Dünyanın en büyüleyici ulusal parkları
Dünya genelinde bulunan ulusal parklar, benzersiz doğal güzellikleriyle her sene milyonlarca turiste ev sahipliği yapıyor. Ulusal parklar, bir ülkenin çeşitli ekosistemlerini, vahşi yaşamını ve doğal güzelliklerini koruma amacıyla oluşturulmuş özel koruma alanları olarak biliniyor. Dağların zirvelerinden okyanus kıyılarına, tropikal yağmur ormanlarından çöl vadilerine kadar uzanan ve geniş bir alana yayılan ulusal parkların benzersiz doğal güzellikleri bulunuyor. Ulusal parklar, sadece doğa tutkunları için değil, aynı zamanda kültür, tarih ve macerasever gezginler için de ilk tercih noktalarından biri oluyor. Bu yazımızda, dünyanın dört bir yanında yer alan ulusal parkları ve öne çıkan özelliklerinden bahsediyor olacağız. Kemerlerinizi bağlayın, hazırsanız başlıyoruz.
1. Yellowstone Ulusal Parkı, ABD
Dünyanın ilk ve en eski ulusal parkını görmeye hazır mısınız? Park 1 Mart 1872'de Başkan Grant’in imzasıyla ABD'nin ve dünyanın ilk ulusal parkı olarak kapılarını açıyor. Yellowstone Ulusal Parkı yaklaşık olarak 8987 km²'lik geniş bir alana yayılıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin ve dünyanın en önemli sit alanlarından biri olarak kabul edilen Yellowstone Ulusal Parkı, her yıl milyonlarca yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret ediliyor. ABD'ye gidenlerin mutlaka görmesini önerdiğimiz ulusal park her yıl 4- 4,5 milyon arasında ziyaretçiyi ağırlıyor.
Yellowstone Milli Parkı 1978 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alıyor. Muhteşem bir doğal güzelliğe sahip olan milli park, özellikle içinde bulunan çok büyük gayzerleri ile tanınıyor. Ulusal parkta 300’den fazla gayzer, 290’dan fazla şelale bulunurken dünyanın en büyük kalderalarından biri olan Yellowstone Kalderası da ulusal parkın içerisinde bulunuyor.
Yellowstone Ulusal Parkı, çarpıcı jeotermal özellikleri ve zengin yer altı kaynaklarının yanı sıra Old Faithful gayzeri ve Grand Prismatic Spring gibi dünyanın üçüncü büyük kaplıcası gibi ikonik jeotermal zenginlikleriyle de adını duyuruyor. Dünyadaki sıcak su kaynaklarının yarısı burada olup sayıları 10000'i aşıyor.
Yellowstone zengin yer altı kaynaklarının yanı sıra barındırdığı canlı türleriyle ve muhteşem vahşi yaşamıyla da dikkatleri üzerine çekiyor. Yellowstone Ulusal Parkı; memeliler, kuşlar, balıklar ve sürüngenlerin yüzlerce türüne ev sahipliği yapıyor. Parkta, Kuzey Amerika boz ayısı, Amerikan kara ayısı, bizon, Kanada geyiği, antilop, çakal ve vaşaklar yoğun olarak bulunuyor. 1960'ların sonuna doğru Yellowstone da özellikle ayı sayısının arttığı gözleniyor. Nedeni ise ayılar insanlardan korkmadıkları için park ve piknik alanlarındaki çöpleri karıştırarak yiyecek temin etmeye çalışmaları. Ulusal park yetkilileri bunu önlemek için parktaki tüm çöp kutularını tamamen kapalı hale getiriyor ve onların erişemeyeceği şekilde yeniden dizayn ediyor.
Parktaki termal oluşumlar da hayvanların yiyecek teminine büyük ölçüde yardımcı oluyor. Gayzerlerin yaydığı ısı sayesinde otlar daha iyi gelişiyor ve bu ısı sayesinde otların kışın karlarla örtülmesi önlenmiş oluyor. Bu ısı sayesinde kış aylarında güneye göç eden su kuşları, kışında yaşamlarını parkta sürdürebiliyor. Bunun yanı sıra Yellowstone Ulusal Parkında yaklaşık olarak 1100 çeşit yerli bitki, 200’den fazla egzotik bitki bulunuyor.
Yellowstone Ulusal Parkında mutlaka görülmesi gereken yerler arasında Yellowstone Gölü, Yellowstone Nehri Büyük Kanyonu ve Büyük Prizmatik Kaplıcaları etrafındaki Old Faithful gayzeri bulunuyor. Gayzer Havzası Alanına giderek rengarenk gayzerleri görme fırsatı bulabilir, eşsiz bir görsel şölen yaşayabilirsiniz. Nefes kesici bir güzelliğe sahip olan Yellowstone Milli Parkında yürüyüş yapabilir, göl üzerinde tekne gezisine çıkabilir, birbirinden güzel fotoğraf kareleri yakalayabilirsiniz. Kamp yapmayı seviyorsanız 2.000 kişilik kapasitesi bulunan 14 kamp alanından birini seçebilir ve doğa içerisinde eşsiz dakikalar yaşayabilirsiniz.
2. Banff Ulusal Parkı, Kanada
Rocky Dağlarının güzelliği içerisinde yer alan Banff Ulusal Parkı, Kanada'nın ilk ulusal parkı olarak karşımıza çıkıyor. 1885 yılında Mağara ve Havza Kaplıcalarının keşfinden sonra kurulan Banff Ulusal Parkı, aynı zamanda Kanada’nın en ünlü milli parklarından biri oluyor. Ulusal park, büyüleyici dağ manzaraları, buzullar, göller, mineral kaplıcalar, kanyonlar ve zengin bir yaban hayatıyla olağanüstü çeşitlilikteki jeolojik ve ekolojik özelliği de ev sahipliği yapıyor. Doğa harikası Banff Ulusal Parkı, 1984 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesinde de yer alıyor.
Parkın içerisinde bulunan kayalık dağlar, Peyto Gölü ve 1.800 metre yüksekliğe ulaşan Waputik sağ silsileleri bulunuyor. Buzul alanın etkisi ile göl, eşsiz bir turkuaz rengine bürünüyor. Parkın içindeki en popüler cazibe merkezlerinden biri de Lake Louise. Bu eşsiz göl, adını Prenses Louise Caroline Alberta’dan alıyor.
Banff kasabasına da komşu olan ulusal parkta, seyahatiniz sırasında yapabileceğiniz birçok aktivite bulunuyor. Doğanın tadını çıkarabilir, gölde gondol ile gezebilir, rafting yapabilir, havza ve mağarada bulunan tarihi alanları keşfe çıkabilir veya parkta bulunan zümrüt yeşili gölde gezerek harika zaman geçirebilirsiniz. 28 kilometre uzunluğunda olan gölde yürüyüş yaparak, Kanada dağlarının güzelliğini keşfedebilirsiniz. UNESCO tarafından ‘’Dünya Mirası’’ ilan edilen bu milli parkta keşfedilmemiş birçok yer bulunuyor. Dağların el değmemiş zirvelerinde bulunan kaplıcaları keşfe çıkabilir, üşüyen ayaklarınızı buradaki sıcak sularla ısıtabilirsiniz.
Banf Ulusal Parkı aynı zamanda vahşi yaşama da ev sahipliği yapıyor. 53 farklı memeli türünün bulunduğu parkta, ziyaretçiler gezinti esnasında geyik, Columbian yer sincabı, bighorn koyunlarının yanı sıra daha birçok hayvan türü ile karşılaşabilir. Parkta, nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olan puma, kara ayı ve boz ayıda bulunuyor.
Banff Ulusal Parkında kamp yapma gibi bir düşünceniz varsa doğru zamanı seçmeniz çok önemli. Kasım ayında başlayan kar, kısa sürede bölgeyi etkisi altına alır ve bu kayak sezonunun başladığına işaret eder. Karın başlaması ile parktaki göller de donmaya başlar. Aralık ayının sonundan itibaren bölgede karla kaplanmayan hiçbir alan kalmaz. Sıcaklığın bu dönemde zaman zaman eksi 20 dereceye kadar düştüğünü söyleyebiliriz. Kış kampını, Tunnel Mountain Village II ve Lake Louise Kamp Alanında yapabilirsiniz. Banff bölgesi haziran-ağustos ayları arasında yoğun yağış alırken, ağustos ayından itibaren yazın etkisi hissedilir. Yürüyüş ve eğlenceli bisiklet turları ile parkın tadını çıkarılabileceğiniz bu dönem bize göre parkın en güzel dönemi. Bazı kamp alanları rezervasyon kabul ederken, bazılarında ise bu mevcut değil.
3. Kruger Ulusal Parkı, Güney Afrika
1898 yılında kurulan Kruger Ulusal Parkı, Güney Afrika'nın ilk milli parkı olup, yaklaşık olarak 19.485 km²'lik bir alanı kaplıyor. Park dünya çapında en iyi safari destinasyonu olarak, her sene binlerce turiste ev sahipliği yapıyor. Bunun en büyük nedenlerinden biri de Afrika'nın ‘’Beş Büyük’’ hayvanı olarak bilinen aslan, leopar, gergedan, fil ve Afrika mandasına ev sahipliği yapması. Bunun yanı sıra park farklı türde vahşi hayvanlara ve kuş türlerine de ev sahipliği yapıyor. Ayrıca Kruger Ulusal Parkı içerisinde 300'den fazla arkeolojik alan bulunuyor ve bu alanlar, bölgenin zengin tarihini ve kültürel mirasını ziyaretçilerine hissettiriyor. Park içerisinde; savan ve ormanlık alanlar, nehir kenarları gibi çeşitli bölgeler bulunuyor. Bu çeşitlilik çok sayıda bitki ve hayvan türünün parkta yaşamasını sağlıyor.
Kruger Ulusal Parkı, doğal güzellik, kültürel miras ve biyolojik çeşitlilik açısından dünyanın önde gelen vahşi yaşam alanlarından biri olarak kabul ediliyor. Park bu özellikleriyle, doğa tutkunları, macera severler ve vahşi yaşam meraklıları için eşsiz bir deneyim sunuyor. Parkta kendi başınıza yürüyüş yapabileceğiniz gibi, rehberli safari turları veya yürüyüş safarileri de gerçekleştirebilirsiniz. Ayrıca park içinde birçok konaklama seçeneği bulunuyor. Kruger Parkının kapıları yıl boyunca ziyaretçilerine açık, ancak en iyi safari deneyimi için parkı, kuru bir mevsim olan mayıs- eylül ayları arasında ziyaret etmelisiniz.
4. Torres Del Paine Ulusal Parkı, Şili
Torres Del Paine Ulusal Parkı adını gökyüzüne kule gibi uzanan masif 3 kayadan alıyor. Parka ismini veren 3 adet granit kayalı dağ, milli parkın sembolü olup, deniz seviyesinden 2200-2500 metre yükseklikte yer alıyor. 2.420km²'lik bir alana yayılan park, dünyanın en güzel turizm noktalarından biri olarak kabul ediliyor. Patagonya'nın kalbinde yer alan bu park, yüksek dağ zirveleri, berrak gölleri ve muhteşem buzullarıyla adından sık sık söz ettiriyor. Trekking, kamp tatili ve dağcılık için popüler yerler arasında bulunuyor.
Tabiatın cömert davrandığı park; büyük buzul alanlarına, yüksek dağlara, çok sayıda göle, tundra ve servi ağacından oluşan büyük ormanlara sahip. Orkide de dahil olmak üzere çok çeşitli çiçekler bulunan parkta, dağlar neredeyse parkın merkezinde bulunuyor. Dağların güneyinde ise tüm ihtişamıyla Lago Nordenskjöld gölü bulunuyor.
Çok fazla hayvan türü görülen Torres del Paine Ulusal Parkı, zengin bir vahşi yaşam alanına sahip. Park; puma, kondorlara kuşu, And Dağlarına özgü olan guanakolara ve gri patagonya tilkisi gibi hayvanlara ev sahipliği yapıyor.
5. Great Barrier Reef Deniz Parkı, Avustralya
Dünyanın en büyük mercan resifini görmeye hazır mısınız? Great Barrier Reef Deniz Parkı, Avustralya'nın Queensland kıyılarında yer alan ve dünyanın en büyük mercan resifi sistemi olan Büyük Set Resifini de bünyesinde bulunduran bir deniz koruma alanı olarak biliniyor. UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alan park, 1975 yılında kuruldu ve yaklaşık olarak 344.400 km²'lik bir alanı kaplıyor.
Park, 3.000'den fazla ayrı mercan resifi ve mercan kayalığını içerirken 600'den fazla adayı da bünyesinde barındırıyor. Great Barrier Reef Deniz Parkının zengin ekosisteminde; 1.500'den fazla balık türü, 400'den fazla mercan türü, 4.000'den fazla yumuşakça türü ve çok sayıda deniz kuşu türü bulunuyor. Balina göç yolu üzerinde bulunan park aynı zamanda büyük deniz kaplumbağalarının üreme alanlarından biri olarak da biliniyor.
Deniz Parkı, aynı zamanda bilimsel araştırmalar ve eğitim amaçlı çalışmalar için de kullanılıyor. Bu çalışmalar Avustralya Hükümeti tarafından, sürdürülebilir kullanım ve koruma ilkelerine dayanarak yürütülüyor. Great Barrier Reef Deniz Parkı iklim değişikliği, kirlilik ve insan faaliyetleri nedeniyle ciddi tehditlerle karşıya kalmış durumda. Özellikle, okyanusların ısınması sonucu yaşanan mercan ağartması olayları, resifin sağlığını ve çeşitliliğini tehlikeye atıyor.
Parkın korunması ve sürdürülebilir olması hem ekolojik hem de doğa açısından son derece önemli. Bu nedenle, parkın geleceği, yerel ve uluslararası çabalarla desteklenip korunmaya çalışılıyor.
6. Fiordland Ulusal Parkı, Yeni Zelanda
Fiordland Ulusal Parkı ülkenin en büyük milli parkı olup yaklaşık 10,000-12,500 km²'lik bir alana yayılıyor. UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alan park, zengin yaban hayatı çeşitliliği, flora ve faunası ile dikkat çekiyor.
Park içerisinde yer alan Browne Şelalesi, dünyanın en yüksek onuncu şelalesi olarak bilinirken, park ülkenin en derin göllerine, en kalın ormanlarına ve en yüksek dağlarına ev sahipliği yapıyor.
Fiordland, ismini aldığı fiyortlarla da ünlü olup bu fiyortlar, parkın çarpıcı güzelliğini artıran doğal oluşumlar arasında yer alıyor. Fiordland Ulusal Parkı, doğa severler, macera tutkunları ve bilim insanları için önemli bir destinasyon olup, çeşitli doğal güzellikler ve zorlu yürüyüş parkurlarıyla biliniyor. Park, Buzul Çağından kalan pek çok doğal oluşuma ev sahipliği yaparken bu özellikleri sayesinde dünya çapında da büyük bir öneme sahip durumda.
Fiordland, Yeni Zelanda'nın en çok yağış alan bölgesi olduğu için, parkı ziyaret etmeyi düşünüyorsanız yanınıza yağmurluk ve şemsiye almanızı öneriyoruz.
7. Serengeti Ulusal Parkı, Tanzanya
UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak korunan Serengeti Ulusal Parkı yaklaşık olarak 14,763 km²'lik bir alana yayılıyor. Milli park 1 milyondan fazla gnu ve içerisinde bulunan diğer hayvanların kuzey ve güney arasında göç ettiği önemli bir göç yolu üzerinde bulunuyor. Park aynı zamanda ekvator üzerinde yer aldığı için, parkta hem kurak hem de yağışlı mevsimler bir arada yaşanıyor.
Biyolojik çeşitliliği oldukça zengin olan parkta "Afrika'nın beş büyükleri" olarak bilinen türlerle birlikte zürafa, çita ve ceylan gibi diğer hayvanları da görmeniz mümkün. Ulusal parkta özellikle ceylanlar, antiloplar ve zebralar baskınken bunların yanı sıra, aslanlar, filler, leoparlar, gergedanlar ve bufalolar da dahil olmak üzere, park birçok canlıya ev sahipliği yapıyor.
Serengeti Ulusal Parkı farkı bölümlere ayrılmış olup her bölümün kendine has bir özelliği bulunuyor.
Merkez Serengeti: Antilopların göç yolu üzerinde yer alan bölgede özellikle Seronera Nehrinin çevresi leoparların sayısının en yüksek olduğu yer olarak biliniyor.
Güney Serengeti: Seyahatinizin en heyecanlı kısmı olan ve büyük göçün başlangıcına tanık olabileceğiniz Güney Serengeti, Ngorongoro Koruma Alanı ile Serengeti arasında yer alıyor.
Kuzey Serengeti: Kuzey Serengeti bölgesinde, temmuz ayından başlayarak eylül ayına kadar çok sayıda sürü hayvanının Mara Nehrini geçişini gözlemleyebilirsiniz.
Batı Koridoru: Grumeti Nehri üzerinde, mayıs- haziran arasında büyük Nil timsahlarını ve diğer yırtıcı hayvanları gözlemleyebilirsiniz.
Serengeti Ulusal Parkı, her yıl 150-200 bin arasında turiste ev sahipliği yapıyor. Parkta konaklama yapabileceğiniz kalıcı çadır kampları, gezici çadır kampları ve çeşitli localar bulunuyor. Bu konaklama seçeneklerinden birini tercih ederek unutulmaz deneyimler yaşayabilirsiniz.
