Ortadoğu’da Kızıldeniz’in ve Wadi Rum Çölü’nün gölgesinde eşsiz bir gezi deneyimine hazır mısın? Ürdün başta Dünyanın Yeni Yedi Harikasından biri olarak gösterilen Petra Antik Kenti’nin gizemini, Akabe’nin altın kumsallarını, başkent Amman’ın kadim geçmişi ve modern yaşamı dengede tutan yapısını keşfetmek isteyen milyonlarca turiste ev sahipliği yapıyor.
Ürdün’de keşfetmen gereken yerlere geçmeden önce Ürdün’e gideceklerin en çok sorduğu soruları senin için yanıtlıyoruz.
Ürdün seyahatin kaç gün olmalı?
Ürdün’ü tam olarak gezmek ve şehrin keyfini çıkarmak için en az bir haftanı ayırmanı öneriyoruz.
Ürdün’e hangi ayda gidilir?
Ürdün seyahatini eylül-ekim veya nisan-mayıs ayları arasında yapmanı öneriyoruz.
Ürdün’de hangi dil konuşuluyor?
Ürdün’ün resmi dili Arapça. İngilizce konuşan oranı da yüksek.
Ürdün denildiği zaman akla gelen ilk yer olan Petra Antik Kenti’ni listemizin başına yerleştirdik. Nebati uygarlığı zamanında inşa edilmiş olan Petra, kızıl renkli kayalardan meydana gelen dar geçitten hemen sonra karşına çıkıyor. Petra kadar oraya giden bu dar geçit de turistlerin epey ilgisini çekiyor. Oldukça heybetli bir görünüme sahip olan Petra Antik Kenti’nde özellikle Hazine adı verilen bölge dikkat çekici. Burası, bizzat insan eliyle kayaların oyulması neticesinde oluşturulmuş.
Günümüzde Petra’da Antik tiyatrodan kraliyet mezarlarına sütunlu caddelerden tapınaklara o dönemlerden miras kalan pek çok eserle karşılaşabilirsin. Mumya, İndiana Jones gibi efsane filmlerde de kullanılan Petra, 2200 yıllık bir tarihe sahip. Geniş bir vadinin üstüne yapılması ve heybetli dağların ortasında kalması, burayı daha da özel kılıyor. UNESCO Dünya Kültürel Mirası Listesi’ne dahil edilen ve Dünyanın Yeni Yedi Harikası’ndan biri olan Petra, Lut Gölü’ne de oldukça yakın bir konumda bulunuyor.
Tek günlük kişi başı 50 JOD
İki günlük kişi başı 55 JOD
Üç günlük kişi başı 60 JOD
Gece giriş ücreti ekstra 17 JOD
12 yaş altı ücretsiz
Açık olduğu saatler
Her gün 06.00 ile 18.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir. Petra by Night zamanı ise 20.30-22.30
Antik kente geldikten sonra yaklaşık 1 km civarında yürüyüp vadiye yönelebilirsin. Bu yolun sağında ve solunda su kanalları mevcut. The Siq, aynı zamanda The Treasury’e de epey yakın. Petra Antik Kenti’nin temel giriş kapısı olarak da görülen The Siq, çevresinde çok sayıda doğal kaya oluşumlarına sahip. Mataha Vadisi’nde açılan tüneller sayesinde baraj sularının vadiye dökülmesi sağlanmış. Bu sayede de The Siq’te gerçekleşebilecek olası su baskınları engellenmiş. Kanyon duvarlarında dev kayalara oyulan yaklaşık 70 kadar adak nişi bulunuyor. Nişler, tanrılara olan saygının bir göstergesi olarak yorumlanıyor.
Petra adı verilen bölgede yer alan Al-Khazneh Tapınağı, günümüze dek başarılı bir şekilde korunabilmiş. Yapılış amacına ve şeklinde dair çeşitli tahminler yürütülse de bu konuda net bir bilgiden söz etmek mümkün değil. M.Ö. 1’inci yüzyılda inşa edilen tarihi tapınak, 25 metrelik genişliği ve 39 metrelik yüksekliğiyle dikkat çekiyor. Genel olarak yapı, İskenderiye’nin mimarisiyle benzerlikler gösteriyor. Zaten tapınağın İskenderiye’nin taş ustalarınca yapıldığı düşünülüyor.
Petra Antik Kenti’nde yer alan pek çok noktayı özel olarak incelemek istedik. Bu noktalardan biri olan Nabatean Amfi Tiyatrosu, büyük bir işçilikle taşların oyulması neticesinde inşa edilmiş. Antik kentin merkezinde konumlanan bu heybetli tiyatro, tam bir mimarlık mucizesi olarak kabul ediliyor. Aynı zamanda şehrin en geniş tarihi yapıları arasında gösterilen Nabatean Tiyatrosu, bugüne gelinceye dek oldukça az hasar almış.
Toplam kapasitesi 10 bin olan bu etkileyici yapı, aynı zamanda UNESCO tarafından da onurlandırılmış. Yaklaşık 2 bin yıl önce inşa edildiği düşünülen tiyatro alanının hemen arka bölümünde ciddi boşluklar var. Bu boşluklarda uzun yıllar boyunca mezarların yer aldığı, tiyatroyu genişletmek adına mezarların taşınıldığı düşünülüyor.
Kişi başı 90 JOD
Açık olduğu saatler
Her gün 06.00 ile 18.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Petra Büyük Tapınak ya da orijinal ismiyle Great Temple, burada bulunan diğer tapınaklardan bir özelliğiyle ayrılıyor. Petra Büyük Tapınak yalnızca ibadet amacıyla değil, ayrıca kraliyet toplantıları için de kullanılan bir yer. Aynı zamanda aktif olduğu dönemde büyük kraliyet yemekleri de bu alanda organize edilmiş.
M.Ö. 1’inci yüzyılda inşa edildiği düşünülen Petra Büyük Tapınak ile alakalı çalışmalar, günümüzde de devam ediyor. Fakat bu durum, turistik ziyaretleri kesinlikle etkilemiyor. Bizans dönemine kadar kesintisiz şekilde yararlanılan tapınak, 1992 senesinde Brown Üniversitesi tarafından yapılan çalışmalar neticesinde keşfedilmiş.
Yine Petra Antik Kenti içerisinde ziyaret edebileceğin Obelisk Tomb, tek katlı bir mezarlık olarak tanımlanıyor. II. Malichos döneminde yapıldığı tahmin edilen görkemli yapı, taş içerisinde oyularak oluşturulmuş. Obelisk Tomb’u keşfettiğinde karşına pek çok ilginç detay çıkacak. Hiç kuşkusuz bunlar içerisinde en önemlisi, ölülerin temsil edildiği silik beş insan figürü.
M.S. 1’inci yüzyılda inşa edilen Obelisk Tomb, dor sütunları bulunan eski bir yapının yerine inşa edilmiş. Petra’nın en büyük mezarı olarak da bilinen Obelisk Tomb’un cephe kısmı 16 metreyi buluyor. Klasik Nabaean mimarisinden izler sunan yapının yüksekliği ise 13 metre.
Petra Antik Kenti’nin hemen yanında yer alan müzede bölgenin Taş Devri'nden günümüze kadar olan sürecine yakından tanıklık edebilirsin. Petra ve çevresinde bulunan eserlerin yanı sıra etkileşimli sunumlar, animasyonlu görsel-işitsel materyaller ve orijinal boyutlu yeniden yapılandırma modellerden oluşan sergiler müzeyi ziyaret edilesi kılıyor.
Ücretsiz
Açık olduğu saatler
Nisan-ekim arası 8.30-20.30, kasım-mart arası 8.30-19.30
Ürdün’de görülmeye değer bir diğer destinasyon olan Wadi Rum’u çoğumuz Arabistanlı Lawrance filminden anımsıyoruz. “Ay Vadisi” anlamına gelen Wadi Rum, genel olarak kumtaşı ile granitten meydana gelen yer şekillerine sahip. Bu durum, Red Planet filminde de Mars yüzeyi olarak kullanılmasını sağlamıştı. Ülkenin en büyük vadisi olarak öne çıkan Wadi Rum’da tapınakların, duvar yazıtlarının ve kaya resimlerinin izlerine rastlamak mümkün.
2011 yılından bu yana UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan bu turistik bölgeyi özellikle arazi araçlarıyla keşfetmek gerekiyor. Wadi Rum’u tam anlamıyla keşfetmek için bu tip araçlarla gerçekleştirilen özel turistik turlardan yararlanmalısın. Burada aynı zamanda tıpkı Kapadokya’da olduğu gibi özel balon turları da organize ediliyor. Bölgedeki bir diğer etkinlik ise Bedevi çadır kamplarını ziyaret etmek.
1 saatlik deve turu kişi başı 15 JOD
6 saatlik deve turu kahvaltı dahil 50 JOD
Lut Gölü, deniz seviyesinin yaklaşık 400 metre aşağısında bulunmasından dolayı dünyanın en alçak gölü olarak kabul ediliyor. Öte yandan yüksek tuz oranıyla da dikkat çeken Lut, dünyanın en tuzlu üçüncü gölü. Bu durum nedeniyle gölün kıyı bölümünde dibe batmak neredeyse olanaksız. Fakat burada gözüne su kaçırmamaya özellikle dikkat etmelisin. Hatta bu özelliği dolayısıyla zaman zaman “Ölü Deniz” adıyla da anılabiliyor.
Toplamda 600 km’lik bir alanı kaplayan Lut Gölü, etkileyici bir manzaraya sahip. Öte yandan Lut Gölü’ndeki çamur nedeniyle buraya bakım ve güzellik için gelenlerin sayısı da az değil. Adını Lut Peygamber’den alan gölde hiçbir tatlı su canlısı bulunmuyor. Gölün derinliği belli noktalarda 375 metreye kadar yükseliyor.
Her ne kadar Petra’nın bir nebze gölgesinde kalsa da turistlerin aynı şekilde yoğun ilgi gösterdiği bir yer olan Jerash Antik Kenti, Amman’a yaklaşık 1.5 saatlik mesafede bulunuyor. Özellikle de Roma tarihine ilgi duyanlar için cazip bir destinasyon olan Jerash ile kültürler arası bir serüvene hazır ol! İlk yerleşimi Roma dönemine dek uzanan Jerash, tam anlamıyla bir açık hava müzesi. Burada yer alan Artemis Tapınağı, diğer yapılara kıyasla biraz daha ön plana çıkıyor.
Genellikle yapı itibarıyla Lübnan’da bulunan Baalbek ve İtalya’da yer alan Pompeii ile karşılaştırılan Jerash, en sağlam korunan Roma şehirlerinden biri konumunda. Jerash aynı zamanda Romalıların Dekapolis ya da bir başka deyişle “10 Şehir” dedikleri özel şehirlerin bir parçası. Burayı ziyaret ettiğinde hipodrom, iki ayrı tiyatro, agora ve tapınak alanlarının güçlü bir şekilde korunabildiğini görebilirsin.
Kişi başı 70 JOD
Açık olduğu saatler
Her gün 08.00 ile 19.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
El Mağtas, Arapçada “vaftiz” anlamında kullanıyor. Nebo Dağı’na oldukça yakın konumda yer alan Bethany’nin (El Mağtas) aynı zamanda Hz. İsa’nın vaftiz edildiği yer olduğuna inanılıyor. Bu nedenle bölge Hristiyan halkı için kutsal bir mekan olarak görülüyor. Ürdün Nehri’nin hemen kıyı bölümünde konumlanan Bethany, 2015 senesinden bu yana UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine yerleştirilmiş.
Aynı zamanda İlyas Peygamber’in göğe yükseldiğine inanılan bu önemli yer, tam da bu nedenle “İlyas Tepesi” ismiyle de anılıyor. Burada vaftiz havuzları dışında kilise ve manastır kalıntılarını görmek mümkün. Nebo Dağı’na yaklaşık 40 km uzaklıkta olan Bethany, her sene hac faaliyetlerine ev sahipliği yapıyor.
Amman’ın güney bölümünde konumlanan Wadi Mujib, adeta nefeslerini kesebilecek güzellikte bir kanyon. Aynı zamanda dünyanın en düşük rakımlı doğa koruma bölgesi olarak bilinen Wadi Mujib, Ölü Deniz’e ve Mujib Nehri’ne de konum olarak son derece yakın. 1987 senesinde burada 212 km’lik bir rezerv oluşturulmuş. Bu çalışmalar, Kraliyet Doğayı Koruma Derneği’nce yürütülmüş. Bu doğa rezervi, deniz seviyesinin yaklaşık olarak 400 metre aşağısındaki Wadi Mujib geçidinde bulunuyor.
Toplamda 70 km’lik bir alana kurulan bölge, oldukça zengin bir bitki çeşitliliğine sahip. Kanyon genel olarak uzun yürüyüş yolları ve macera dolu patikalardan meydana geliyor. Bu olağanüstü yol boyunca manzaranın ve bitki çeşitliliğinin keyfini sürebilirsin.
Ülkenin turistik anlamda en önemli şehri Amman’ın sembolü olarak görülen Amman Kalesi, Roma Amfi Tiyatrosu’na komşu konumunda. Merkezi bir noktada yer almasından dolayı ulaşımı son derece basit olan kale, şehrin tüm atmosferiyle kucaklaşmanı sağlıyor. Şehirde hüküm süren pek çok uygarlığa dair burada bir iz yakalamak mümkün.
Yapıyı incelediğinde Bizans kilisesinden Herkül Tapınağı’na, Emevi Sarayı’ndan arkeoloji müzesine kadar pek çok alanla karşılaşabilirsin. Ayrıca bu devasa kalede ufak bir cami de bulunuyor. Kale şehri en yüksek semti olan Jebel Al Qala bölgesinde yer alıyor. Bu durum manzara açısından kalenin cazibesini artırıyor. Deniz seviyesinin 850 metre yukarısında yer alan Amman Kalesi’nin M.Ö. 1800’lü yıllarda inşa edildiği tahmin ediliyor.
Ad-Deir Manastırı, doğrudan Petra Antik Kenti’nin içerisinde yer alıyor. Bu ünlü yapıyı tam anlamıyla gezmek adına ayrıca bir mesai harcaman gerekiyor. Bu arada Ad-Deir’in manastır anlamına geldiğini belirtelim. Bu ad, bölgede ikamet eden Bedeviler tarafından verilmiş. Antik kente geldikten sonra sarmal merdivenleri takip ederek Ad-Deir Manastırı’na ulaşabilirsin.
Manastıra ulaştığında seni eşsiz bir dağ manzarası karşılıyor. Burada ayrıca bir şeyler yiyip içebileceğin küçük bir alan da bulunuyor. MS 1’inci yüzyılda dağın içi oyularak yapılan manastır, 47 metrelik bir genişliğe sahip. Yerden yüksekliği 48 metre olan yapı, geçmişte putperestlerin tapındıkları yer olarak biliniyor. Yapı olarak El Hazne Tapınağı’na benzetilen Ad-Deir Manastırı, aynı zamanda ülkenin bilinen en eski tapınma yeri. Manastır, bir zamanlar Bizans kilisesi olarak da değerlendirilmiş.
Nibu Dağı olarak da bilinen Nebo Dağı, aynı zamanda Avarim Dağları’nın zirvesini oluşturuyor. Mabada bölgesine bağlı kutsal bir dağ olarak kabul edilen Nebo’dan, Musevilik’in kutsal kitabı olan Tanah’ta sıklıkla bahsediliyor. Musa Peygamber’in mezarının burada olduğu düşünüldüğünden bölge, manevi açıdan son derece değerli olarak görülüyor.
Museviler kadar Hristiyanlar için de önemli bir nokta olan Nebo Dağı, Amman’a yaklaşık olarak 45 km uzaklıkta. UNESCO’nun Dünya Mirası alanı olarak belirlediği Nebo Dağı’nın zirvesine çıkıldığında İsrail toprakları olan Eriha da net şekilde görülüyor. Bu zirve noktasında ayrıca ufak bir kilise yer alıyor. Bu arada arkeolojik kazılar sonucunda çıkarılmış olan, 6’ncı yüzyıldan kalma pek çok mozaiği de burada inceleme şansı bulabilirsin.
Ürdün genel olarak Roma döneminden kalan etkileyici eserleriyle ilgi görüyor. Bu eserlerden biri olan Amman Roma Tiyatrosu, hem orijinal mimarisi hem de kendine has akustiğiyle dikkat çekmeyi başarıyor. Toplamda 6 bin kişilik bir kapasiteye sahip olan Amman Roma Tiyatrosu, şehrin merkezinde bulunuyor.
Tiyatroyu dolaştığında içeride ufak da olsa bir amfi Odeon ile karşılaşacaksın. Günümüzde çoğunlukla konserler ya da çeşitli kültürel aktiviteler için değerlendirilen tiyatronun MS 2’nci yüzyılda inşa edildiği düşünülüyor. Antoninus Pius zamanında yapıldığı tahmin edilen Amman Roma Tiyatrosu, son olarak hükümet tarafından yaklaşık 60 yıl kadar önce restore edilmiş.
Hashemite Şehir Meydanı ya da orijinal adıyla Hashemite Plaza, Amman’ın merkezinde yer alıyor. 55 bin metrekarelik alana sahip meşhur bir meydan olan Hashemite Plaza’da çok sayıda bahçe, çeşme ve otopark mevcut. Aynı zamanda keyifli bir şekilde vakit geçirebileceğin pek çok kafe, meydanın çevresine dizilmiş konumda.
Amman Kitap Festivali de her sene bu alanda organize ediliyor. Son olarak 2014 senesinde yenilenen tarihi meydan, ismini Ürdün’ün kraliyet ailesinden alıyor. Nymphaeum’a yürüme mesafesinde yer alan meydan, aynı zamanda Citadel Tepesi’ne de komşu. Tarihi Roma Tiyatrosu’nun tanıtımına da önemli bir katkı sağlayan Hashemite Şehir Meydanı, pek çok kişi için en popüler buluşma noktası.
Amman’ın merkezinde konumlanan Al-Hussein Şehir Parkı, bölge halkı tarafından özellikle hafta sonlarında ilgi gören bir alan. Bu huzur verici yeşil alanda geniş bahçeler ve çardaklar dışında çok sayıda spor sahası, amfi tiyatro, cami, müze ve anıt yapı bulunuyor.
Özellikle Ürdün Çocuk Müzesi, burayı ziyaret eden çocuklu ailelerin keyifli şekilde vakit geçirebildikleri bir nokta. Yetişkinler ise ağırlıklı olarak Kraliyet Otomobil Müzesi’nde vakit geçirmeyi tercih ediyor. Bu arada Al-Hussein Şehir Parkı’nda ufak bir kültürel köy de mevcut. 70 dönümlük bir alanda bulunan park, 2005 yılından bugüne kadar hizmet veriyor.
Amman bölgesinde konumlanan Kral I. Abdullah Camii, Ürdün’de ziyaret edebileceğin en etkileyici camilerden biri. Sanılanın aksine burası öyle köklü bir yapı değil. 1982 senesinde yapımına başlanan ve 7 senenin sonunda hizmete açılan cami, tarihi kimliğinden ziyade mavi mozaik kubbesi ve mimarisindeki detayları ile hayranlık uyandırıyor.
Kral I. Abdullah Camii’nin girişinde Kral I. Abdullah’a ait ufak bir koleksiyon yer alıyor. Antik çömlek parçalarının yanında çeşitli taş işlemeler, fotoğraflar ve madeni paralar, koleksiyonun önemli parçalarını oluşturuyor. Toplam kapasitesi 3 bin olan camii, öte yandan Kral I. Abdullah’ın mezarına da ev sahipliği yapıyor.
Ürdün’ün bir diğer turistik destinasyonu olan Triclinium Petra, esasen devasa bir alan olan Petra Antik Kenti içerisinde bulunan bir yemek salonu. Dikili taş mezarlığında kendine yer bulan Triclinium Petra, geçmiş dönemlerde ölüleri anmak adına yapılan yemek ritüellerini gözler önüne seriyor.
Petra’daki diğer mezar alanlarında bu tip bir yemek odası olmadığından bölge, turistlerin epey ilgisini çekiyor. 15 metrelik genişliğe ve 11 metre yüksekliğe sahip olan Triclinium Petra, Nebati geleneklerini yansıtıyor.
Dünyanın Yeni Yedi Harikası’ndan biri olarak gösterilen Petra’nın içerisinde yer alan Dushares Tapınağı ya da bir başka deyişle Temple of Dushares, oldukça geniş bir cepheye sahip. Bu durumdan dolayı tapınağın diğer yapılara kıyasla çok daha uzun sürede ve yüksek maliyetlerle inşa edildiği tahmin ediliyor.
Petra’nın en iyi korunan yapılarından biri olarak öne çıkan Temple of Dushares, MÖ 1’inci yüzyıldan bugüne miras kalmış. İskenderiye’nin en nitelikli ustaları tarafından oluşturulan bu özel tapınak, bir zamanların en önemli ibadet merkeziymiş. Kral IV. Aretas önderliğinde yaptırılan Dushares Tapınağı, o dönemlerde Nebati tanrısı Dushara’ya adanmış.
Bizanslılardan miras kalan ve özenli bir şekilde korunan bu ikonik kilise, özellikle de mozaik süslemeleriyle biliniyor. Orijinal adı “Byzantine Church” olan kilise, Petra içerisinde ziyaret edilebiliyor.
MS 5’inci yüzyılda inşa edilen Petra Bizans Kilisesi, zaman içerisinde çok sayıda yangın ve doğa olayıyla karşı karşıya gelmiş. Hatta ilk büyük yangın, yapımından sadece 7 sene sonra gerçekleşmiş. Buna rağmen orijinal mozaik süslemeler, bugüne dek ulaşmış. Bu mozaiklerde ağırlıklı olarak insan ve hayvan figürleri dikkat çekiyor. Bu arada 1993 senesinde kilise içerisinde 100’ün üzerine papirüs parşömeni keşfedilmiş.
Akabe bölgesinde yer alan Al-Ghandour plajı, hem bölge halkı hem de turistlerin gezi listelerinde her daim kendine yer bulabiliyor. Kızıldeniz’de yüzme deneyimine sahip olmak ve bunu yaparken de müthiş Eliat manzarasına tanıklık etmek istersen Al-Ghandour plajını keşfetmelisin.
Plaj çevresinde pek çok ihtiyacına yanıt verecek ufak mekanlar yer alıyor. Al-Ghandour plajında aynı zamanda şnorkelle dalış, yüzme, tekne gezintisi gibi aktiviteler de oldukça yaygın. Ülkenin en popüler plajları arasında gösterilen Al-Ghandour Beachi özel çocuk oyun alanları sayesinde ailelerin de gözdesi.
Yine Akabe şehrinde konumlanan Al Hafayer Park, Kızıldeniz manzarasıyla göz göze gelmene olanak sağlıyor. Bilindiği üzere Akabe, Kızıldeniz’de bulunan son Osmanlı liman kenti. Bu durum, Akabe’yi çok daha değerli kılıyor.
Şehrin en hareketli yerlerinden biri olan Al Hafayer Park, aynı zamanda Akabe Miras Müzesi’ne de yürüme mesafesinde. Özellikle yaz akşamlarında cıvıl cıvıl olan parkta sevdiklerinle beraber ağaçların gölgesinde dinlenebilir ya da deniz kenarında yürüyüş yapabilirsin. Çünkü park, aynı adı taşıyan küçük bir plaja da komşu. Fakat yine de diğer plajlara kıyasla yüzme ve özellikle de dalış için çok da uygun bir plaj olduğunu söyleyemeyiz.
Lut Gölü’nün yaklaşık olarak 15 km doğusundaki Karak Kalesi, Kerek Platosu’nun çıkılması oldukça güç bir bölümünde yer alıyor. Denizden yüksekliği 1000 metre civarında olan tarihi kalenin, 12’nci yüzyıla ait olduğu tahmin ediliyor. İslam’ın ilk fetihleri sonrasında önce Müslümanların, sonraki yıllarda ise Haçlıların eline geçen kale, Kudüs Kralı Foulque d’Anjou’nun emriyle yapılmış.
Bu arada Evliya Çelebi de eserlerinde Karak Kalesi’nden söz ediyor. Nebati tarihinde kilit bir yeri bulunan Karak Kalesi, başkente 120 km uzaklıkta. Toplamda 7 ayrı bölümü bulunan tarihi yapıda, mutfaktan zindana, şapellerden geçitlere oldukça ilginç alanları detaylı şekilde inceleme şansı bulabilirsin.
Ülkenin en popüler doğal yaşam alanlarından olan Wadi Dana, aynı zamanda bir biyorezerv bölgesi. Bu açıdan Wadi Mujib ile benzerlikler gösteriyor. Wadi Dana yaban hayat gözlemi açısından oldukça uygun bir çerçeve sunuyor. Burada nesli tükenmeye yakın pek çok hayvan ve bitki türünden söz etmek mümkün.
Yokuş aşağı bir rotaya sahip olmasından dolayı dolaşması kolay olan Wadi Dana, kamp alanlarıyla da öne çıkıyor. Toplamda 16 km uzunluğundaki rotanın toplamda 3 saat civarında sürdüğünü belirtelim.
Hicaz Demiryolları üstünde yer alan tarihi tren, Kutsal Topraklar’a giden yolu ciddi ölçüde kısaltıyor. 1900’lü yıllarda Osmanlı için bu tren, stratejik açıdan büyük bir öneme sahipmiş. Lawrence ise Osmanlı’nın güney kısmındaki topraklarla bağını koparmak adına bu demiryolu hattını sık sık sabote ediyormuş. Türkiye Cumhuriyeti hükümeti yakın geçmişte bu demiryollarının restorasyonunu üstlendi. Burada Türk bayrağımızı görmen mümkün.
Japanese Garden ve Snorkeling Site gibi isimlerle de anılan Akabe Japon Bahçesi, şehrin en turistik destinasyonlarından biri konumunda. Bilhassa şnorkelli dalışa merakın varsa burayı mutlaka değerlendirmelisin. Bu arada bölgenin Profesyonel Dalış Eğitmenleri Birliği’nin merkezi olması, dalış güvenliği konusundaki standardını net şekilde ortaya koyuyor.
Su altının zengin dünyasının gizemini keşfetmek ve özellikle de mercan resiflerini yakından incelemek isteyenler Snorkeling Site’de harika şekilde vakit geçirebiliyor. Burada şnorkelle dalış haricinde tekne dalışları, su altı fotoğraf çekimleri, gece dalışları gibi özel aktiviteler de gerçekleştiriliyor.
Orijinal adı “Sharif Hussein bin Ali Mosque” olan Şerif Hüseyin bin Ali Camii, Arap isyanının sembollerinden biri olarak tanınan Şerif Hüseyin’in anısını yaşatıyor. Tahmin edilenin aksine yeni bir cami sayılan Şerif Hüseyin bin Ali Camii, 1975 senesinden bu yana bölge halkına hizmet ediyor.
Beyaz ışıklarla aydınlatıldığı için geceleri oldukça hoş bir görünüme sahip olan cami, oldukça estetik bir kubbeye sahip. Palmiye ağaçlarıyla çevrili olan ibadet mekanının girişinde, mermer bir plaza ile geometrik biçimde bir bahçe ziyaretçileri karşılıyor. Caminin duvarlarında daha modern formda mozaikler dikkat çekici.
Aqaba Parkı, Akabe şehrinin güney ucunda bulunuyor. Buna rağmen ulaşımın kolay olduğu bu yer, esasen bir deniz parkı. Genel olarak ılık ve berrak suların gölgesinde konumlanan Aqaba Parkı, deniz canlılarını başarılı bir şekilde koruyor.
Burada ziyaretçilerin su altı canlılarını yakından keşfetmeleri adına toplamda 19 dalış tesisi hizmet veriyor. Akabe şehrinin en sevilen ve en çağdaş noktalarından biri olarak kabul edilen bu huzur verici deniz parkı, çok sayıda deniz canlısına ve mercan resiflerine ev sahipliği yapıyor.
Orijinal adı “Aqaba Archaeological Museum” olan Akabe Arkeoloji Müzesi, Ürdün’ün en kapasiteli müzelerinden biri konumunda. Müze için Şerif bin Hüseyin Ali’nin uzun yıllar boyunca oturduğu ev kullanılmış.
Bölgede yapılan arkeolojik kazılardan elde edilen tüm buluntular burada sergileniyor. Müzede ağırlıklı olarak MS 7 ve 12’nci yüzyıl arasındaki döneme odaklanılıyor. Öte yandan nadir de ola Bronz Çağı’na ilişkin eserler de mevcut. Akabe Kalesi’ne oldukça yakın olan müze, 1989 senesinden bu yana hizmet veriyor.
Ücretsiz
Açık olduğu saatler
Cuma hariç her gün 08.00 ile 15.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Kuran-ı Kerim’de de aktarıldığı üzere Hz. Musa’nın asasıyla kayaya vurması neticesinde akan su hadisesinin burada olduğuna inanılıyor. O günden sonra burada suyun kesintisiz şekilde aktığı rivayet ediliyor. Bu nedenle Ayn Musa kutsal bir mekan olarak değerlendiriliyor.
Buraya geldiğinde giriş alanında mermer bir yatakta kanallarda akmakta olan su kaynakları ile karşılaşabilirsin. Nebatiler döneminde oluşturulan kanallar sayesinde bölgeye aktarılan su, günümüzde ise genel olarak tarımı desteklemek adına kullanılıyor.
Sana bir sonraki rota önerimiz tarihi ile ziyaret edenleri büyüleyen Mısır. Mısır’da gezmen gereken yerleri öğrenmek ve rota oluşturmak için Mısır’da gezilecek yerler linkine tıkla!