İstanbul coğrafi konumu, doğal güzellikleri ve kültürel çeşitliliğiyle tarih boyunca benzersiz bir yer olmuş. Eski İstanbul'dan günümüze kadar geçen zamanda birçok şey değişse de İstanbul'u İstanbul yapan değerler bizimle. O değerlerden biri de İstanbul'un semtleri ve ilçeleri. Bu kadim kentin semtleri ve ilçelerinin hikayesini keşfetmeye hazırsan tarihi bir yolculuğa çıkıyoruz.
*Kapak görselimiz yapay zeka ile hazırlanmıştır.
Boğaziçi'nin kendine has güzelliğiyle nice sanat eserine konu olmuş Anadolu Hisarı, boğazdan geçişin en dar olduğu noktaya hakim olunmak amacıyla kuruluyor. İstanbul'un fethi sırasında ise suriçine ilerlemenin ilk adımı olarak bu stratejik konum bu sayede ilk basamak oluyor. Küçüksu Kasrı'nın hemen yanında yer alan Anadolu Hisarı'nın eski İstanbul zamanında en önemli özelliği ise kaynak suları olmuş. Öyle ki denizden geçilse dahi bu kaynak sularının hürmetine af ve sağlık dilerlermiş.
Yıldırım Bayezid'in yaptırdığı ve günümüzde de kentin sembollerinden olan kalesi, denize doğru açılan sokakları, yalı ve konakları, boğazı tümüyle gören manzarası, balıkçıları ile Anadolu Hisarı özellikle hafta sonları kahvaltı yapıp şehir gürültüsünden uzaklaşmak için ziyaret ediliyor. Küçüksu Kasrı ve Otağtepe Fatih Korusu da bölgede gezebileceğin yerlerden. Göksu Deresi üzerinde bulunan teknelerden birini kiralayarak turlayabilir, dere kenarında veya Boğaz manzaralı noktalarda konuşlanan cafe ve restoranlarda keyifli vakit geçirebilirsin.
Tam 50 TL
Öğrenci-öğretmen 25 TL
MüzeKart geçmiyor.
Açık olduğu saatler
Pazartesi hariç 10.00 ile 18.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Haliç kıyısında konumlanan Fener ve Balat semtleri, tarihi dokusunu koruyan yerlerden. Adını Rumca saray anlamına gelen “palation” kelimesinden alıyor. 1950’li yıllara kadar dünyanın çeşitli yerinden gelip buraya yerleşen Yahudilere ve Rum kökenli vatandaşlara ev sahipliği yapan Balat’ta gezerken sık sık tarihi sinagog ve kiliselerle karşılaşacaksın.
Kozmopolit yapısı ve rengarenk sokakları hep buradaydı ama popülerleşmesi son birkaç yıla denk geldi. Merdivenli yokuşu ve sokaklarında bulunan çeşitli konseptlere sahip kafeler sevdiklerinle zaman geçirmek için çok keyifli noktalar. Balat'ta gezilecek yerler arasına ise mutlaka Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi, Cibalı Kapı, Küçük Mustafa Paşa Hamamı, Gül Camii, Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi, Kanlı Kilise (Moğolların Meryem’i Kilisesi) ve Kırmızı Mektep (Fener Rum Erkek Lisesi) yer almalı.
Semtin ismi, burada bulunan Bebek Çelebi adlı bir Osmanlı paşasının köşkünden alındığı düşünülüyor. Rumeli Hisarı'nın yapımından önce pek yerleşim alanı olarak kullanılmayan bölge, Osmanlı egemenliği döneminde gelişmeye başlamış. Semtin popülerliği 18. yüzyılın başlarına denk gelir. III. Ahmet ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın semte gösterdiği ilgiyle birlikte burada konaklar, yalılar, köşkler ve bahçeler inşa edilmeye başlanmıştır. Semt, uzun süre sayfiye yeri olarak kullanılmıştır. Ancak 19. yüzyılın ortalarında buraya vapur seferlerinin ve tramvay yolunun gelmesiyle kalıcı bir yerleşim yeri olarak kullanılmaya başlanmış.
İstanbul’un fethi sırasında Fatih Sultan Mehmet tarafından, Boğaz’dan Bizans’a gelecek yardımların engellenmesi amacıyla yaptırılan Rumeli Hisarı, Bebek’te uğraman gereken ilk yerlerden. Rumeli Hisarı ile Bebek merkezi arasında bulunan Aşiyan hem manzaranın tadını çıkarmak hem de tarihi yer gezmek isteyenlerin tercih ettiği bir nokta. Şair Tevfik Fikret’in köşkünün bulunduğu Aşiyan’ın ismi “kuş yuvası” anlamına geliyor. Müze olarak gezilebilen ve nefes kesici bir manzaraya sahip olan bu köşkün karşısındaysa İstanbul’un ünlü mezarlıklarından biri bulunuyor. Bebek Parkı ve sahili özellikle güneşli günlerde yürüyüş yapmak için ideal. Parktan başlayan yol boyunca sağlı sollu lüks kafe restoranları ve ünlü markaların mağazalarını görebilirsin.
Tam 130 TL
18 yaş altı ücretsiz.
MüzeKart ile ücretsiz.
Açık olduğu saatler
Pazartesi hariç 10.00 ile 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
İstanbul’un en meşhur yerleri listesi yapılsa ilk üçe girebilecek ilçesi Beşiktaş, Bizans döneminde şehirleşmesi olmayan bir kıyı bölgesiydi. 16. yüzyılda şehrin sur dışı da denilen tarihi yarımada kısmını aşmasıyla birlikte Beşiktaş da önemli bir yer haline geldi. Osmanlı hükümdarlığının önce Dolmabahçe ardından Yıldız saraylarına taşınmasıysa bölgeyi değerli hale getiren gelişmeler oldu. Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa döneminde önem kazanan denizcilik faaliyetlerinin merkezi o dönem liman olarak kullanılan Beşiktaş’tı. Şimdilerde de vapur iskelelerine sahip olan bu sahilde Barbaros Hayrettin Paşa’nın heykeli ve türbesi bulunuyor. Osmanlı sultanları tarafından doldurtulan sahil şeridinde eğlence ve dinlenme amaçlı yapılar, köşkler ve saraylar inşa edildi. 1930 yılında ilçe ilan edilen Beşiktaş aynı zamanda Türkiye’nin ilk spor kulübünün de merkezi.
Sınırları geniş bir alanı kapsayan Beşiktaş kelimenin tam anlamıyla bir yaşam merkezi. Güneşli bir günde dışarıda olmak istersen Maçka Parkı, Yıldız Korusu, Abbasağa Parkı, Halide Hanım Korusu, Kuruçeşme Parkı ve Fındıklı Parkı gibi yeşil alanlar seni bekliyor. Kabataş-Ortaköy sahil yolunda gezi rotası için listene Ortaköy Camii, Çırağan Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Deniz Müzesi, Feriye Sarayı, İnönü Stadyumu, Kabataş Erkek Lisesi'ni alabilirsin.
Cihangir, Kanuni Sultan Süleyman'ın erken yaşta vefat eden şehzadesi Cihangir'den almış. Cihangir, yangınlarla mücadele etmiş ve ahşap binaların yapılmadığı bir bölge olmuştur. 19. yüzyılda gayrimüslim azınlığın yerleşim yeri olmuş, sonraları şehrin üst kesiminin oturduğu ve çalıştığı bir semt haline gelmiş. 60'lı yıllardan itibaren yaşam koşulları kötüleşmiş ve mimari bozulmalar başlamış, ancak 80'lerden itibaren yeniden dönüşüm sürecine girmiştir. Şu anda İstanbul'un ünlü semtlerinden.
İstanbul'un popüler mekanlarından sanat galerilerine, antikacılardan kahvecilere, restoranlardan kahvaltıcılara kadar birçok aktiviteye ev sahipliği yapan Cihangir'de gezilecek yerler arasında Orhan Kemal Müzesi, Masumiyet Müzesi, Aya Triada Kilisesi, Kadiriler Tekkesi, Kılıç Ali Paşa Hamamı ve Cihangir Camii gibi yerler bulunuyor. Ayrıca Cihangir merdivenlerine oturarak İstanbul Boğazı'nı da izlemen de mümkün.
Eminönü, Bzyantion'un ilk kurulduğu bölgenin hemen dışında kalarak liman bölgesi olarak kullanıldı. Pisalılar ve Cenevizliler, 10. yüzyıldan itibaren Eminönü-Sirkeci kıyı hattında ticari limanlarını kurmaya başladı. Osmanlı döneminde Gümrük Eminliği'nin burada kurulmasıyla ismini aldı. Topkapı Sarayı'na yakınlığı ve Sirkeci Tren Garı'nın kurulması, Mısır Çarşısı ve Kapalı Çarşı'nın canlılığı, Galata Köprüsü'nün buraya konumlandırılması gibi faktörler, semtin Osmanlı döneminde de önemini artırdı. Günümüzde ticari önemi devam etmektedir.
Rüstem Paşa Camii, Yeni Camii ve Mısır Çarşısı, turistik gezilerde popüler yerlerdir. Mahmutpaşa ve çevresi, uygun fiyatlı alışveriş için tercih edilen bir bölgedir. Ayrıca Doğubank'ta uygun fiyatlı teknolojik ürünler bulunabilir.
Sultan IV. Murad’ın Revan Seferi sırasında buradaki kaleyi savaşmadan teslim eden İran asıllı Emir Güne Han, semte adını vermiş. Bu hamlesi ile sultanın takdirini kazanan Emir Güne Han’a Yusuf Paşa adı verilip şu anda Emirgan Korusu olarak bildiğimiz 500.000 metrekarelik Feridun Bey Bahçeleri armağan edilmiş. 19. yüzyılda Sultan Abdülaziz tarafından Mısır Hıdivi İsmail Paşa’ya armağan edilen koruda paşa önce sahile gösterişli bir yalı inşa ettirmiş. Ardından koruluk alan içerisinde hala bulunan Pembe, Sarı ve Beyaz Köşkleri yaptırmış. 1943 yılında İstanbul Belediyesi tarafından satın alınan koru, halka açık bir mesire alanı haline gelmiş.
Korusu ile bilinse de Emirgan, aslında yaşam alanı da olan bir semt. Boğaz kıyısından koruya uzanan alanı içerisinde sahil kahveleri, Emirgan Camii, Hamid Evvel Camii ve Hünkâr Kasrı, Panayia Evangelistra (Meryem Ana) Rum Kilisesi, Rum İlkokulu ve Şerifler Yalısı bulunuyor. Korudan aşağıya doğru indiğinde parktan çıkmadan evvel Lale Müzesi’ni ziyaret edebilirsin. Sahildeki kahvelerde Boğaz manzaralı bir dinlenme sonrası Sakıp Sabancı Müzesi’ni de görebilirsin.
Beşiktaş’ın lüks semti Etiler, 1940’lara kadar şehir dışında kalan boş bir alandan ibaretti. İstanbul’un Anadolu’dan aldığı göçler arttıkça şehirde yaşayacak alan sıkıntısı başladı. Levent konut projesi de bu yüzden ortaya çıktı. Etiler’e yaşam alanları bu konut projesinin bir ayağı olarak 1954’te inşa edilmeye başlandı. İlk başlarda “şehirden uzak, dağ başında” olarak nitelendirilse de günümüzde bölgenin oldukça hareketli ve şehir içi olduğunu görebilirsin. Lüks mağazaların, restoranların, İstanbul’un en ünlü alışveriş merkezlerinden birinin burada olması elbette burada yaşayan insanların sosyo-ekonomik durumlarını yüksek kılıyor. Ancak bundan yalnızca 70 yıl kadar önce şehir dışı sayılan ve boğaza tepeden bakan konumuyla Etiler, her kesimin dikkatini çekmeyi başarıyor.
Etiler, tarihi ve turistik geziler için uygun bir semt değil. Burada bolca alışveriş yapabilir, dünyaca ünlü markaları görebilir, arkadaşlarınla ilginç temalı restoran ve kafelerde takılabilir ve renkli gece hayatını deneyimleyebilirsin.
İlk Hristiyan şehidi olarak görülen Aziz Stefanos’un kemiklerini taşıyan gemi, yakalandığı fırtınadan kurtulmak için buraya sığınınca o zamanlar küçük bir balıkçı köyü olan yöreye Aya Stefanos denmeye başlanmış. Haçlı seferlerinde Latin ordusunun karaya çıktığı yer de olan Ayastefanos, İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı emrine girmiş.
İstanbul’un ilk plajına ev sahipliği yapan semtin bir diğer ismi Şenlikköy. Florya’nın en çok sevilen mekanlarından biri İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Sosyal Tesisleri. Burada nefis bir manzara karşısında uygun fiyatlı ve lezzetli yemekler yiyebilirsin. Semtin en doğusunda bulunan Florya Atatürk Ormanı, özellikle çocuklu ailelerin tercih ettiği bir yer. Ayastefanos Manastırı’nın kalıntılarını da barındıran ormanlık alan şehrin içinde bol oksijene ulaşmak için ideal. Sahilde bulunan Atatürk Deniz Köşkü 1988 yılından beri daimî bir Atatürk İstanbul’da sergisine ev sahipliği yapıyor.
İstanbul’a en yakın köy diyebileceğimiz Garipçe, Sarıyer ilçesine bağlı bir kıyı yerleşimi. Küçük, şirin ve sakin bir semt olan Garipçe, özellikle İstanbul’da yaşayan insanların hafta sonu kaçamakları için tercih ettiği yerlerden. Ünlü tarihçi Homeros’un Kharybidis adıyla andığı Garipçe, mitolojide lanetlenmiş Kral Phines’ın yaşadığı yer olarak da geçiyor. Sarp ve yüksek kayalıklardan oluşan yapısı sebebiyle “Akbabalar Şehri” yani Gyropolis ismiyle de anılıyor. Köyde Bizans ve Osmanlı dönemlerinden tarihi kalıntılar bulunuyor. Sultan III. Mustafa tarafından yaptırılan Garipçe Kalesi bu eserlerin en büyüklerinden.
Garipçe’de bulunan restoranlar sakin bir akşam eğlencesi ile uzun ve keyifli pazar kahvaltıları için uygun. Çevreyi keşfetmek istersen gözetleme kulesi, Garipçe Kalesi, Büyük Liman ve Rumeli Feneri oldukça yakın mesafelerde konumlanıyor. Özel araç dışında yalnızca Hacıosman metro istasyonundan kalkan belediye otobüsü ile ulaşabileceğin Garipçe’de tekne kiralayıp yüzmek de seçenekler arasında.
Kadıköy, İstanbul'un tarihinden daha eski bir geçmişe sahip. İlk yerleşimin M.Ö. 675 yılında kurulduğu düşünülüyor. Ayrıca M.Ö. 3000 yılına ait iskeletler, 1940'lı yıllarda Fikirtepe civarında yapılan kazılarda bulunmuş. Moda Burnu civarında bulunan Khalkedon (Halkedon) ise Apollon Tapınağı ile tanınır. Bizanslılar'ın Sarayburnu'na yerleşmeleri üzerine Kadıköy "Körler Ülkesi/Diyarı" olarak anılmaya başlandı. 1353 yılında Orhan Bey tarafından alınan Kadıköy bölgesi, İstanbul Kadısı Hızır Bey Çelebi tarafından yönetildi ve bu sebeple bölge Kadıköyü olarak adlandırıldı. Kadıköy, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde Müslümanlar ve gayrimüslimlerin bir arada yaşadığı bir yer olarak önemini korudu.
Kadıköy'de gezilecek yerler arasında Moda, Bahariye Caddesi, Süreyya Operası, Ayia Efimia Rum Ortodoks Kilisesi, Selimiye Kışlası, Ayia Triada Rum Ortodoks Kilisesi, Barış Manço Müzesi gibi yerler bulunuyor.
Bizans döneminden beri sahip olduğu liman ile ticaret ve eğlence merkezleri ünvanlarını elinde tutan Karaköy, hala önemini koruyan yerlerden biri. Fetih dönemine kadar Cenevizli tüccarların ticaret yaptığı bölge fetih sonrasında Cenevizli, Venedikli, Katalan ve Osmanlı tüccarlarına, Rum, Ermeni, Gürcü ve Yahudi vatandaşlarına ev sahipliği yapmış. 19. yüzyılın sonlarına doğru Karaköy, bankacılığın merkezi olmaya başlamış. 20. yüzyılda artan ticari aktivitelerle birlikte buraya liman gümrükleri ve deniz iskeleleri kurulmuş. Bölgenin şaşırtıcı güzellikteki tarihi mimarisi, burada yaşayan milletlerin çeşitliliği ile mümkün olmuş. Birçoğu koruma altında olan bu binalar, büyük şehre göç ile çarpık kentleşmenin ortasında kaldılar.
Tophane Kasrı, Nusretiye Camii, Türk-Ortodoks Patrikhanesi, Ziraat Bankası, Yeraltı Camii, Aya Nikola Kilisesi, Kamondo Hanı ve Kamondo Merdivenleri Karaköy'de görülecekler arasında.
Eski adı “Altın Kiremit” anlamına gelen Hrisokeramos olan semt, bu adı II. İustinos tarafından buraya yaptırılan altın yaldızlı kiremitlerle kaplı bir çatıya sahip kiliseden alıyor. Evliya Çelebi’nin notlarına göreyse Fatih döneminde buraya yerleşen Kuzgun Baba isimli bir ermişten ötürü şimdiki ismini almış. Kuzguncuk, İstanbul’un ilk Musevi yerleşim yeri olarak biliniyor. Döneminde Avrupalı Museviler’in “Kutsal topraklardan önceki son durak” olarak adlandırdığı semt, zamanla kutsal topraklara gidemeyeceğini düşünenlerin yerleşim yeri olmuş. Sonraki dönemlerde de gayrimüslim nüfusa ev sahipliği yapan semt, geleneksel Boğaziçi köyü mimarisini bozmamaya özen gösteriyor.
Sevimli bir eski İstanbul semti olan Kuzguncuk, mimari değerini korumaya devam eden yerlerden. Dizi ve film setleri için mahalle mekânı olarak sıklıkla kullanılan semt; Ekmek Teknesi ve Perihan Abla gibi ünlü dizilerdeki sevilen mahalleydi. Kuzguncuk güzel havalarda, keyifli bir Pazar günü geçirmek isteyenlerin akınına uğruyor.
Levent semti ve çevresi 1700’lü yıllara dek ormanlık araziymiş. 1780’lerde bu bölge, padişah I. Abdülhamid tarafından Kaptan-ı Derya Cezayirli Hasan Paşa’ya armağan edilmiş. Paşanın buraya kurduğu çiftlik, deniz askerlerine verilen isimden dolayı Levend Çiftliği olarak anılmaya başlanmış. III. Selim'in kurmaya çalıştığı Nizam-ı Cedid'in ilk kışlası Levent'te yer almıştır. Kışla çevresine silah üretimi için fabrikalar ve imalathaneler kurulmuştur. Ancak Kabakçı Mustafa İsyanı'nda kışla talan edilmiş. Levent, şehir merkezine uzak olması sebebiyle uzun süre boş arazi olarak kalmış. Ancak İstanbul'a göçün artmasıyla şehir sınırlarına dahil olmuş ve Emlak Bankası'nın konut projesiyle merkezi bir konuma gelmiş. Bu projeyle birlikte Levent'te modern kentleşme anlayışıyla konutlar, okullar, camiler ve eğlence alanları gibi detaylar düşünülmüş.
Genel olarak konut ve iş merkezleri bulunan semtte, turistik bir gezi yapmak çok verimli değil. Yakından gökdelen görmek için ideal olan Büyükdere Caddesi üzerindeyse birbirinden popüler ve her daim kalabalık alışveriş merkezleri bulunuyor. Türkiye’nin en yüksek yapısı olan Sapphire, Levent’in de en meşhur gökdelenlerinden biri. Alt katları alışveriş merkezi olan yapının en üst katında seyir terası bulunuyor. Yolun Levent civarına düşerse Sapphire Seyir Terası’na çıkıp İstanbul’a en tepeden bakmayı unutma.
Yüz yıllardır yerleşim yeri olan Ortaköy’ün bilinen ilk ismi Arkheion (Argion). Bizans döneminde balıkçı köyü olan semt, Bizans imparatoru tarafından buraya kurulan Ayios Fokas Manastırı sebebiyle Ayios Fokas adıyla da anılıyormuş. Osmanlı Dönemi’nde Kanuni Sultan Süleyman’a kadar yerleşilmeyen Ortaköy’e Hüsrev Kethüda’nın isteği üzerine, Mimar Sinan tarafından bir hamam yaptırılmış. 17. yüzyıla kadar dere içinde yaşayan Müslümanlar ve eski gayrimüslim mahalleleri bulunan semte, üst tabaka için yalılar ve hanedan için saraylar yaptırılmaya başlanmış. 1871 yılında semte yaptırılmaya başlanan Çırağan Sarayı’nın başlıca sebep olmasıyla dönem yalılarının hiçbiri günümüze ulaşamadı. 1854 yılında ilk yapımı tamamlanan Büyük Mecidiye Camii (diğer adıyla Ortaköy Camii), İstanbul’un uluslararası simgelerinden biri.
Ortaköy denilince akla gelen ilk şey waffle ve kumpir satan seyyar araçlar. Ortaköy’ün deniz tarafında, bir kısmı tamamen kapatarak oluşturdukları bu yiyecek alanında rengarenk tezgahlardan yükselen mis gibi kokular karnını acıktıracak. İstersen civardaki restoran ve kafelerde oturarak istersen bu arabalardan alıp denize nazır banklara kurularak yemeğini yiyebilirsin. Dolu dolu bir tarihe sahip Ortaköy’de restorasyonu yeni bitmiş Büyük Mecidiye Camii’yi gezmeni öneririm. Ayrıca semtte bulunan tarihi Ortaköy Hamamı, Feriye Sarayları, Çırağan Sarayı ve Esma Sultan Yalısı da görülmesi gereken mimari eserlerden. Gece gündüz kalabalık olan Ortaköy Meydanı, caddeyi kıyıya bağlayan ara sokaklarındaki renkli dükkanlar ve semtin gece hayatı da en az diğer yerler kadar meşhur.
Adından da anlaşılacağı üzere Polonezköy’ün ismi, buranın ilk başta bir Polonyalı köyü olmasından geliyor. Asıl adı Adampol olan semt, Polonya’nın kraliyet ailesi üyeleri tarafından kurulmuş. Polonya’nın bağımsızlığını kaybetmesinin ardından 1830 yılında çıkan ayaklanma sonucu ülkeden dünyanın çeşitli yerlerine göçler başlamış. Prens Adam Czartoryski'nin girişimiyle 1842'de Polonezköy kuruldu. Polak göçmenler için bir yaşam alanı olarak hizmet veren bu köy, zamanla 220 kişiye ulaştı. Polonya sınırlarından uzakta olan Polonezköy, ilk Polonyalı köyü olarak bilinir.
Polonezköy, hafta sonu kahvaltıları, çocuklu aile gezileri ve doğaya kaçış için ideal bir rota. Kahvaltı sonrası çevreyi keşfetmek için bisiklet kiralayabilirsin. Polonezköy Tabiat Parkı doğa yürüyüşleri ve bisiklet turları için ideal. Czestochova Meryem Ana Kilisesi, Arıcılık Müzesi, Polonezköy Cam Sanat Merkezi ve Polonezköy Kültür Evi gibi noktaları da ziyaret etmeni öneririm.
İstanbul’un binlerce yıllık tarihine göre genç diyebileceğimiz bir semt Taksim. Genişlemekte olan her büyük şehir gibi İstanbul’un da su sorunları yaşadığı bir dönem olmuş. Bu sorunu çözmek isteyen I. Mahmut, 1732’de şimdinin Taksim Meydanı’na bir maksem binası yaptırmış. Belgrad Ormanları’ndaki su kaynaklarından Galata civarındaki yerleşim yerlerine su ulaştırmak için kurulan hattın su dağıtım noktası olan Taksim Meydanı, ismini de bu işlevden almış. Yapıyı hala İstiklal Caddesi girişinde görebilirsin. 1806 yılında, eskiden kırlık alan şimdiyse Gezi Parkı olan bölgede Taksim Kışlası inşa edilmiş. Askeri alan olmasının yanı sıra bölgenin gelişimine de katkısı olan kışla; çeşitli gösteriler, yarışlar ve konaklama amacıyla da kullanılıyormuş. 1930’ların sonunda Lütfi Kırdar İmar Operasyonu adı verilen bölge imarını düzenlenme çalışmaları kapsamında meydan yapısını tamamlayabilen Taksim, Beyoğlu’nun en canlı noktası olarak yaşamaya devam ediyor.
İstanbul denince akla gelen ilk semt Taksim. Eğlence, alışveriş ve yaşam merkezi olan semt, adeta şehrin kalbi. Her saat kalabalık, her keyfe ve cebe uygun bir mekân bulunuyor ve dünyanın her yerinden insanlar burayı görmeye geliyor. Buradayken İstiklal Caddesi’ni bir baştan ötekine yürüyerek gezebilirsin. Ancak unutmamalısın ki Taksim, yalnızca bu caddeden ibaret değil. Özellikle Cihangir ile bağlantılı ara sokaklarında çok tatlı mekanlar bulabilirsin.Taksim’e gelmişken tarihi bir tur atmak istersen Taksim Meydanı’nda bulunan Cumhuriyet Anıtı’nı incelemekle başlayabilirsin. Ardından Sıraselviler Caddesi’ne ilerleyerek sağ tarafındaki Aya Triada Rum Ortodoks Kilisesi’ni ziyaret edebilirsin. İstiklal Caddesi üzerinden yoluna devam edersen Galatasaray Lisesi, Çiçek Pasajı, St. Antuan Kilisesi, Galata Mevlevihanesi ve Galata Kulesi’ni de görebilirsin.
Üsküdar’ın ilk ismi Yunanca “Altın Şehir” anlamına gelen Khyrsopolis imiş. Daha sonrasında Skutarion ismiyle anılmaya başlanan Üsküdar, İstanbul’un tarihi semtlerinden biri. Kadıköy ve Moda Burnu civarına şehir kuran Fenikeliler’in şimdiki Salacak sahili tarafına mendirek ve ticaret limanı kurduğu düşünülüyor. Üsküdar, Konstantinapolis’in fethi için stratejik bir nokta olması sebebiyle uzun süre çeşitli devletlerce askeri üst olarak kullanılmış. İstanbul’un fethinden sonra yerleşim yeri olarak kullanılmaya başlanan ilçe, zaman içerisinde gelişerek mahallelere ayrılmaya başlamış. Ayrıca Osmanlı saltanatı boyunca Üsküdar, Anadolu seferlerine çıkan padişahların Otağ Çadırı’nı kurdukları bölgeyi de kapsıyor. I. Dünya Savaşı’ndan sonra İstanbul’un işgal edilmesi sürecinde şehir halkı semt civarında toplanmalar, ayaklanmalar ve gösteriler yapmış. Cumhuriyet döneminde ilçe statüsü alan Üsküdar, bugün hala İstanbul’un en büyük ilçelerinden biri.
Kız Kulesi, Üsküdar'ın ve İstanbul'un en ünlü simgelerinden. Salacak Sahili'nden deniz yoluyla ulaşılabilir. Üsküdar'da bulunan diğer tarihi güzellikler arasında Mihrimah Sultan Külliyesi & Camii, III. Ahmet Çeşmesi, Yeni Valide Külliyesi & Camii, Beylerbeyi Sarayı ve Adile Sultan Kasrı yer alıyor. Şehri tepeden izlemek isterseniz Çamlıca Tepesi, Validebağ Korusu ve Fethi Paşa Korusu ziyaret edilebilecek güzel yerlerden.
İstanbul'da gezilecek yerler için tüm listeyi bu yazımızdan keşfedebilir, kadim kenti gezmeye başlayabilirsin.