Sakarya’nın en turistik ilçelerinden ve genellikle İstanbulluların hafta sonu tatil rotalarından biri olan Sapanca, esasında tarihi Milattan Önce 1200’lü yıllara kadar uzanan kadim bir yerleşim yeri. Frigyalılardan Britanya Krallığı’na kadar pek çok medeniyete kucak açmış olan Sapanca’da sadece tarihi mekanlar değil, doğa ile iç içe dinlence ve tatil yerlerine de rastlamanız mümkün. Trakya ve Marmara bölgelerindeki illere yakınlığı ile öne çıkan ve bunun yanı sıra Türkiye’nin dört bir yanından otobüs ile ulaşımın mümkün olduğu Sapanca’da bir hafta sonu geçirerek hemen hemen her yerini görme fırsatı bulabilirsiniz. İstanbul’dan 2 saat, İzmir’den 7 saat, İzmit’ten de 14 saatte ulaşabileceğiniz Sapanca’nın tamamın gezme gibi bir düşünceniz varsa eğer en az 1-2 günlük bir seyahat planı yapmalısınız.
Sakarya ilinin batı sınırında eşsiz bir konuma sahip olan Sapanca’nın tarihi Milattan Önce 1200’lü yıllara kadar uzanıyor. Kaynaklara göre bölgeye ilk yerleşenler Frigyalılarmış. Ardından Britanya Krallığı’nın hüküm sürdüğü Sapanca, tarihte Siphonensis, Buanes, Sofhang ve Sofhan gibi pek çok farklı isimle anılmış. 1075 yılında Anadolu Selçuklu Devleti’nin hakimiyetine giren Sapanca, geçmişten günümüze sayısız medeniyete ev sahipliği yaptığı için farklı kültürlerden taşıdığı izleri halen daha görmek mümkün. Vecihi Kapısı, Rahime Sultan Camii, Camii Cedid, Hasan Fehmi Paşa Camii ve Rüstempaşa Camii’ne ek olarak, doğayla iç içe vakit geçirmek isteyenlerin ilk tercihleri olan Kırkpınar ve Maşukiye de Sapanca sınırları içerisinde yer alıyor.
Genellikle İstanbulluların en çok gitmeyi tercih ettiği yerler arasında ilk sırada gelen Maşukiye, dört mevsim ziyaret edilebilir bir yer olduğu için gerek kayak turizmi gerekse doğa turizmi açısından ziyaretçilerine çok sayıda aktivite imkanı da sunuyor. Sapanca Gölü’nün güneyinde yer alan Sapanca’ya gitmek için en uygun dönem ilkbahar ve yaz ayları.