Adriyatik Denizini kucaklayan manzarası, mavi bayraklı plajları, leziz yemekleri, manastırları, gölleri ve tarihi dokusuna sahip çıkan sokakları ile büyüleyici bir Karadağ gezisine hazır mısın?
Avrupa’nın en genç ülkelerinden biri olan Karadağ’ın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından vize talep etmemesi, son yıllarda Karadağ’a yönelik talepleri artırmış durumda. Mavi ve yeşilin bir arada bulunduğu Karadağ’ı ziyaret etmeden önce, Karadağ’a seyahat edenlerin en çok merak ettiği bir kaç soruyu sizler için yanıtlayalım.
Karadağ’a ne zaman gidilir?
Kış aylarının soğuk geçtiği Karadağ’ı tam olarak keşfetmek için bahar veya yaz aylarını tercih etmeni öneriyoruz. Ve Karadağ vizesiz gidilen ülkeler arasında yer aldığı için dilediğin zaman seyahat edebilirsin.
Karadağ hangi para birimi kullanılıyor?
Karadağ para birimi olarak euroyu kullanıyor. Karadağ seyahatin sırasında yanına euro almanı öneriyoruz.
Karadağ seyahati kaç gün olmalı?
Karadağ’ın tam olarak tadını çıkarmak ve her yeri keşfetmek için 4-5 gün ayırmanı öneriyoruz.
Karadağ’ın en popüler bölgelerinden biri olan Budva Old Town, turistler için de merkezi bir destinasyon olarak görülüyor. Adriyatik Denizinin en köklü yerleşim noktalarından olan Budva Old Town, Romalılardan Slavlara dek pek çok önemli topluluğa ev sahipliği yapmış. Bölgeye ilk yerleşimlerin bundan 4.500 sene öncesine ait olduğu düşünülüyor.
Venedik yönetimi esnasında şehrin sokakları büyük ölçüde tamamlanmış. 1979 senesindeki depremde bu alan ciddi düzeyde zarar görse de daha değerli eserlerin keşfedilmesine yol açmış. Bu çalışmalarda çıkan eserler, Budva bölgesindeki müzede sergileniyor. Budva Old Town’da Arnavut kaldırımlı sokakları, tarihi kiliseleri, müzeleri, meydanı ve Budva Kalesini ziyaret edebilirsin. Tarihe yolculuk yapacağın Karadağ’ı keşfetmek için Karadağ uçak bileti linkine tıklayarak bavulunu hazırlamaya başlayabilirsin.
Kayaların Leydisi, yerli ve yabancı ziyaretçilerin en çok fotoğraf çektiği yerlerin başında geliyor. Peras’ta yer alan Kayaların Leydisi, Kotor bölgesine yaklaşık olarak 15 dakikalık uzaklıkta. Our Lady of Rocks Adası ya da Kayaların Kadını Adası gibi isimlerle de anılan bu bölgede şirin bir denizcilik müzesi söz konusu. Burada özenli bir şekilde korunmuş çok sayıda kasaba ile karşılaşabilirsin.
Ada içerisinde en çok ziyaret edilen yerlerden biri de Ortaçağ kasabası olan Perast. Burada tarihi saray ve kiliseleri ziyaret edebilir, yöresel Karadağ lezzetlerini keşfedebilirsin. Bu arada Kayaların Leydisi adı verilen adanın tümüyle insan eliyle inşa edildiğini belirtelim.
Kotor kentinde yer alan Porto Montenegro, sadece Karadağ’ın değil aynı zamanda tüm dünyanın en meşhur limanları arasında yer alıyor. Liman, Kanadalı Peter Munk’un girişimleri ile yapılmış. Liman bölgesinde çok sayıda lüks otel söz konusu. Aynı şekilde sıra sıra dizilmiş lüks mağazalar ve restoranlar da Porto Montenegro’ya önemli bir çeşitlilik kazandırıyor.
Bir tür lüks limanı olarak geçen Porto Montenegro’nun inşa süreci 1889 senesine uzanıyor. Gün batımında buradaki manzaraya tanıklık edebilir ya da mağaza ve restoranları dolaşabilirsin. Bu arada liman içerisinde, doğum günü gibi özel organizasyonlar için lüks yatlar kiralanabiliyor. Porto Montenegro, toplamda 500 civarında yata ev sahipliği yapıyor.
Ostrog Manastırı, pek çok açıdan Sümela Manastırına benzetiliyor. Karadağ’ın Niksic kentinde yer alan manastır, 1665 senesinden bu yana aktif durumda. Sırp bir piskopos olan Basli tarafından kurulan Ostrog Manastırı, alt ve üst olmak üzere iki ayrı kilise bölümünden meydana geliyor.
Yüksek ve dik bir alanda konumlandığı için ulaşımı güç olan yapıya yürüyerek çıkmak olanaksız. Dolayısıyla manastıra yapılan günlük gezilerden yararlanmak, ulaşım açısından çok daha sağlıklı bir yol. Kotor’ 3 saatlik uzaklıkta bulunan Ostrog Manastırı, konumundan dolayı iyi bir manzara sunuyor. Bu arada Hac ile alakalı geleneksel organizasyonlar, her sene 12 Mayıs tarihinde gerçekleşiyor. Karadağ hakkında ayrıntılı bir bilgiye ulaşmak için Karadağ’da neler yapılır? yazısına tıklamanı öneriyoruz.
Adriyatik Denizine bakan Kanlı Kula Kalesi, zamanında Osmanlı için oldukça önemli bir kale olarak görülüyormuş. Kanlı savaşlar ile kazanılmasından dolayı ülkemizde böyle bir isimle anılıyor. Fakat Karadağ’a geldiğinde bölge halkının kaleye, “Kanli Kula Fortress” dediğine tanıklık edebilirsin. Merdivenleri çıkarken biraz yorulabilirsin ama kalenin tepesinde seni özel bir manzaranın beklediğini söylemeliyiz.
Özellikle zindan bölümleri günümüze dek ulaşmış olan kalede, yılın belli zamanlarında özel konserler düzenleniyor. Herceg Novi kentindeki tarihi yapı, zamanında mahkûmlara işkencelerin yapıldığı bir hapishane olarak değerlendirilmiş. Bu arada 1979 senesindeki depremde kalenin belli bölümleri ciddi düzeyde hasar almış.
Mamula Adası’nın hemen karşısında konumlanan Mirista plajı, genel olarak temiz ve berrak yapıdaki suyu ile beğeni topluyor. Bölgedeki diğer plajlara kıyasla ufak bir plaj olan Mirista plajının arka tarafı yemyeşil bir ormanlık alanla kaplı. Mirista plajını ziyaret eden kişiler, kano ya da teknelerle beraber Mamula Adası’na geçebiliyor. Plaj içerisinde şezlong, WC, otopark ve duş alanları bulunuyor. Şnorkelle dalışa meraklıysan Mirista plajının uygun yapıda olduğunu söylemek mümkün.
Ulcinj adlı kasabaya yakın bir konumda olan Ada Bojana, üçgen formuna sahip bir ada. Adriyatik Denizine bakan ve diğer yandan Bojana Nehri’ne akan Ada Bojana, toplamda 5 kilometrekarelik bir alanı kaplıyor. Ada içerisinde toplam uzunluğu 3 km olan özel bir plaj bulunuyor. Bu plajı özel kılan temel unsur gerçek bir “çıplaklar plajı” olması. Burası, ülkenin ilk ve tek çıplaklar plajı olarak geçiyor. Ayrıca plaj kumunun zengin mineralleri nedeniyle kemik ağrılarına fayda sağladığı biliniyor. Bu arada Ada Bojana, rüzgârlı yapısı sayesinde sörfçüler tarafından da ilgi görüyor.
Skadar Gölü ya da bir başka ifadeyle İşkodra Gölü, tabiat güzelliklerine ilgi duyan gezginlerin mutlaka listelerinde yer alıyor. Skadar Gölü, şehrin merkezinden uzakta, oldukça sakin bir konumda yer alıyor. Aynı zamanda bir ulusal parka bağlı olan göl, çevresindeki şirin balıkçı kasabaları ile ön plana çıkıyor.
Balkan coğrafyasının en büyük göllerinden biri olarak dikkat çeken İşkodra Gölü; kano, yürüyüş, bisiklet, tekne gibi aktivitelere oldukça uygun. Sayısız kuş türüne sahip olduğu için kuş gözlemciliğinin de yapıldığı göl, deniz düzeyinin 6 metre yüksekliğinde yer alıyor. Karadağ’ kadar gitmişken Karadağ’da ne yenilir ne içilir yazımıza tıklayarak tatman gereken lezzetlerin neler olduğunu öğrenebilirsin.
Karadağ’ın en önemli şehirlerinden biri olan Kotor’un tarihi kalesi, 280 metre yükseklikte yer alıyor. Kaleye çıkacağınız zaman Kotor’u bütünüyle görebileceğin eşsiz bir manzara ile karşılaşacaksın. Karadağ’da “Kotor Fortress” olarak tanınan kalenin 9’uncu yüzyılda inşa edildiği tahmin ediliyor. Kale surları 4 kilometreden fazla bir uzunluğa sahip. Kale duvarlarının genişliği ise yaklaşık olarak 20 metre civarında. UNESCO’nun koruma altına aldığı yapılardan biri olan Kotor Kalesi’nde aynı zamanda ufak bir kilise de yer alıyor.
Kotor bölgesinde seni oldukça sempatik bir müze bekliyor. Sevimli dostlarımız olan kedilerin kendine has özel dünyasını yansıtan müzenin orijinal adı, “Kotor Cats Museum” şeklinde. Kotor şehri, kediler için önemli bir yaşam alanı. Bunun en temel nedeni, Kotor’un aynı zamanda bir liman şehri olması. Ticaret amacıyla şehre giriş yapan gemilerde çok sayıda kedi bulunuyormuş. Bu kedilerin şehirde kalması sayesinde kısa süre içinde kedi popülasyonu epey artmış.
Kontes Montreale Mantica’nın kedi koleksiyonunu bağışlama kararı alması, müzenin kuruluş aşamasında epey etkili olmuş. İnsan , hayvan ve doğa sevgisinin bütünlüğüne odaklanan müze, tematik olarak kediler hakkında açılan ilk müze durumunda. Kedi heykelleri, kedi kartpostalları ya da kedi temalı fotoğraf sergileri ziyaretçilerle buluşuyor. Müze içerisinde toplamda 4 binden fazla koleksiyon söz konusu.
Kişi başı 1 Euro
Açık olduğu saatler
Pazar günü dışında 09.00 ile 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Podgoritsa’da konumlanan Gorica Park, tam anlamıyla bir macera parkı. Her yaştan ziyaretçiye hitap eden bu eğlenceli bölge, bilhassa arkadaş grupları için sayısız aktivite vadediyor. Bu anlamda senin ve sevdiklerin için en uygun parkurlara yönelebilirsin.
Yaz aylarında daha çok ilgi çeken Gorica Park içinde zorluk düzeyine göre ayrılmış 5 parkur bulunuyor. Parkurları kolaydan zora doğru olacak şekilde takip edebilirsin. Bu parkurlarda tırmanma, atlama gibi güç ve cesaret gerektiren, adrenalin yüklü aktiviteleri keşfedebilirsin. Yakın zaman önce bu park, Podgoritsa Yerel Turizm Kurulu tarafından özel bir ödülle taçlandırılmış.
Lovcen Dağı’nın tepelerinde yer alan Lovcen National Park, Karadağ’ın en çok ziyaret edilen parkları arasında yer alıyor. 1952 senesinden bu yana milli park statüsünde olan Lovcen National Park, özellikle sportif faaliyetler için uygun bir zemin sunuyor.
9 ayrı habitatı bulunan popüler park, aynı zamanda fauna bakımından da oldukça zengin. Lovcen National Parkta 2 bin kadar bitki bulunuyor. Bu arada park, İliryalılardan günümüze dek çok sayıda medeniyete de ev sahipliği yapmış. Cetinje’de yer alan Lovcen National Park, 62 kilometrekarelik bir alanı kaplıyor. Park içerisinde değerli şair Petar Petrovic Njegos Anıtı da bulunuyor.
Listemizin başında yer alan Budva Old Town’un çok önemli kalelere ev sahipliği yaptığını söylemiştik. Bu kalelerden biri olan Citadela Kalesi, eski şehrin dokusunu panoramik bir açıyla görmene olanak tanıyor. Deniz manzarasına sahip olan kalenin 800’lü yıllarda inşa edildiği tahmin ediliyor. Citadela Kalesi’nin bir diğer adı ise Aziz Meryem Kalesi. St. Mary’ye adanan bu Ortaçağ yapısının günümüzde kışla binası, kapıları ve çeşitli kalıntıları mevcut. Surlarının uzunluğu yaklaşık 150 metrelik bir uzunluğa sahip.
Kotor’da konumlanan Saint Tryphon Katedrali, ülkede yer alan 2 Roma Katolik kilisesinden biri durumunda. Eski Şehir’in merkezinde bulunan katedral, 12’nci yüzyıla ait bir yapı. O dönemlerde kale, ufak bir Romanesk kilisesinin üzerine yapılmış. 1667 yılındaki deprem neticesinde cephesinin bazı kısımları ve çan kuleleri ciddi anlamda tahrip görmüş.
Depremden sonra gerçekleştirilen onarım çalışmalarında ise Barok formuna sahip çan kuleleri eklenmiş. Bu arada Saint Tryphon Katedrali’nde değerli sanatçıların resimleri de koruma altında. Kaleyi ziyaret ettiğinde çok değerli koleksiyonları da inceleme şansı edinebilirsin.
Budva yakınlarından konumlanan Mogren Kalesi, Adriyatik Denizi’ni doğrudan gören bir manzaraya sahip. 1800’lü yıllarda inşa edilen tarihi kale, o dönemler şehrin savunmasında ciddi bir role sahipmiş. Günümüzde ise daha çok kalıntılarına tanıklık etmek mümkün.
Kalenin hemen yanında yer alan ve bu yapıyla aynı adı taşıyan plaj ise kayalıklarla çevrili durumda. Bu durum plaja özel bir hava kazandırıyor. Plajda ağırlıklı olarak ufak çakıl taşları bulunuyor. İki ayrı girişi olan plajın ücretli olduğunu belirtelim. Mavi bayrak sahibi plaj, toplamda 350 metrelik bir uzunluğa sahip.
Podgorica Niagara Şelalesi, Amerika’da yer alan ve dünyaca bir üne sahip olan orijinal şelale kadar olmasa da ülke turizmi için önemli bir yere sahip. Podgorica şehrinde bu şelalelerin doğal olmadığını belirtelim. Buna rağmen ilginç görünümü ve çevresindeki güzellikleri sayesinde her daim ilgi görmektedir.
Şelalenin yanında yer alan geleneksel restoran da burasıyla aynı adı taşıyor. Özel aracınla gidersen, Kuće Rakića tabelasını takip etmen gerekiyor. Kent merkezine yaklaşık 5 km uzaklıkta olan şelale, nehir yatağına yapılmış durumda. Yapımı 150 sene öncesine uzanan yapay şelaleyi ziyaret etmek ücretsiz.
Ülgün kasabasında bulunan Ülgün Cabo Beach, voleybol sahaları, keyifli kafeleri ve tertemiz denizi ile beğeni topluyor. Ülgün’ün turistik bir kasaba olmasından dolayı plaja ilgi bir hayli fazla. Plajın olduğu alanda tenis, voleybol gibi sporların yanında çeşitli su sporlarına yönelmek de mümkün. Denizin görece sığ olması nedeniyle çocuklu aileleri Ülgün Cabo plajının her bölgesinde görebilirsin. Şemsiye ve şezlongun ücretli olduğunu belirtelim.
Ülgün’e geldiğini zaman plajları kadar şehir merkezine de göz atmanı tavsiye ediyoruz. Kasabada yer alan Ülgün Şehir Müzesi, bu anlamda görmeye değer yerlerin başında geliyor.
3 ayrı binaya sahip olan Ülgün Şehir Müzesi, sanat, etnoloji ve arkeoloji gibi dallara odaklanmış durumda. Tarihi müzede genel olarak Osmanlı, Roma ve Helenistik Dönem’e dair eserler sergileniyor. Müzeye ev sahipliği yapan bina ise 16’ncı yüzyılda kilise olarak işlev görüyormuş. Osmanlı egemenliğinde ise kilise, camiye çevrilmiş.
Kişi başı 2.50 Euro
Açık olduğu saatler
Pazar günü dışında 08.00 ile 20.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Tarihiyle ön plana çıkan her şehirde bir saat kulesi ile karşılaşmak olağan. Bu durum elbette Karadağ’ın Podgorica şehri için de geçerli. 17’nci yüzyılda inşa edilen Saat Kulesi, denize açılan kapıya doğru bakıyor. Aynı bölgede, bir zamanlar suç işleyen kişilerin bağlandığı Utanç Anıtı yer alıyor.
Podgorica şehrindeki tarihi Saat Kulesi genel olarak Barok stilinden izler barındırıyor. Yapımında Hacı Paşa Osmanagic imzası bulunan yapının yerden yüksekliği 19 metre. Kulenin orijinal olan parçaları Avusturya’da yapılmış. Elektrikli mekanizma parçaları ise 2012 senesinde kuleye dahil edilmiş.
Ülkenin en sakin ve mütevazi plajlarından biri olan Dobrec plajına bot ya da teknelerle ulaşım sağlayabilirsin. Buraya herhangi bir kara ulaşımı söz konusu değil. Ziyaretçiler genellikle Herceg Novi üzerinden plaja ulaşım sağlıyor.
Diğer plajlarla kıyaslanmayacak düzeyde ufak bir plaj olan Dobrec Beach, çevresindeki balık restoranları ile biliniyor. 70 metrelik plaj genel olarak çakıl taşlardan meydana geliyor. Sıcak bir atmosferi olan Dobrec plajı, romantik günbatımı manzarasından dolayı çiftler tarafından da sıklıkla tercih ediliyor. Plaj içerisinde WC, duş ve soyunma alanları mevcut.
Herceg Novi Deniz Kalesi ya da orijinal adıyla The Sea Fortress, Eski Kent’in hemen güney alanında konumlanıyor. Aynı zamanda Boka Körfezi’ne de komşu durumda olan Herceg Novi Deniz Kalesi’nin 14’üncü yüzyılda inşa edildiği düşünülüyor. O dönemlerde kalenin yapılma amacı, özellikle deniz tarafından gelen saldırıları engellemekmiş.
Kalenin yapımında Bosna Kralı Tvrtko’nun adını görüyoruz. 1900’lü senelere kadar kale çok sayıda restorasyon görmüş. Önemli bölümleri zarar görse de günümüzde kale hala önemini korumakta. 1482’de Osmanlı kontrolüne geçen kaleyi ziyaret ederek özellikle Adriyatik Denizi’nin harika manzarasını izleyebilirsin.
Podgoritsa şehrinin tam anlamıyla sembollerinden biri olan Podgoritsa Bağımsızlık Meydanı, hem modern mimari yapısı hem de alışveriş mekanları, lüks mağazaları ve kafeleri ile turistlerin ilgisini çekmeyi başarıyor. Yakın tarih özelinde önemli bir yere sahip olan Podgoritsa Bağımsızlık Meydanı, toplamda 5 bin metrekarelik bir alanı kaplıyor.
Şehrin en büyük kütüphanesi olan Radosav Ljumovic bu meydanın içerisinde bulunuyor. Meydan ayrıca Özgürlük Caddesi ile komşu durumda. 2000’lerin başına dek bu meydan, “Trg Ivana Milutinovića Meydanı” ismiyle anılıyormuş. Karadağ’ın bağımsızlığını kazanması ile beraber meydanın yeni adı “Podgoritsa Bağımsızlık Meydanı” olmuş. Karadağ halkı için meydan, günümüzde en popüler buluşma yerlerinden biri durumunda.
Eski Ribnica Nehri Köprüsü, Podgorica şehrinin en emektar yapılarından biri olarak öne çıkıyor. Şehrin tarihinde pek çok olaya şahitlik eden köprünün 2. Dünya Savaşı gibi yıkıcı bir savaştan sonra bile ayakta kalabilmesi tam anlamıyla bir mucize. Eski Ribnica Nehri Köprüsü, Osmanlı’nın bölgeyi kontrol ettiği dönemde Adzi-Paşa Köprüsü olarak adlandırılıyordu. Roma döneminde oluşturulan emektar köprünün en önemli restorasyonu ise 18’inci yüzyılda Osmanlı adına Adzi Paşa tarafından gerçekleştirilmiş.
Forte Mare Kalesi ve Herceg Novi Tiyatrosu, özellikle yaz aylarında oldukça hareketli. Bu mevsimde tarihi kalede çok sayıda performans ve tiyatro oyunu sahneleniyor. Hem bu oyunlardan birini izlemek hem de etkileyici manzaranın tadını çıkarmak adına Forte Mare Kalesi ve Herceg Novi Tiyatrosu’nu ziyaret edebilirsin.
Herceg Novi kentinde yer alan yapı, sadece tiyatro oyunlarına ev sahipliği yapmıyor. Burada söyleşiler, açık hava gösterileri, sinema gösterimleri ve konserler de düzenleniyor. İnşa süreci yıllar boyunca süren kalenin son ciddi restorasyonu 1833 senesinde gerçekleştirilmiş.
Kotor kentinde yer alan Kampana Kalesi, UNESCO tarafından özel olarak korunan yapılardan biri durumunda. Surlara ait kulenin 13’üncü yüzyılda inşa edildiği düşünülüyor. Kampana Kulesi’nin çevresinin yeşil alanlarla korunması, buranın çok daha etkileyici bir görünüme sahip olmasına neden oluyor. Bu arada kuleye çıkmak adına tam 1350 adet basamak çıkmanız gerekiyor.
Kampana Kulesi’nin yapımı, Bizans İmparatoru I. Justinian tarafından gerçekleşmiş. Fakat yıllar içerisinde bölgenin çok sık el değiştirmesi nedeniyle mimari açıdan bir çeşitlilik söz konusu. Kampana Kulesi’nin ziyaret ettiğinde Venedik, Avusturya ve Bizans’ın askeri mimarisini yakından inceleme şansı bulabilirsin.
Karadağ’ın yerel halkını gözlemlemek adına gidebileceğin en ideal yerlerden biri kesinlikle Dobrota. Kotor Körfezi’nde yer alan Dobrota bölgesinde İtalyan mimarisinin oldukça baskın olduğunu görebilirsin. Burada aynı zamanda yerel lezzetleri tatmana olanak tanıyan restoranlar keşfedebilirsin. Oldukça mütevazi bir şehir olan Dobrota plaj konusunda zengin bir yer. Hatta sokaklarda, hemen hemen her evin önünde minik minik plajların olduğunu ifade edebiliriz. Turist yoğunluğunun düşük olduğu bu yerde sakinliğin tadını çıkarabilirsin.
İsa’nın Diriliş Katedrali, Karadağ’ın en popüler şehirlerinden biri olan Podgorica’da yer alıyor. Kubbesi ve beyaz taş duvarları ile dikkat çeken bu büyük yapı, Sırp Ortodoks mimari formuna sahip. Katedralin hemen alt bölümünde haç bölümleri yer alıyor. 1993 senesinde yapımına başlanan İsa’nın Diriliş Katedrali, şehrin merkezinde bulunuyor.
Katedralin tamamlanması tam 20 senenin sonunda gerçekleşebilmiş. Yapımı devam ederken barındırdığı fresklerin anlamları nedeniyle halkın bazı kesimlerinden tepki çekmiş. İsa’nın Diriliş Katedrali’nde toplamda 17 çan bulunuyor.
Yine Podgorica şehrinde yer alan Stara Varos, Osmanlı zamanından günümüze taşınan köklü bir mahalle. Bilindiği üzere bölge, 15 ve 19’uncu yüzyıl arasında Osmanlı egemenliğindeydi. Eski Podgorica adı verilen bölgede Osmanlı imzasına sahip pek çok cami ve Türk evi ile karşılaşmak olası.
Eski Şehir denilen bölgede 1800’lü senelerin sonlarına dek ciddi bir mimari planlamadan söz etmek güç. Daha sonrasında gerçekleşen dönüşüme rağmen Stara Varos kendi dokusunu koruyan ender mahallelerden biri olarak kalmış. Klasik Osmanlı mimarisini buradaki her adımında hissedebilmen mümkün. Mahallede Osmanlı döneminden kalan Osmanagic Camii ve Doganjska Camii’ni ziyaret edebilirsin.
Budva merkezine 3 km uzaklıkta bulunan Jaz plajı, turistlerin gözde destinasyonlarından biri. Aileler için oldukça uygun bir atmosfere sahip olan bu şirin plaj, 2 ayrı kısımdan meydana geliyor. İster çakıl taşlarının olduğu alanı istersen de ince kumlu plajı tercih edebilirsin. Çevresi tepelik alanlardan oluşan Jaz plajı, kampçıların da uğrak yerlerinden biri durumunda.
Plaj içerisinde zaman zaman konserler ve çeşitli etkinlikler düzenlenebiliyor. Her daim renkli ve hareketli bir plaj olan Jaz plajı, kafe ve restoran sayısı konusunda da beklentileri karşılıyor. Bu arada dilersen gün içerisinde su bisikleti ya da kano kiralayabilirsin.
Podgoritsa’da görmeye değer yerler arasında gösterilen Podgoritsa Milenyum Köprüsü, 2005 senesinde inşa edilmiş. Yapımı 1 sene gibi çok kısa bir sürede tamamlanan köprü, heybetli görünümüyle ilgi uyandırıyor.
Ülkenin en genç köprülerinden olan Podgoritsa Milenyum Köprüsü’nün mimarı ise Mladen Ulicevic. Açılışı, ülkenin ulusal günü olarak bilinen 13 Temmuz tarihinde gerçekleşen köprünün hemen altında Moraca Nehri akıyor. Bu nehir, Karadağ’daki en büyük akarsu durumunda. 12 halatlı köprü tam 173 metrelik bir yüksekliğe sahip. Bu gösterişli yapıya dair mimari detayları yakından inceleyebilirsin.
Karadağ’ın bir diğer sevilen plajı olan Becici plajı, uzunluğu ile bölgede yer alan diğer plajlardan sıyrılıyor. Aynı zamanda Karadağ’ın en kalabalık plajları arasında kabul edilen Becici plajı, Budva sınırları içerisinde bulunuyor.
Becici kasabasındaki plajın denizi görece derin ve çakıllı. Fakat plajın her bölümünde cankurtaranların hazır vaziyette beklediğini söylemek gerekiyor. Burası, çeşitli su sporları için de elverişli bir ortama sahip. Bu arada Becici Plajı 1953 senesinde Paris’te Avrupa kıtasının en iyi plajı olarak seçilmiş. O dönemden bugünlere gelinceye dek popülerliğini koruyan plajın genişliği 50 metre. Sahil ise tam 2 km’lik alan boyunca devam ediyor.
Old Town olarak da bilinen Herceg Novi, kaleleri ve zengin tarihi ile özgün bir atmosfere sahip. Kültürel mirası omuzlarında taşımaya devam eden Herceg Novi, sene boyunca turistler tarafından ziyaret ediliyor. Dar sokaklardaki taş evler, burada oluşturulan atmosferin en önemli parçasını oluşturuyor.
İçerisinde milli kütüphane dışında çok sayıda sanat galerisi barındıran Herceg Novi, aynı zamanda mimoza ağaçlarıyla da meşhur. Bu Ortaçağ şehrinde gizemli bir yürüyüş gerçekleştirmek, müzeleri, tarihi sokakları, taş evleri ve manzarayı görmek mümkün.
Mirista plajından söz ederken buraya oldukça yakın bir konumda bulunan Mamula Adasına da değinmiştik. Ada, bölge halkı tarafından “Lastavica” adıyla anılıyor. Herceg Novi’ye bağlı olan turistik ada, Adriyatik Denizi’nin içerisinde yer almakta. UNESCO’nun özenle koruduğu Mamula Adası, dünya çapında kültürel bir anıt olarak değer görüyor.
Mamula Adasının çok ciddi bir bölümünü Mamula Kalesi kaplıyor. Bu kale, 1800’lü yıllarda Avusturya adına Lazar Mamula tarafından inşa edilmiş. Kale, bir dönem hapishane olarak da değerlendirilmiş. Mamula Adası, şehir merkezine yaklaşık 5 km uzaklıkta bulunuyor. Bu arada Mamula Adası’nda herhangi bir konaklama tesisi yer almıyor.
Spanish Fortress ya da Spanjola gibi isimlerle anılan İspanyol Kalesi, Herceg Novi’de bulunuyor. Deniz seviyesinden yüksekliği 170 metre olan kale, tam olarak Bajer Tepesi üzerinden konumlanıyor. Dolayısıyla kalenin stratejik önemi tarih boyunca ön plana çıkmış.
Bir Ortaçağ yapısı olan İspanyol Kalesi’nin günümüze taşınan kalıntıları arasında yuvarlak burçlar, Antik kışlalar ve askeri duvarlar yer alıyor. Sur kısımlarının denize doğru bakması, eşsiz bir manzara fırsatını beraberinde getiriyor. Türklerin egemen olduğu dönemlerde kale içerisinde ufak bir cami bulunuyormuş. İkinci Dünya Savaşı sırasında bu yapı, önemli bir hapishane olarak değerlendirilmiş.
1800’lü senelerin sonlarında inşa edilen Dajbabe Manastırı, Podgorica sınırları içerisinde yer alıyor. Revakları ile dikkat çeken taş yapının aynı zamanda zeytin ağaçlarından oluşan bir de bahçesi bulunuyor. Dajbabe Manastırının alt kısmında küçük bir mağara bulunuyor.
Mağarada çok sayıda freskle ve küçük bir kiliseyle karşılaşabilirsin. Hemen yukarıda ise İsa ve Meryem’e ait büyük bir resim söz konusu. Sırp Ortodoks Hıristiyan manastırı olarak bilinen yapı, merkeze 5 km uzaklıkta. 1897 senesinde Aziz Simeon Dajbabe tarafından kurulan manastır, ücretsiz olarak ziyaret edilebiliyor.
Buda denildiği zaman akla gelen ilk yerlerden biri de Sveti Stefan oluyor. Kültürel mirasına büyük oranda sahip çıkabilmiş olan Sveti Stefan, özellikle geçtiğimiz yüzyılın ortalarından sonra lüks bir tatil beldesine dönüşmüş. Adada yer alan konaklama seçeneklerinin ciddi bir kısmı lüks otellerden oluşuyor. Ada içerisinde hem ücretli hem de ücretsiz olarak giriş yapılan çok sayıda plaj söz konusu. Dar sokaklarıyla bir labirenti andıran gizemli sokaklarda kaybolmaya hazır mısın?
Podgorica şehrine geldiğinde hem kendin hem de sevdiklerin için kapsamlı bir alışveriş yapmak istersen, Hercegovacka Caddesi‘ni mutlaka not almalısın. Çünkü şehirdeki en güzel hediyelik eşya dükkanları ve özel mağazalar bu cadde üzerinde toplanmış durumda. Aynı şekilde caddede çok sayıda bar olduğu için hareketli bir gece hayatından söz etmek de mümkün. Hercegovacka Caddesi’nin günün her saatinde trafiğe kapalı olması, buraya olan ilgiyi daha da artırıyor.
Cetinje şehrinde yer alan Sırp Ortodoks Manastırı, bazı kaynaklarda “Cetinje Manastırı” olarak da anılıyor. 1484 yılında inşa edilen manastır, Mora Savaşı’nda büyük oranda yıkılsa da 18’inci yüzyılın hemen başında yeniden inşa edilmiş. Kalenin en eski mimarisi Ivan Crnojevic’e ait. Manastırın orijinal halinden kalan bazı kalıntılar, yapılan kazı çalışmalarında keşfedilmiş. Bu kalıntılar bizzat manastırda sergilenmekte. Aynı alanda çok sayıda el yazması kitaplar ve Haç parçaları da ziyaretçilerle buluşuyor.
Herceg Novi bölgesine yaklaşık 2 km uzaklıkta olan Savina Manastırı, ismini Sırp Ortodoks Kilisesi’nin kurucu ismi olan Sava’dan alıyor. Tam olarak Boka Kotorska Koyu içerisinde yer alan tarihi manastırın inşa süreci 1200’lü yıllara dek uzanıyor. Geniş bir manzarası bulunan Savina Manastırı’nın çevresi, oldukça geniş bir bitki örtüsü çeşitliliğine sahip. Fresk yapılar başta olmak üzere manastırın birçok köşesinde Gotik mimari izlerine rastlamak mümkün. Savina Manastırı’nda günümüzde toplamda 3 ayrı kilise yer alıyor.
Özellikle hayvan dostlarının sıklıkla ziyaret ettiği Karadağ Hayvan Barınağı, modern ve güvenli koşullar ölçüsünde dizayn edilmiş. Başkente yaklaşık 20 km uzaklıkta olan barınağın tam ismi “Karadağ Hayvan Barınağı ve Kurtarma Merkezi” biçiminde. Doğa severlerin özel girişimleri ile 2005 senesinde açılan barınak, oldukça profesyonel bir yapıya sahip. Bu nedenle pek çok barınaktan aşina olunan görüntülere burada rastlamak mümkün değil.
Dünya standartlarında bir barınak olan Karadağ Hayvan Barınağı’nda hayvanlarla bizzat temas edebilirsin. Barınağın toplamda 12 bin metrekarelik bir alana sahip olmasından dolayı hayvanlar, doğal ortamlarına oldukça yakın koşullarda yaşamlarını sürdürüyor. İçeride geyiklerden atlara, köpeklerden tavus kuşlarına dek pek çok hayvan türü ile karşılaşabilirsin.
Herceg Novi’de gidebileceğin yerlerden biri olan Tito’s Villa Galeb, 1976 senesinden günümüze ulaşmış bir yapı. Tam olarak Igalo adlı bölgede bulunan Tito’s Villa Galeb, doğrudan Kotor Körfezi’ne doğru bakıyor. Yugoslavya’nın dünyaca ünlü lider Tito’ya özel olarak yapılan lüks yapıdaki villa, o dönem özellikle yazlık konut olarak işlev görmüş.
Tito aynı zamanda hastalık sürecinde bu yapıyı daha sık şekilde kullanmaya başlamış. Zira, Tito’nun tedavisi buraya oldukça yakın olan Igalo Enstitüsü’nde gerçekleştiriliyormuş. Yaklaşık 5 bin metrekarelik bir alanı kaplayan villanın yakınında 75 bin metrekarelik devasa bir park bölümü yer alıyor. 2014 senesinden bu yana bölge halkı Tito’s Villa Galeb’i ziyaret edebiliyor.
Kişi başı 3 Euro
Açık olduğu saatler
Salı, perşembe ve cumartesi hariç 18.00 ile 19.15 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Budva bölgesinde yer alan Ballet Dancer Statu, hem Adriyatik Denizi hem de Mogren plajını gören bir konumda. Şehrin sembolü olarak kabul gören bronz heykelin önünde her daim fotoğraf çeken bir turist görmek mümkün. Buradaki inanca göre, Ballet Dancer Statue, kendisini ziyaret eden ve ona dokunan kişilere şans getiriyor. Bu estetik heykel, Gradimir Aleksic adlı sanatçının imzasını taşıyor. Heykelle ilgili pek çok hikaye anlatılsa da genel olarak saf aşkı temsil ettiği düşünülüyor.
Karadağ, harika bir deniz ülkesi olduğu için listemizde plajlara sıklıkla yer vermeye çalışıyoruz. Bunlardan biri olan Ploce plajı, genel itibarıyla sakin ve huzurlu bir ambiyansa sahip. Kayalık bir yapıyı da bünyesinde barındıran plajın çevresinde ihtiyaçlarına yanıt bulabileceğin restoran ve kafeler söz konusu.
Adriyatik Denizi’ne kıyısı olan bu dingin plaj, 10 bin metrekarelik bir alanı kaplıyor. Bu arada Ploce plajı içerisinde çocuklar için özel olarak ayrılmış bir havuz alanı da yer alıyor. Aynı bölümde özel oyun alanları da mevcut. Plajın kendisi gibi otopark bölümü de ücretsiz.
Budva sınırları içerisinde ziyaret edebileceğin Aziz İvan Kilisesi, hemen kıyı alanında konumlanıyor. 12’nci yüzyıldan bugüne miras kalan kilise, şehrin en köklü dini mekanları arasına yer alıyor. Bir tür Katolik kilisesi olan Aziz İvan Kilisesi, 19’uncu yüzyılın başlarına dek katedral şeklinde hizmet vermiş. Çan kulesi her akşam özel bir şekilde ışıklandırılıyor. Bu ışıklandırma, kilisenin cam mozaiklerini öne çıkartıyor.
Karadağ’da ziyaret edebileceğin bir diğer dini mekan olan Podmaine Manastırı, Budva kentinde konumlanıyor. Podostrog yolu üstünde bulunan tarihi yapı, bir tür Sırp Ortodoks manastırı. Manastırın içerisinde girdiğinde birbirinden bağımsız iki kilise ile karşılaşabilirsin. Ülkenin zengin ve soylu ailelerinden birine mensup olan Crnojevic’in inşa ettirdiği manastır, 15’inci yüzyıldan kalma.
İçerisinde yer alan kiliselerin isimleri ise Meryem Ana Kilisesi ve Aziz Petka Kilisesi şeklinde. Sırpların meşhur yazarı Dositej Obradovic’in de 1700’lü yılların ortasında burada bir süre kaldığı biliniyor. Manastıra dair son restorasyon 2000 senesinde Vladimir Kirishavich tarafından gerçekleşmiş.
Tivat bölgesindeki Granski Park, büyük ağaçlardan ve yürüme yollarından oluşan etkileyici bir tabiat güzelliği. Nisan ayı ile ekim ayı arasında en yoğun zamanlarını geçiren parkın yapımı 1968 senesine uzanıyor. O dönemlerde burası bir tür bahçe tesisi olarak değerlendirilmiş. Daha sonraki dönemlerde yerel yönetimler tarafından yavaş yavaş genişletilerek bugünkü düzeyine getirilmiş. Bölge halkı yürüyüş, koşu ya da çeşitli spor aktiviteleri için bu iç açıcı ve huzur verici parkı aktif şekilde kullanıyor.
Lüks bir şehir olarak tanınan Tivat’a geldiğinde plaj konusunda tercihini Plavi Horizonti plajından yana kullanabilirsin. Yaz aylarında kalabalık olmasına rağmen plaj, berrak suları ve su aktivitelerine uygun yapısıyla gördüğü ilgiyi fazlasıyla hak ediyor. Lustica Yarımadası’nda konumlanan plaj, Przhno Vadisi’ne de komşu durumunda.
Toplam uzunluğu 350 metre olan mavi bayraklı Plavi Horizonti plajında su yavaş yavaş derinleşiyor. Bu nedenle derinlik seviyesinin çocuklar için gayet uygun olduğunu belirtelim. İskelesi, basketbol ve voleybol alanları, özel oyun bölgeleri ve restoranıyla Plavi Horizonti plajının beklentilerini karşılayacağından emin olabilirsin.
Denizcilik konusunda oldukça başarılı ve tecrübeli bir ülke olan Karadağ, bu yönünü Kotor Denizcilik Müzesi’ne net şekilde yansıtıyor. Müzeyi gezen kişiler özellikle 2. Dünya Savaşı’na odaklanan özel bölümlere ilgi gösteriyor.
Denizcilik yaklaşımlarının ve denizciliğe dair materyallerin zaman içinde ne şekilde değiştiğini bu müzede gözlemlemen mümkün. Müze bölgede “Maritime Museum” adıyla biliniyor. Bu arada Kotor Denizcilik Müzesi’ne ev sahipliği yapan dev bina, 18’inci yüzyılda bir saray olarak işlev görüyormuş.
Kişi başı 1.5 Euro
Açık olduğu saatler
Haftanın her günü 09.00 ile 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Yöre halkının Ostrvo Cvijeca olarak bildiği Çiçekler Adası, en az ismi kadar ilgi uyandıran bir ada. Tıvat şehrinin güney kısmında bulunan Çiçekler Adası, anakara alanına büyük bir köprü ile bağlanmakta. Ada içerisinde 1200’lü yıllardan kalan ve Aziz Sava onuruna inşa edilen bir kilise söz konusu. Burada adım attığın her sokakta rengarenk çiçeklerle karşılaşman olası. Çiçek çeşitliliği ve bolluğu nedeniyle adaya böyle bir isim verilmiş. Çiçeklerin arasında unutulmaz fotoğraflar çekebileceğini unutma! Seyahatin tadını tam olarak çıkarman için Karadağ otelleri linkine tıklayarak bütçene en uygun oteli seçebilirsin.
Tarihi bir kuleye komşu olmasından dolayı önemli bir ilgi gören Aziz Roko Kilisesi, Tivat şehrinde yer alıyor. Deniz kenarındaki dini mekan, çeşitli fotoğraflar çekmek için oldukça cazip. Bir Katolik kilisesi olan Aziz Roko Kilisesi’nin kule kısmına çıkabilir ve manzarayı sevdiklerinle birlikte uzun uzun izleyebilirsin.
Aziz Roko Kilisesi, aynı zamanda “Sveti Roko Church” ismiyle de biliniyor. Kilisenin yer aldığı Donja Lastva kasabası da turistik bir niteliğe sahip. Bu nedenle kilise ziyaretinden sonra dilersen bu şirin kasabanın sokaklarında da vakit geçirebilirsin.
Sizlere bir sonraki rota önerimiz ise Üsküp. Üsküp’te gezilecek yerler yazısına tıklayarak keşfetmen gereken yerleri öğrenebilirsin.