk olarak 1869 yılında kurulan ve 2. Dünya Savaşı'na tarihi binası hasar aldıktan sonra devasa bir akvaryum kompleksine yerleştirilen Akvaryum Berlin’i hem rehberli turlarla gezerek ilginç bilgiler alabilir hem de kendi başınıza keşfe çıkarak muhteşem fotoğraflar çekebilirsiniz.
2. Dünya Savaşı sırasında Naziler tarafından katledilen milyonlarca Yahudi anısına inşa edilen etkileyici Holocaust Anıtı, bu korkunç dönemi anmak isteyen milyonlarca insan tarafından ziyaret ediliyor. 19.000 metrekarelik geniş bir alanı kapsayan ve 3000’e yakın anıtsal mezara ev sahipliği yapan Holocaust Anıtı, şehrin en ilginç simgesel alanlarından biri olarak da dikkat çekiyor.
Üzerlerinde Yahudi gelenekleri ve sembollerinin yer aldığı beton bloklarda, 2. Dünya Savaşı sırasında yaşanan katliamlarda yaşamını yitiren insanların isimleri yazıyor. Amerikalı mimarlar tarafından tasarlanan ve farklı bir düzen sistemiyle yerleştirilmiş bloklarla görülmeye değer bir manzara sunan Holocaust Anıtı; Brandenburg Kapısı, Tiergarten ve Potsdam Meydanı gibi Berlin’in en çok ziyaret edilen turistik noktalarına çok yakın olduğu için anıta kısa bir yürüyüşle kolayca ulaşabilir ve etkileyici fotoğraflar çekebilirsiniz.
Berlin'in en hareketli meydanlarından biri olan Potsdamer Meydanı’nı gezerken mutlaka uğramanız gereken popüler turistik noktalardan biri de devasa bir alanı kapsayan Berlin Sony Center. 2000 yılında açılan ve şehrin en etkileyici modern binalarından birinde yer alan Sony Center, lüks suitleri ve otel odalarıyla konaklama amacıyla da kullanılıyor.
Etkileyici teknoloji sergilerinin yanı sıra dünya mutfaklarından yemekler tadabileceğiniz restoranı, teknolojik ürünler alabileceğiniz mağazaları, dünyaca ünlü sanatçıların eserlerinin sergilendiği sergi alanları, sinema salonları ve IMAX Tiyatrosu ile her yıl binlerce kişinin akın ettiği Berlin Sony Center, özellikle teknoloji meraklıları ve çocuklu aileler için eğlenceli bir gezi deneyimi yaşatıyor.
Birçok anıtsal yapıya ev sahipliği yapan Potsdamer Meydanı’nda gezebileceğiniz başka bir etkileyici müze de 2017 yılında halka açılan Barberini Müzesi. Ünlü koleksiyoner Hasso Plattner'ın kişisel koleksiyonundan oluşan müze sergilerinde Picasso, Van Gogh ve Caravaggio gibi pek çok ünlü ressamın paha biçilmez eserlerini yakından görme fırsatı bulacaksınız.
Bir sanat eserini andıran binasıyla da ilgi gören müzenin, 18. ve 19. yüzyıl dönem mobilyaları ve antikalarla süslü odalarında yıl boyu düzenlenen kültürel ve sanatsal etkinliklere de katılabilirsiniz. Barberini Müzesi, salı günleri hariç haftanın her günü 10:00 ile 19:00 saatleri arasında hizmet veriyor.
Sanat ve mimari meraklıları için adeta bir cennet olan Berlin'de dünyaca ünlü Bauhaus Okulu'nda üretilen mimari tasarımlar, sanat eserleri, belgeler ve birbirinden ilginç sanat eserlerinin sergilendiği Berlin Tasarım Müzesi’ne de kesinlikle gitmelisiniz. 1964 yılında planlanan ama 1979 yılında açılabilen müze, etkileyici modern binasıyla da dikkat çekiyor.
Kalıcı ve geçici sergilerinde paha biçilmez çağdaş sanat eserlerinden birbirinden özel mimari tasarımlara kadar yüzlerce eserin sergilendiği Tasarım Müzesi, aynı zamanda yıl boy düzenlenen atölyeleri ve sahne performanslarıyla da ilgi görüyor. Bauhaus Okulu’nun dünya çapındaki en büyük koleksiyonunu yakından görme şansı bulabileceğiniz müzede ufkunuzu genişletecek eserler arasında ilginç fotoğraflar çekebilirsiniz.
18. yüzyılda inşa edilmiş devasa bir mahkeme binasının aslına uygun olarak restore edilmesiyle ziyarete açılan Berlin Yahudi Müzesi, 2001 yılından beri binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor. 2000 yıldır Almanya'da yaşayan ve ülke kültürünün önemli bir parçası olan Yahudilerin anısına inşa edilen ve Yahudilerin kendine özgü kültürlerinin yanı sıra dini inançları hakkında da detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.
Müzenin zengin koleksiyonları, tarihi Yahudi paralarından el sanatı ürünlerine, sembollerden giysilere ve günlük eşyalara kadar pek çok objeye ev sahipliği yapıyor. Yıl boyu düzenlenen kültürel sanatsal etkinlikler, seminerler, konserler ve atölyelerle de Almanya Yahudi kültürünü anlamak isteyenleri kendine çeken Berlin Yahudi Müzesi’ni haftanın her günü 10:00 ile 19:00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz.
Potsdamer Meydanı ile Landwehr Kanalı arasında yer alan Kulturforum; sanat, müzik ve bilim sergileriyle her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor. 1950'lerin sonunda inşa edilen sanat merkezi, modern tasarımlı binalarının yanı sıra nehir kıyısında düzenlenen kültürel ve sanatsal etkinlikleriyle de çok ilgi görüyor.
Paha biçilmez binlerce eserlerin sergilendiği kalıcı ve geçici sergileri gezebileceğiniz forum merkezinde Berlin Eyalet Kütüphanesi, Müzik Aletleri Müzesi, Dekoratif Sanatlar Müzesi ve Berlin Sanat Kütüphanesi gibi pek çok farklı müzenin zengin koleksiyonlarını da yakından inceleme şansı bulacaksınız. Berlin gezinizden önce Kulturforum takvimini inceleyerek seminer ve söyleşilerden klasik müzik dinletileri veya konserlere kadar birçok ilgi çekici etkinliğe katılarak güzel zaman geçirebilirsiniz.
Pek çok görülmeye değer tarihi kiliseye ev sahipliği yapan Berlin'de hem tarih ve kültür hem de mimari meraklılarının kesinlikle görmesi gereken bir şaheser de Kaiser Wilhelm Anıt Kilisesi. Bir Protestan kilisesi olarak 5 yılda inşa edilen devasa yapı, savaş döneminde aldığı hasardan dolayı Yıkık Kilise olarak da biliniyor. Almanya İmparatoru I. Wilhelm’den ismini alan ve milyonlarca mark harcanarak yapılarak 1895 yılında büyük bir törenle açılan Kaiser Wilhelm Anıt Kilisesi, o günden beri şehrin en bilinen simgesel yapılarından biri haline geldi.
Ünlü Fransız mimarlar tarafından tasarlanan Romanesk tarzı ve çarpıcı süslemeleriyle Berlin’in diğer kiliselerinden farklı bir mimari tarza sahip olan ve 113 metre yüksekliğiyle şehrin en uzun yapılarından Kaiser Wilhelm Anıt Kilisesi; el yapımı taş oymalar, benzersiz mozaikler ve dini sembolleriyle sanat meraklılarını da çok etkiliyor. 2. Dünya Savaşı'nda hasar aldıktan sonra kaderine terk edilen ve 1960'lı yıllarda aslına uygun olarak restore edilen görkemli kiliseyi haftanın her günü 09:00 ile 19:00 saatleri arasında ziyaret edebilir; etkileyici ve karanlık mimari üslubunu günümüze kadar korumayı başarmış salonlarda düzenlenen kültürel ve sanatsal etkinliklere katılabilirsiniz.
Çocuklarınızla eğlenceli zaman geçirebileceğiniz başka bir sevilen müze olan Berlin Madame Tussauds Müzesi, birbirinden ilginç koleksiyonlarıyla muhteşem fotoğraflar çekme fırsatı sunuyor. Star Wars ve E.T. gibi filmlerin karakterlerinden dünyaca ünlü top modellere, Angela Merkel gibi önemli siyasilerden Alman futbolculara kadar pek çok dünyaca ünlü ismin etkileyici balmumu heykelleriyle fotoğraflar çektirebileceğiniz müze, dünyadaki en güzel balmumu heykel müzelerinden biri olarak her yıl milyonlarca insanı kendine çekiyor.
Berlin’in hemen güneybatısında Grunewald Ormanı içerisinde uzanan büyüleyici Krumme Gölü, şehrin en sevilen rekreasyon alanlarından biri. 101 dönümlük bir alana yayılan ve 6 metre derinlik ile 2,5 kilometre çapına sahip olan göl, çevresini saran yemyeşil doğal güzellikler arasında uzanan 3,8 kilometrelik yürüyüş ve koşu yolları ile spor yapmak için de en çok tercih edilen yerler arasında.
Tertemiz göl sularının tadını çıkarabileceğiniz iki yüzme alanı, geniş çocuk oyun parkları, kır bahçeleri, piknik alanları ve harika fotoğraflar çekebileceğiniz seyir terasları gibi olanaklar bulabileceğiniz Krumme Gölü’nün büyülü güzelliklerini yaz aylarında düzenlenen kano, sandal ve tekne gezilerine katılarak da yakından görebilirsiniz. Kadife balığından turna balığı ve sazanlara kadar 18 farklı balık türün ev sahipliği yaptığı için olta balıkçılığı yaparak da huzurlu atmosferde dinlenebileceğiniz Krumme Gölü’nde her mevsim büyüleyici doğa manzaraları eşliğinde spor yaparak dinlendirici bir gün geçirebilirsiniz.
Havel Nehri üzerinde yer alan tarihi Glienicke Köprüsü, Berlin'in Wannsee ile Brandenburg bölgelerini birbirine bağlıyor. Sudan 5,46 metre yüksekliğe ve toplam 128 metre uzunluğa sahip simgesel köprü, 1907 yılından günümüze kalan bir mimari şaheser.
Hemen yanı başındaki Glienicke Sarayı'ndan ismini alan, çevresini saran doğal güzellikler ve masmavi Havel Nehri'nin büyüleyici manzaralarıyla kartpostalları süsleyen Glienicke Köprüsü, günümüzde de kullanılıyor. Fotoğraf çekmekten hoşlanıyorsanız mutlaka yakından görmenizi ve gün batımlarında fotoğraflarını çekmenizi önerdiğimiz Glienicke Köprüsü’nü gezdikten sonra Glienicke Sarayı'nın dönem mobilyalarıyla süslü odalarında da tarihte bir yolculuğa çıkabilirsiniz.
Berlin'in başka bir gösterişli gezi alanı olan Bebelplatz, tarihi Mitte bölgesinde yer alıyor ve çevresini saran etkileyici yüzlerce yıllık yapılarla görülmeye değer bir manzara sunuyor. Under der Linden Bulvarı'nın hemen yanı başında uzanan Bebel Meydanı yüzlerce yıllık uzun bir tarihe sahip ve otantik atmosferini günümüze kadar korumayı başarmış en güzel Berlin meydanı olarak kabul ediliyor.
Devasa heykellerin yanı sıra Berlin Opera Binası, Humboldt Üniversite Binaları ve Prusya'da inşa edilmiş ilk Katolik kilisesi olan St. Hedwig Katedrali gibi pek çok etkileyici yapıyı yakından görerek güzel fotoğraflar çekebileceğiniz Bebel Meydanı, Nazilerin binlerce kitabı yaktığı yer olarak da tarih kitaplarına girdi. Tarihi atmosferiyle güzele bir gezi deneyimi sunan Bebel Meydanı, aynı zamanda yıl boyu Uluslararası Heykel Festivali ve moda haftaları gibi birçok etkinliğe ev sahipliği yapıyor.
Berlin’in en hareketli noktalarından Potsdamer Meydanı’nda ünlü Yedi Yıl Savaşı'nın sona ermesinden sonra 1796 yılında inşa edilen Berlin Yeni Saray, şehri gezerken görebileceğiniz en güzel mimari yapılardan biri. Son büyük Prusya dönemi sarayı olarak tarih kitaplarına geçen, çarpıcı Barok mimarisinin yanı sıra büyüleyici mermer ve taş işçilikleri ile ihtişamlı bir tasarıma sahip olan sarayın 200'den fazla odasında yıl boyu tiyatro oyunları, balolar ve devlet etkinlikleri düzenleniyor.
Hem Barok hem de Rokoko mimari tarzlarını bir arada görebileceğiniz; gösterişli dekorasyonlarla süslü salonları, geniş bahçesi, parkları, ilginç heykelleri ve süs havuzlarıyla tüm gün boyunca keyifle gezebileceğiniz Berlin Yeni Saray, 1990 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne eklenen Alman saraylarından biri olarak da dikkat çekiyor.
Her mevsim tablo güzelliğinde farklı bir doğa manzarasına şahit olmak için Berlin'den toplu taşıma araçlarıyla veya minibüslerle kısa bir yolculukla kolayca Liepnitzsee Gölü’ne de gidebilirsiniz. El değmemiş güzelliğini koruyan masmavi göl; kilometrelerce uzanan yürüyüş parkurları, donanımlı kamp alanları ve piknik alanlarıyla özellikle bahar ile yaz aylarının değişmez adresleri arasında.
Berrak sularında balıklar sürüleriyle birlikte yüzebileceğiniz; sandallar ve küçük botlarla safarilere çıkabileceğiniz Liepnitzsee Gölü’nde yıl boyu düzenlenen doğa yürüyüşleri ve fotoğraf safarilerine katılarak da bölgenin gizli tabiat harikalarını keşfe çıkabilirsiniz. Sıcak yaz günlerinde çam ormanları arasında kamp yapmak için Berlin’de en çok tercih edilen yerlerden biri olan Liepnitzsee Gölü’nün mineraller bakımından çok zengin suları sağlık amaçlı da kullanılıyor.
Spree Nehri kıyısında yer alan modern binası ve birbirinden ilginç heykellerle süslü bahçesiyle dikkat çeken Dünya Kültürleri Evi, Berlin’i gezen sanat tutkunlarının sıkça uğradığı yerlerden. Almanya'da Avrupa dışındaki ülkeleri kapsayan sanat eserlerinin sergilendiği en büyük merkezlerinden olan Dünya Kültürleri Evi, şehrin en büyük parkı olan Tiergarten içerisinde güzel bir konumda yer alıyor.
1957 yılında Amerika'nın hediyesi olarak kurulduktan sonra koleksiyonunu her yıl geliştirerek Berlin’in önemli kültür merkezlerinden biri halin gelen ve her yıl binlerce insan tarafından ziyaret edilen Dünya Kültürleri Evi’nde farklı kültürlerden binlerce eseri inceleme şansı bulacaksınız. Kalıcı ve geçici sergilerinin yanı sıra yıl boyu düzenlenen farklı kültürlerden tiyatro oyunları, dans gösterileri, konserler, yazarların kitap okuma etkinlikleri ve ünlü sanatçılarla yapılan söyleşilerle de dikkat çeken Dünya Kültürleri Evi, sanat meraklıları tarafından çok seviliyor.
Fotoğraf çekmekten veya mimari şaheserleri incelemekten hoşlanıyorsanız, 1894 yılından günümüze kalan bir yapı olan Oberbaum Köprüsü’ne de kesinlikle uğramalısınız. Berlin’in ortasından akan ve büyüleyici manzaralar sunan Spree Nehri üzerinde yer alan 150 metre uzunluğundaki tarihi köprü, Berlin’in en bilinen simgesel yapılarından biri.
Nehirden 28 metre yükseklikte kemerli olarak tasarlanan Oberbaum Köprüsü, devasa kuleleri ve çarpıcı manzarasıyla pek çok ünlü film ve dizide de kullanılmış. Bir zamanlar Berlin Duvarı ile birlikte Doğu Berlin ve Batı Berlin arasında bir sınır oluşturan Oberbaum Köprüsü’nün özellikle geceleri ışıklandırıldığında tablo güzelliğinde fotoğraflarını çekebilir veya tarihi köprünün üzerinde keyifli bir yürüyüşler yaparak Spree Nehri'nin büyüleyici manzaralarını izleyebilirsiniz.
Sanat meraklıları için adeta bir cennet olan Berlin'de keyifle gezebileceğiniz başka bir etkileyici müze de Avrupa'da 15. yüzyılda yaygın olarak kullanılmaya başlayan gravür eserlere ayrılan zengin sergileri ile ünlü Bakır Gravür Sanatı Koleksiyonu. Sadece Alman sanatçıların değil dünyanın pek çok yerinden ünlü sanatçıların eserlerinin de sergilendiği sanat merkezi, Berlin sosyal hayatının kalbinin attığı yerlerden biri olan Potsdamer Meydanı’nda güzel bir konumda yer alıyor. Berlin Devlet Müzesi'nin bir parçası olarak hizmet veren müzede 500.000’den fazla pastel, sulu boya, yağlı boya ve eskizin yanı sıra paha biçilmez pek çok çağdaş sanat eserini de yakından inceleme şansı bulacaksınız.
Büyüleyici bir mimari eser görmek için Alman Katedrali’nin hemen karşısına inşa edilmiş olan Fransız Katedrali’ne de uğrayabilirsiniz. İlk olarak 1700'lü yılların başında bir Fransız kilisesi olarak inşa edilen büyüleyici yapı, 2. Dünya Savaşı'nda ağır hasar aldıktan sonra 1981 yıllarında aslına uygun olarak tekrar inşa edildi.
Günümüzde turistik bir merkez haline gelen ve bazı dönemler Alman Evangelist Kilisesi etkinlikleri kullanılan Fransız Katedrali; devasa kubbesi, büyüleyici taş işçilikleri, iç bölümlerini süsleyen dini motifler ve dua salonlarıyla görülmeye değer manzaralar sunuyor. Mistik atmosferinde geleneksel Fransız lezzetleri tadabileceğiniz bir restoran ve kulesinde tarihi eserlerin sergilendiği bir müzenin de hizmet verdiği Fransız Katedrali’ni Alman Katedrali ile birlikte gezebilirsiniz.
Berlin’in en sevilen yürüyüş yollarından Under der Linden Bulvarı gezinizde uğrayabileceğiniz Alman Tarih Müzesi, modern mimari binası ile hemen dikkatinizi çekecek. Dünyaca ünlü mimarlar tarafından tasarlanan benzersiz dış mimarisi ve etkileyici salonlarında sıralanan binlerce yıllık tarihi hazineleriyle çok ilgi gören müze, 2000 yıllık Alman tarihini gözlerinizin önüne serecek.
Dünya savaşları sırasında ülkede yaşanan olaylar, göç dönemleri ve hanedanlıklar gibi farklı bölümlere ayrılan Alman Tarih Müzesi’nde ülkenin uzun tarihinden günümüze kalan binlerce eser ve objeyi yakından görme şansı bulacaksınız. Hem tarih ve kültür hem de mimari meraklılarının keyifle gezebileceği Alman Tarih Müzesi'nde devasa sergi alanlarının yanı sıra belgeseller izleyebileceğiniz sinema salonları ve binlerce kitaplık bir kütüphane de hizmet veriyor.
2. Dünya Savaşı döneminde Nazilerin tüm dünyaya yaşattığı korkunç olayları anımsatmak için devasa Gestapo Genel Merkezi’nde açılan Terör Müzesi (Topography of Terror), o günlerin ürkütücü atmosferini yaşayabileceğiniz ilginç yerlerden biri. Subay odaları, dar uzun koridorlar, işkence odaları, tüneller ve mahzenler boyunca ilerleyen sergilerde 2. Dünya Savaşı yıllarına ait fotoğraflar, resimler, üniformalar, silahlar ve tarihi belgeler arasında unutulmaz bir gezi yapabilirsiniz. Yılda 1 milyondan fazla insanın ziyaret ettiği Terör Müzesi’nin interaktif sergileri ve video gösterimlerinde de dünya tarihi değiştiren 2. Dünya Savaşı yıllarına sizi etkileyici bir yolculuğa çıkaracak.
2004 yılında hizmete başlayan ve tüm dünyadan fotoğrafçılık meraklılarını kendine çeken Berlin Fotoğraf Müzesi, zengin koleksiyonlarıyla şehrin ilgi çeken müzelerinden biri. Pazartesi günleri hariç haftanın her günü 11:00 ile 20:00 arası açık olan müze, Helmut Newton Vakfı binasının iki katına yayılan kalıcı ve geçici sergilerinde pek çok ünlü fotoğrafçının eserini yakından görme şansı sunuyor. 19. yüzyıldan 21. yüzyıla kadar uzanan fotoğraf galerilerinin yanı sıra antika fotoğraf makineleri, binlerce kitaplık kütüphanesi, heykel ve sinema gibi farklı sanat alanlarına ayrılan bölümleri de bulunan müzede onlarca temaya ayrılmış birbirinden güzel yüzlerce fotoğrafı inceleyebilirsiniz.
Uzun bir süre Prusya Krallığı’nı yöneten Hohenzollern Hanedanı döneminde yapılan son büyüleyici saray olan Cecilienhof Sarayı, İngiliz Tudor malikanesi tasarımıyla inşa edilmiş ilginç mimarisiyle mimari, tarih ve kültür meraklılarının çok ilgisini çekiyor. 1917 yılında kullanıma başlanan saray, 1990 yılından beri Berlin sarayları adı altında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne de dahil edildi. Anıtsal giriş kapısının hemen önündeki Sovyet kızıl yıldızı şeklinde tasarlanmış çiçek bahçesiyle dikkat çeken Cecilienhof Sarayı, 1945 yılında yapılan barış görüşmelerine ev sahipliği yapmasıyla da biliniyor.
Rengarenk çiçeklerle süslü bahçeleri ve endemik bitki türleri ile tablo güzelliğine bir manzaraya sahip olan Cecilienhof Sarayı’nın 19. yüzyıl mobilyaları ve antikalarla süslü 176 odasında modern dünyadan bambaşka bir döneme yolculuğa çıkacaksınız. Hem rehberli turlarla hem de kendi başınıza ziyaret edebileceğiniz saray, 2012 yılında aslına uygun olarak restore de edildi.
Almanya'nın tarihi kalbi Mitte’de 1991 yılında kurulan KW Çağdaş Sanat Enstitüsü, ulusal ve uluslararası pek çok çağdaş sanat mekanı ile yaptığı ortak çalışmalarla çok zengin bir koleksiyona ve hareketli bir etkinlik takvimine sahip. Yıl boyu dünyanın pek çok yerinden getirilen yüzlerce modern sanat eserlerini sergileyen sanat enstitüsünde atölyeler, seminerler, konferanslar ve söyleşi gibi pek çok organizasyona da katılabilirsiniz.
Terkedilmiş bir margarin fabrikasının farklı bir tasarımla restore edilmesi ile hizmete başlayan ve çarpıcı sergilerinin yanı sıra etkileyici binasıyla da çok ilgi gören KW Çağdaş Sanat Enstitüsü’nün etkinlik takvimi inceleyerek ilginizi çeken sanatsal etkinliklere katılarak güzel zaman geçirebilirsiniz.
Tarih ve kültür tutkunlarının yanı sıra çocuklu ailelerin de unutulmaz bir gezi yapabileceği Berlin Doğa Tarihi Müzesi, 1700'lü yıllara kadar uzanan tarihiyle şehrin en eski müzelerinden biri konumunda. Prusya Bilim Akademisi koleksiyonlarının sergilenmesiyle hizmete başlayan ve Almanya'nın en büyük 3. doğa tarihi müzesi haline gelen Berlin Doğa Tarihi Müzesi, 1810 yılında Berlin Üniversitesi'ne bağlandı.
15 milyon yıllık dünyanın en büyük dinozor iskeleti ve günümüze sağlam ulaşmış devasa bir T-Rex iskeletini de yakından görme şansı bulabileceğiniz müzede ilkel kuşlardan nesli tükenmiş pek çok canlının fosiline kadar 30 milyondan fazla obje sergileniyor. Yıl boyu rehberli turların düzenlendiği Berlin Doğa Tarihi Müzesi, her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor.
Dünyanın en büyük klasik resim koleksiyonlarından birine ev sahipliği yapan Berggruen Müzesi, Berlin'in en çok ziyaret edilen sanat müzeleri arasında. Pablo Picasso gibi ünlü ressamların paha biçilmez eserlerinin sergilendiği müze koleksiyonları, her yıl binlerce sanat meraklısının akınına uğruyor.
30 yıl boyunca dünyanın farklı ülkelerinden toplanan eserlerle geliştirilen koleksiyonların klasik mimarili binasının dönem mobilyaları ve antikalarla süslü odalarında sergilendiği müze; temalı kalıcı sergiler, seminerler, söyleşiler ve sanat atölyeleriyle de çok ilgi görüyor. Hemen karşısındaki 1901 tarihli Prens Albrecht Anıtı’nı da yakından görme şansı bulabileceğiniz Berggruen Müzesi’ni pazartesi günleri hariç hafta içi 10:00 ile 18:00, hafta sonları ise 11:00 ile 18:00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz.
Potsdamer Meydanı üzerindeki etkileyici binasıyla hemen dikkatinizi çekecek olan Alman Sinematek; sinema tarihine adanmış büyüleyici koleksiyonları, Alman sinemasının en önemli filmlerinin gösterimleri, yüzlerce poster, film arşivi ve sinema salonlarıyla hem sinema tutkunları hem de çocuklu aileler için keyifli bir müze gezisi sunuyor.
Dünyaca ünlü aktör ve aktrislerin az bilinen fotoğraflarının sergilendiği fotoğraf koleksiyonlarını gezebileceğiniz ve ünlü oyuncuların balmumu heykelleri arasında harika fotoğraflar çekebileceğiniz Alman Sinematek, şehri gezerken eğlenceli zaman geçirmek için uğrayabileceğiniz popüler yerler arasında.
5 tane birbirinden güzel müzeye ev sahipliği yapan Müzeler Adası'nda Yeni Müze’nin bir parçası olarak ziyaret edebileceğiniz Mısır Müzesi ve Papirüs Koleksiyonu, sizi antik Mısır dönemine unutulmaz bir yolculuğa çıkaracak. Yüzlerce yıldır toplanan binlerce paha biçilmez eserin sergilendiği müzede dünyaca ünlü Nefertiti Büstü, kedi bibloları, mumyalar, lahitler, ilginç papirüsler gibi objeler arasında bambaşka bir kültürü keşfedeceksiniz. M.Ö. 4000 yıllarına kadar uzanan eserleriyle hem tarih hem de kültür meraklılarının ilgisini çeken Mısır Müzesi ve Papirüs Koleksiyonu, antik Mısır uygarlığını merak ediyorsanız mutlaka gezmeniz gereken yerlerden.
Doğu Berlin ile Batı Berlin arasındaki en eski sınır geçiş noktasında yer alan bir tren istasyonu olan Tränenpalast (Gözyaşı Sarayı), büyüleyici cam mimarisi ve otantik salonlarında sergilenen Soğuk Savaş dönemini yansıtan objelerle Berlin’in gezilmeye değer yerleri arasında. Uzun tarihinde pek çok önemli olayın yaşandığı ve 1961 yılından 1989 yılına kadar Doğu Berlin ile Batı Berlin pek çok vedalaşmaya sahne olduğu için halk arasında Gözyaşı Sarayı olarak adlandırılan etkileyici yapı, günümüzde gerçek yaşam hikayeleri ve dönem fotoğraflarının sergilendiği koleksiyonlarıyla her yıl binlerce insan tarafından ziyaret ediliyor.
Her yeri farklı bir müze ile çevrili olan Berlin’de hem benzersiz dış mimarisi hem de zengin koleksiyonlarıyla tüm dünyadan sanat tutkularını kendine çeken başka bir etkileyici müze de Berlin Dekoratif Sanatlar Müzesi. Dünyanın en önemli dekorasyon müzelerinden biri olarak gösterilen ve Kulturforum alanı içerisindeki Art Deco mimarili güzel binasıyla hemen dikkatinizi çekecek olan Berlin Dekoratif Sanatlar Müzesi, 2014 yılından beri 70000 metrekarelik alanında hizmet veriyor.
Orta Çağ'dan günümüze uzanan dekoratif ve sanatsal objelerin sergilendiği müzede İtalyan tablolarından Barok saray süslemelerine kadar dünyanın farklı ülkelerinde kullanılan etkileyici dekoratif ürünü inceleyebilirsiniz. Dünyaca ünlü modacıların tarih boyunca ürettiği süs eşyalarının da sergilendiği renkli müzede Hristiyan hazinelerinden özel yapım haçlara, Rönesans dönemini süslerinden Rokoko döneminin gösterişli ürünlerine kadar pek çok farklı sergiyi gezerek harika fotoğraflar çekebilirsiniz.
Her doğa tutkununun Berlin gezilerinde görmesi gereken yerlerden biri de şehir merkezinde 43 hektardan daha büyük bir yeşil alanı kaplayan Berlin Botanik Bahçesi ve Botanik Müzesi. 1900'lü yılların başında Almanya’nın sömürgesi ülkelerden toplanan egzotik bitki türlerinin sergilenmesi için hizmete açılan yemyeşil bahçe, günümüzde 22.000’den fazla farklı bitki türüne ev sahipliği yapıyor.
Devasa çiçek bahçeleri ve ilginç tasarımlı seralar arasında unutulmaz bir gezi deneyimi yaşayabileceğiniz Berlin Botanik Müzesi’nde bataklık bitkilerinden tıbbi bitkilere, farklı coğrafyalardan getirilmiş süs bitkilerinden devasa bambu ağaçlarına kadar pek çok çeşidi yakından inceleme şansı bulacaksınız. Japon bahçesi, İtalyan bahçesi ve Fransız bahçesi gibi farklı bölümlere sahip olan Berlin Botanik Bahçesi’nin müzesinde rehberlerden nadir ve endemik bitki türleri hakkında ilginç bilgiler de alabilirsiniz.
Dünyanın en büyük Lego eğlence merkezlerinden biri olan ve Berlin’i gezen çocuklu ailelerin mutlaka uğradığı popüler turistik yerlerden biri olan Berlin Legoland, 3000 metrekarelik geniş bir alan üzerinde 5 milyondan fazla Lego parçasıyla benzersiz bir manzara sunuyor.
4D sinema salonları, etkinlik alanları ve interaktif bölümleri ile her yaştan çocuğun harika zaman geçirebileceği Berlin Legoland, geniş mağazasıyla da keyifli bir tatil alışverişi yapma fırsatı sunuyor. Potsdamer Meydanı ve Sony Center gibi diğer çok ziyaret edilen turistik noktalarına kısa bir yürüyüş mesafesinde yer alıyor.
20. yüzyılın en önemli sanat hareketlerinden biri olarak kabul edilen Brücke hareketinin önemli sanat eserlerinin sergilendiği Brücke Müzesi, aynı zamanda Brücke sanat hareketinin dünya çapındaki en geniş koleksiyonlarını da size sunacak. Özel olarak dekore edilmiş odalarında pek çok ünlü ressamın paha biçilmez eserlerini yakından görme şansı bulabileceğiniz müzede kalıcı ve geçici sergilerin yanı sıra atölyeler, seminerler ve konferanslar da düzenleniyor. 1967 yılından açıldığından beri Berlin’in önemli sanat merkezlerinden biri haline gelen Brücke Müzesi, salı günleri hariç haftanın her günü 11:00 ile 17:00 saatleri arasında ziyarete açık.
Şehrin en sevilen yürüyüş alanlarından olan Under der Linden Bulvarı'nda hemen dikkatinizi çekecek olan Berlin Devlet Operası, etkileyici dış mimarisi ve şık iç mekanlarının yanı sıra hareketli etkinlik takvimiyle de dikkat çekiyor. İlk olarak 1743 yılında Prusya Kralı Büyük Frederick tarafından inşa ettirilen ve 2. Dünya Savaşı bombardımanlarında hasar aldıktan sonra 1955 yılında yeniden inşa edilen Berlin Devlet Operası, günümüzde anıtsal bir yapı olarak kabul ediliyor.
Büyüleyici dönem süslemeleriyle ünlü Apollo Salonu, etkinlik odaları ve akşamları ışıklandırılan heykelleriyle tablo güzelliğindeki fotoğraflar çekmeye fırsatı bulabileceğiniz Berlin Devlet Operası’nda yıl boyunca düzenlenen önemli ulusal ve uluslararası sanat etkinliklerine katılarak da benzersiz atmosferin tadını çıkarabilirsiniz.
Berlin’in çok ziyaret edilen sanat galerilerinden biri olan James Simon Galerisi, Louvre Piramidi tasarımından esinlenen modern binasıyla hemen dikkatinizi çekecek. Avrupa’nın ünlü sanatçılarının paha biçilmez eserlerinin sergilendiği koleksiyonlarının yanı sıra 300 kişilik oditoryum, medya merkezi, 600 metrekarelik geçici sergi alanı, kitapçıları, hediyelik eşya dükkanları, kafeleri ve restoranlarıyla da güzel bir gezi deneyimi sunan James Simon Galerisi’ni Müzeler Adası’nın diğer müzeleriyle birlikte rehberli turlarla gezebilir, 70 tane beyaz sütunun desteklediği çarpıcı müze binasını inceleyebilirsiniz.
Berlin’in en büyük parkı olan Tiergarten yakınında güzel bir konumda yer alan ve 1994 yılından beri Almanya Cumhurbaşkanı’nın resmi konutu olarak kullanılan Bellevue Sarayı, etkileyici mimarisi ile sevilen bir turistik merkez haline gelmiş durumda. 265 tane odaya sahip olan ve geniş çiçek bahçeleriyle tabloları süsleyen çarpıcı bir manzara sunan Bellevue Sarayı, Prusya Prensi Ferdinand’ın isteği ile 1785 yılında inşa edilmiş.
Prusya İmparatorluğu'nun en güzel saraylarından biri olarak kabul edilen Bellevue Sarayı, yılın bazı dönemlerinde düzenlenen Cumhurbaşkanlığı Halk Festivali, Uluslararası Gönüllüler Günü ve Tanıtım Günü gibi pek çok etkinliğe de ev sahipliği yapıyor. Belirle bölümlerini rehberle birlikte gezebileceğiniz sarayın bahçesinden ise Spree Nehri'nin panoramik fotoğraflarını çekebilirsiniz.
Almanya'nın en iyi korunmuş Rönesans dönemi kalelerinden biri olmasıyla ünlü olan Spandau Kalesi, hem fotoğrafçılık hem de tarih ve kültür tutkunlarının sıkça ziyaret ettiği yerler arasında. 1559 ile 1594 yılları arasında Spree Nehri kenarında inşa edilen devasa kale, günümüzde çok sevilen bir turistik gezi alanı ve müze olarak hizmet veriyor.
2005 yılından beri açık hava etkinliklerinin düzenlendiği ve uzun tarihinde pek çok önemli savaş ile tarihi olaya ev sahipliği yapan Spandau Kalesi’nin dönem mobilyaları ve antikalarla süslü iç bölümlerine keşfe çıkabilir; kalenin taş odalarında sunulan müze koleksiyonlarında Almanya tarihinden paha biçilmez eserleri inceleyebilirsiniz. 2. Dünya Savaşı döneminde Sovyet birlikleri tarafından işgal edilerek bir süre hapishane olarak kullanılan Spandau Kalesi’nin günümüze sağlam ulaşan devasa surları ve kulelerinden muhteşem fotoğraflar çekebilirsiniz.
Şehrin en ilginç müzelerinden biri de gizemli sergileri ve interaktif bölümleriyle çocuklu ailelerin de çok sevdiği Berlin Casus Müzesi. 2015 yılında ziyarete açılan ve şehrin en yeni müzelerinden biri olan casusluk müzesi, eski bir gazeteci tarafından özel olarak kuruldu. Almanya'nın casusluk başkenti olarak kabul edilen Berlin'de yüzlerce yıllık casusluk tarihine odaklanan koleksiyonlarıyla dikkat çeken Berlin Casus Müzesi, Potsdamer Meydanı’ndan kısa bir yürüyüşle kolayca ulaşabileceğiniz güzel bir konumda yer alıyor.
Birbirinden ilginç casus aletleri, silahlar, fotoğraflar, tarihi belgeler, dokunmatik masalar ve vitrinleriyle her köşesinde yüksek teknoloji kullanılarak tasarlanan müzede casusluk oyunları ve filmleriyle de eğlenceli bir gün geçireceksiniz. Lazer labirentleri gibi interaktif bölümlerini kullanabileceğiniz Berlin Casus Müzesi’nde 2. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş dönemlerinde yapılan casusluk faaliyetleri ile ilgili kitapları da inceleyebilirsiniz. Haftanın her günü 10:00 ile 20:00 saatleri arasında bu ilginç müzeyi keşfe çıkabilirsiniz.
19. yüzyıl ortalarında Berlin Yahudi Cemiyeti'nin ana ibadet merkezi olarak inşa edilen etkileyici Berlin Yeni Sinagog, çarpıcı tasarımıyla günümüzde de çok ziyaret ediliyor. Almanya'nın önemli mimari anıtlarından biri kabul edilen ve Mağrip mimari tarzıyla şehrin diğer klasik yapılarından farklı bir tasarıma sahip olan sinagog, 2. Dünya Savaşı bombardımanları sonrasında aslına uygun olarak yenilendi.
Pişmiş topraklar ve renkli tuğlalarla inşa edilen, büyüleyici taş işçilikleri ile dikkat çeken Berlin Yeni Sinagog’un üç kubbesi de adeta birer mücevheri andırıyor. 3000 kişilik ana salonunda büyüleyici dönem mobilyaları, paha biçilmez antikalar ve dini motifler arasında harika fotoğraflar çekebileceğiniz tarihi yapı, Berlin kültür ve inanç turlarının değişmez adresleri arasında. Günümüzde hala bazı dönemlerde ayinlerin düzenlendiği Berlin Yeni Sinagog, turistik bir merkez olmasının yanı sıra 1866 yılından beri Alman Yahudilerinin önemli dini merkezlerinden biri olmayı da sürdürüyor.
Berlin'in tarihi kalbi olan Mitte bölgesinde yer alan çok popüler bir bulvar olan Under der Linden, geniş yürüyüş yolunun her iki tarafını saran yüzlerce ıhlamur ağacından ismini alıyor. Berlin Cumhuriyet Sarayı'ndan Brandenburg Kapısı’na kadar uzanan yemyeşil bulvar, ilk yapıldığı 16. yüzyılda yapıldığından beri şehrin sevilen gezi alanlarından biri konumunda.
17. yüzyılda yerleştirilen ıhlamur ağaçları ile bambaşka bir çehreye kazanan, romantik atmosferi ve özellikle sonbahar aylarında yolu süsleyen sararmış yapraklarla çiftlerin ve aşıkların şehirde en çok uğradığı yerlerden biri olan Under der Linden Bulvarı’nda keyifli bir akşam yürüyüşüne çıkarak ıhlamur kokuları eşliğinde yenilenebilir ve muhteşem fotoğraflar çekebilirsiniz
Hem harika fotoğraflar çekebileceğiniz hem de Almanya'nın da pek çok önemli simgesel yapısının minyatür örneklerini görebileceğiniz Modellpark Berlin, haftanın her günü saat 10:00 ile 18:00 arasında binlerce kişiyi ağırlıyor. Fotoğrafçılık tutkunları ve çocuklar için ideal bir gezi alanı olan parkın 3 hektar boyunca uzanan etkileyici koleksiyonunda 80'den fazla simgesel yapıyı yakından inceleyebilirsiniz.
Parkta heykellerinden en küçük süslemelerine kadar her detay düşünülerek tasarlanmış minyatür saraylar, kiliseler, parlamento binaları ve katedraller arasında keyifli bir yürüyüş yapabileceğiniz. Spree Nehri gibi şehrin ünlü doğal güzelliklerinin minyatür örneklerini de görebileceğiniz Modellpark Berlin, şehir merkezinde güzel konumu yer alıyor ve parka hem yürüyerek hem de bisiklet kiralayarak veya toplu taşıma araçlarıyla kolayca ulaşabilirsiniz.
Eski bir savaş sığınağının benzersiz ve ürkütücü atmosferinde bir sanat müzesi olan hizmet veren Boros Foundation, 1900'lü yılların başında yaşamış dünyanın pek çok ülkesinden ünlü sanatçının eserlerini sergiliyor. Metrelerce yükseklikteki devasa gri duvarların arasında uzanan koridorlarında ve boş odalarında her biri birbirinden ilginç sanat eserlerini inceleyebileceğiniz sanat müzesi, yılda 600.000’den fazla kişi tarafından ziyaret ediliyor. Yıl boyu kültürel ve sanatsal faaliyetlere ev sahipliği yapan, ayrıca kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Boros Foundation bünyesindeki koleksiyonları cuma, cumartesi ve pazar günleri 10:00 ile 20:00 saatleri arasında gezebilirsiniz.
Hem teknoloji hem de çocuklu ailelerin keyifle gezebileceği başka bir Berlin müzesi olan Bilgisayar Oyunları Müzesi, 1997 yılından beri hizmet veriyor. 2000 yılına kadar sadece sergi amacıyla kullanılan müzeye daha sonra çevirim içi ve interaktif bölümler de eklendi. Yüksek teknoloji kullanılarak hazırlanan müze sergilerinde tarih boyunca popüler olmuş yüzlerce bilgisayar oyununu inceleme ve oynama şansı bulacaksınız. Antika bilgisayarlardan binlerce teknik dergiye, ev konsollarından posterler ve el kitaplarına kadar pek çok farklı objeyi inceleyebileceğiniz Berlin Bilgisayar Oyunları Müzesi’nde toplamda 37.000’den fazla ürün sergileniyor.
1982 yılında açılan binasının tepesindeki 2. Dünya Savaşı’nda kullanılan Amerikan bombardıman uçağıyla dikkat çeken Alman Teknoloji Müzesi, hem teknoloji meraklıları hem de çocuklu aileler tarafından en sık ziyaret edilen Berlin müzeleri arasında. 1906 yılında inşa edilmiş olan tarihi tren istasyonunun yeniden düzenlenmesiyle halka açılan müze, zengin koleksiyonlarının yanı sıra modern binasıyla da çok ilgi görüyor.
Müzenin geniş bir alana yayılan koleksiyonlarında 2.Dünya Savaşı'nda kullanılan trenlerden antika arabalara ve motorlara kadar pek çok aracı yakından görerek harika fotoğraflar çekebilirsiniz. İlk bilgisayar örneklerinden yel değirmenlerine kadar pek çok farklı bölümde yüzlerce yıllık teknolojik aleti yakından inceleme fırsatı sunan Alman Teknoloji Müzesi, Berlin’de tarih ve kültür tutkunlarının da keyifle gezebileceği müzelerden biri.
2. Dünya Savaşı'ndan sonra şehri ikiye bölen ve soğuk savaş döneminin simgesi haline gelen Berlin Duvarı’ndan günümüze kalan en büyük parçaların sergilendiği Berlin Duvarı Anıtı, Doğu Yakası Galerisi’yle birlikte bu ünlü duvarın kalıntılarını görebileceğiniz en önemli yer. Etkileyici açık hava sergilerini gezebileceğiniz ve savaş dönemine ait birbirinden ilginç fotoğrafları inceleyebileceğiniz anıtın çevresindeki gözlem kulelerinden de Berlin Duvarı’nın harika fotoğraflarını çekebilirsiniz. Her köşesi Soğuk Savaş dönemini yansıtan yüzlerce objelerle dolu olan Berlin Duvarı Anıtı'nı Doğu Yakası Galerisi ile birlikte de gezebilirsiniz.
Almanya'nın müzik tarihine yön vermiş efsanevi klasik müzik bestecileri Ludwig van Beethoven, Joseph Haydn ve Wolfgang Amadeus Mozart'ın anısına 1904 yılında inşa edilen etkileyici Beethoven-Haydn-Mozart Anıtı, Berlin’in en büyük parkı olan Tiergarten üzerinde görülmeye değer bir manzara sunuyor. Her köşesini ünlü müzisyenlerin büstleri ve altın renkli taçların süslediği çarpıcı anıt, 2. Dünya Savaşı sırasında hasar aldıktan sonra 2005 ile 2007 yılları arasında aslına uyun olarak restore edildi. Parkın en çok fotoğraflanan sanat eserlerinden biri olan Beethoven-Haydn-Mozart Anıtı, büyüleyici taş kabartmaları ve çevresini saran çiçek bahçeleriyle klasik müzik tutkunlarının mutlaka görmesi gereken Berlin anıtlarından.
Şehrin en ilginç müzelerinden biri olan Berlin Underworlds Müzesi’ne uğrayarak Berlin’in yer altı dünyasında unutulmaz bir yolculuğa çıkabilirsiniz. Savaş dönemlerinde inşa edilmiş devasa sığınaklar, kaçış tünelleri ve su kanalları arasında 4 kat boyunca uzanan Berlin Underworlds Müzesi; ünlü meydan, sokak ve caddelerinin altından kilometrelerce ilerliyor.
2. Dünya Savaşı sırasında hava saldırılarından korunmak için halkın saklandığı sığınaklarda ilginç fotoğraflar çekebileceğiniz ve rehberlerden savaş döneminde tünellerin kullanımıyla ilgili bilgiler alabileceğiniz müze gezinizde Berlin’in farklı bir yüzünü görme fırsatı bulacaksınız.
Berlin'de gezilecek yerler listemiz sona erdi. Berlin gezinizden sonra Batum'da gezilecek yerler yazımızı okuyup yeni seyahat planınızı yapabilirsiniz.