Doğu Avrupa’nın küçük ancak gezi açısından son derece zengin ülkesi olan Moldova Polonya ve Romanya gibi ülkelerle sınır komşusu. Kıtanın gizli cenneti olarak görülen Moldova dünyaca ünlü mahzenleri, dokusunu koruyan köyleri, Osmanlı ve Sovyet zamanından izler barındıran tarihi yapıları ile dikkat çekiyor.
Senin için başkent Kişinev’in ağırlıkta olduğu bir gezi listesi oluşturduk. Listeye gezmeden önce Moldova’ya gideceklerin bize en çok sorduğu birkaç soruyu senin için yanıtladık.
Moldova’ya ne zaman gidilir?
Karasal iklimin hüküm sürdüğü Moldova’da sonbahar ve kış aylarında yoğun yağış görülüyor. Moldova’nın keyfini çıkarmak ve dilediğince gezmek için ilkbahar ve yaz aylarında gitmeni öneriyoruz.
Moldova para birimi nedir?
Moldova para birimi Moldova leyi. 1 Moldova leyi ise şubat ayında 1,73 TL’ye denk geliyor.
Moldova’ya kimlik ile gidilir mi?
19 Şubat 2019 tarihinde yürürlüğe giren ‘’Kimlikle Seyahat Anlaşması’’ neticesinde yeni çipli kimlik kartı ile pasaporta gerek olmadan Moldova'ya turistik ziyaret gerçekleştirebilirsin.
Kişinev’deki dünyaca ünlü şarap mahzeni Cricova, toplamda 120 km’lik bir uzunluğa sahip. Bu bakımdan dünyanın en büyük iki şarap mahzeninden biri olarak gösteriliyor. Moldova’ya geldiğinde ülkenin pek çok noktasında şarap üretimine ya da şarap kültürüne dair bir ize rastlaman mümkün. Bu izlerden biri olan Cricova, çok çeşitli şarapları uzun yıllardan bu yana bünyesinde barındırıyor. Burada aynı zamanda şarap tutkunlarına yönelik olarak özel etkinlikler ve tadım günleri de düzenleniyor.
SSCB döneminden günümüze ulaşan bu devasa mahzen, aynı adı taşıyan kasabada konumlanıyor. Tarihi 1900’ların ortalarına uzanan Cricova’da toplamda 1 milyonun üzerinde şarap yer alıyor. Yeraltı mağarasında tüneller yaklaşık 100 metrelik derinliğe dek ulaşıyor. Yeraltındaki ideal sıcaklık değerleri ve saklama koşulları buradaki şarapları ayrıcalıklı kılıyor.
Tıpkı Cricova Şarap Mahzeni gibi Su Kulesi de Moldova’nın dünya çapında tanınan yerleri arasında. Kişinev Su Kulesi ya da Water Tower gibi isimlerle de anılan bölgenin tarihi 1892 senesine uzanıyor. Yapımında Alexander Bernardazzi’nin imzası olan Su Kulesi, konum olarak Bodoni Caddesi içerisinde yer alıyor. Kişinev Water Tower bugün itibarıyla bir müzeye dönüştürülmüş durumda. Müze kısmını ücretsiz olarak dolaşabilirsin.
Moldova tarihinden ikonik izlere sahip olan yapı, geçmiş dönemlerde Kişinev şehrinin su dağıtımında ciddi bir role sahipmiş. Toplamda 22 metrelik bir uzunluğa sahip olan Su Kulesi, aynı zamanda 2 metrelik genişliğiyle dikkat çekiyor. Özel asansörü sayesinde kulenin en üstüne çıkma şansın bulunuyor. 2000 ton su kapasitesine sahip olan Water Tower’a gelerek hem müze bölümünü ziyaret edebilirsin hem de en üst kata çıkarak panoramik manzaranın tadını çıkarabilirsin.
Haftanın her günü 10.00 ile 18.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Nativity Katedrali olarak da bilinen İsa’nın Doğuşu Katedrali, 1830 senesinde oluşturulmuş. Özellikle 2. Dünya Savaşı esnasında gerçekleşen bombalı saldırılardan dolayı ciddi düzeyde zarar gören yapı, Ortodoks Katedral Parkı’nın merkezinde konumlanıyor. Savaş sırasında aldığı hasarla beraber hem katedralin belli bölümleri hem de çan kulesi kullanılamayacak hale geldiği için kısa bir süre sonra restore ediliyor.
Kişinev içerisinde bulunan tarihi katedral, şehirdeki Rus mimarisinin en ideal örneklerinden birisi. Neoklasik tarzın benimsendiği Nativity Katedrali, eklektik şekilde oluşturulmuş. Son restorasyonu 1997 senesinde tamamlanan bu sembolik yapı, günümüzde aktif olarak kullanılıyor. Hafta sonlarında burada gerçekleştirilen özel törenlere dahil olabilirsin.
Moldova’nın başkenti ve en turistik bölgesi olan Kişinev’de yer alan Orheiul Vechi, ülkenin doğa harikası olarak kabul ediliyor. Turistlerin büyük ilgi gösterdiği bu ihtişamlı kompleks, şehir merkezine yaklaşık 30 dakikalık bir mesafede bulunuyor. Bölgede mağara, harabe ve sur kalıntıları dışında ufak da bir manastır söz konusu.
Bu arada mağara kısmına gelmeden önce eski bir hamamdan küçük kalıntılara da rastlayabilirsin. Bu hamamın Türklerden kaldığı düşünülüyor. “Old Orhei” adıyla da bilinen bölge; tırmanış, yürüyüş, doğa ve tarih meraklılarını bir araya getiriyor. Toplamda 220 hektarlık bir alanı kaplayan kompleks, Trebujeni Köyü’ne oldukça yakın.
Ülkenin en kapsamlı müzelerinden biri olan Moldova Ulusal Tarih Müzesi, 1983 senesinden günümüze ziyaret ediliyor. Kültür Bakanlığı kapsamında hizmet veren popüler müze, Moldova’nın tarihsel dokusuna ayna tutuyor. Müzeye geldiğinde genel olarak çok sayıda sanat eseri, silah, arkeolojik eser ve fotoğraf yer alıyor.
Moldova’nın en köklü müzelerinden biri olan Moldova Ulusal Tarih Müzesi, Kişinev’de konumlanıyor. Müzede toplamda 10 ayrı sergi salonu bulunuyor. Toplamda da 300 bin civarında özgün eserden söz etmek mümkün. Özellikle giriş kısmında yer alan ve “Roma Kurdu” olarak isimlendirilen heykel büyük bir ilgi görüyor.
Kişi başı 10 ley
Açık olduğu saatler
Cuma haricinde 10.00 ile 18.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Turla Irmağı olarak bilinen bölgenin hemen kıyısında yer alan Bender Kalesi, Osmanlı’nın Moldova sınırları içerisindeki son kalesi. Kaleye adını veren bender sözcüğü, “nehir kıyısında bulunan liman” anlamına geliyor. 1538 senesinde inşa edilen kalede Moldova’nın savaş ve mücadele ile dolu tarihinden izlere rastlaman olası.
Ülkenin kuzey kısmında yer alan Bender Kalesi’nin kitabesi günümüze dek ulaşmış durumda. Kalenin Tatar akınlarına engel olmak adına inşa edildiği biliniyor. 17’nci yüzyılda Bender Kalesi’ni görme şansı bulan Evliya Çelebi, eserlerinde kaleden övgüyle söz ediyor. Bu arada Transdinyester içerisinde bir şehir olan Bender’in gece hayatı açısından da hareketli olduğunu belirtelim.
Kişinev’de bulunan Zafer Takı’nı, Katedral Parkı’nın hemen giriş kısmında ziyaret edebilirsin. “The Triumphal Arch” ismiyle de bilinen Zafer Takı, başkentin tam anlamıyla sembol yerleri arasında bulunuyor. Katedrale olan yakınlığından dolayı “Holly Gate” şeklinde de anılan tarihi yapı, 1840 senesinde oluşturulmuş. Büyük ölçüde beyaz taşlardan oluşmasından dolayı oldukça ilginç bir görüntüye sahip olan Zafer Takı, 4 ayrı dikili taş sayesinde heybetli bir görüntü sunuyor.
Başkentin gezmeye değer yerlerinden biri olan Stefan Cel Mare Parkı ve Anıtı, tam olarak merkezde konumlanıyor. Turistlerin dinlenme ve buluşma adına en çok kullandıkları destinasyonlar arasında öne çıkan bu huzurlu bölge, Özgürlük Meydanı ve Dimitrie Candemir Meydanı arasında bulunuyor. Büyük bir bulvar içerisinde yer alan park ve anıt, çevresinde çok sayıda restoran ve kafe barındırıyor.
Şehrin en hareketli yerleri arasında gösterilen Stefan Cel Mare Parkı ve Anıtı, Hükümet Binası’na da oldukça yakın. 3 kilometreden uzun bu önemli bulvarda şık bir heykelle onurlandırılan Stefan, 15’inci yüzyıl savaşlarının sembol kahramanlarından biri. Bu arada park içerisinde akasya ve ıhlamur ağaçlarının ağırlıkta olduğunu belirtelim.
Başkent Kişinev içerisinde yer alan Albisoara Caddesi, uzun ve keyifli yürüyüşler yapmanıza olanak tanıyor. Kişinev’in kalbi sayılan cadde, aynı zamanda gece hayatı için de oldukça elverişli bir ortam sunuyor. Gece geç saatlere dek hareketli olan caddede çok sayıda pub bulunuyor. Bu arada cadde, aynı zamanda birden fazla parkı ve resmi kurumu da içinde barındırıyor. Öte yandan sinema salonları, alışveriş merkezleri, tarihi kiliseler de Albisoara Caddesi’nde kendine yer buluyor.
Valea Morilor Parkı da tıpkı Stefan Cel Mare Anıtı gibi yerel bir kahramanın anılarını yaşatmayı amaçlıyor. İlginç bir şekilde yeni evli çiftlerin fotoğraf çekmek adına tercih ettikleri bir park olduğunu söyleyelim. Özellikle de cuma günleri pek çok çiftin buraya akın ettiğini belirtmek mümkün. Daha önce park içerisinde yapılan arkeolojik kazılar neticesinde bölgede Mammothların yaşamış oldukları kanıtlanmış.
Parkın Pavilyon kısmı bizdeki Pamukkale’yi anımsatıyor. Suların sürekli aktığı basamaklar, parka gelen turistlerin ilgisini çeken yerlerin başında geliyor. Bu basamaklar parktan Komsomolsky Gölü’ne dek uzanıyor. Bu arada haftanın belli günlerinde park içerisinde canlı müzik yapılıyor. Ayrıca bu devasa park içerisinde 34 hektar boyutunda bir göl bulunuyor.
Başkente yaklaşık 60 km uzaklıkta olan Transdinyester, kendini genel anlamda izole etmiş bir yer. Henüz tam anlamıyla keşfedilmemiş olan bu saklı bölge, toplamda 4100 kilometrekarelik bir alana sahip. Oldukça orijinal bir atmosfere sahip olan Transdinyester, Moldova’nın bağımsız yerlerinden biri.
Resmi düzeyde kendilerine ait para birimleri, polisleri ya da bayrakları söz konusu. Ufak da olsa belirlenmiş bir sınırları bulunuyor. Burayı gezdiğinde Sovyet mimarisini büyük oranda korunduğunu görebilirsin. Dinyestr Nehri’ne komşu olan Transdinyester, 1992’deki büyük iç savaştan bu yana bağımsız. Transdinyester içerisinde Rus nüfusunun ağırlıkta olduğunu görebilirsin.
Ülkenin önemli sembollerinden olan Curchi Manastırı, çok sayıda bağımsız bölümden meydana geliyor. Keşiş odaları, yemekhane, kilise, bu yapılardan sadece bazıları. Daha önce özgün mimarisiyle ödüllendirilen Curchi Manastırı, ayrıca devasa bir meyve bahçesine de ev sahipliği yapıyor. Kompleks içerisinde toplamda 5 ayrı kiliseyi görme şansı bulabilirsin. Mother of God Kilisesi ise bu kiliseler içerisinde en çok öne çıkan yapı.
Sovyetlerin hakim olduğu dönemde akıl hastanesi olarak da kullanılması, burayla alakalı gizemi artırıyor. İçinde bulunduğu köyden dolayı Capriana Manastırı olarak da anılan Curchi Manastırı’nın 1400’lü yıllarda inşa edildiği düşünülüyor. Tarihi yapı başkente yaklaşık 40 km uzaklıkta.
Moldova’da gezilecek yerler listesinde her daim kendine yer bulan Sharna Köyü, hayranlık uyandıran bir atmosfere sahip. Kayaların birinde yer alan ayak izinden ötürü köy, kutsal bir yer olarak kabul ediliyor. Bu ayak izinin Meryem Ana’ya ait olduğu düşünülüyor. Hac için de bölge halkının sıkça ziyaret ettiği Saharna, genel itibarıyla manastır ve şelaleleriyle öne çıkıyor.
Holy Trinity Manastırı, Sharna içerisinde en çok ilgi gören yapı diyebiliriz. Köy sadece manastırlarıyla değil nefes kesen doğal güzellikleriyle de büyülüyor. Sharna Köyü’nde toplamda 22 ayrı şelale söz konusu. Doğa yürüyüşü ve doğa fotoğrafçılığı için de köyü ziyaret edebilirsin.
Her ne kadar konum olarak başkente uzak olsa da ülkenin en önemli dini mekanlarından biri olan Tipova Manastırı’nı gezi listene almanı öneriyoruz. Dinyester Nehri’ne yakın olan bu manastır, toplamda 3 ayrı komplekse sahip. Kayaların oyulması neticesinde inşa edilen bu orijinal manastır, ücretsiz şekilde ziyaret edilebiliyor.
Manastırın çevresi, aynı zamanda patikalı yollarıyla zorlu bir yürüyüş rotası sunuyor. Kompleks içerisindeki en köklü yapı 11’inci yüzyıldan bugüne ulaşmış. Diğer iki yapı ise 14 ve 16’ncı yüzyılda inşa edilmiş. Kompleksi dolaştığında 700 kesişin yaşayabileceği mağaralar ve küçük de bir şelale ile karşılaşman mümkün. Günümüzde bu mağaralarda ortalama 15-20 civarında kesişin yaşadığı biliniyor.
Ülkenin en fazla ilgi gören destinasyonlarından biri olan Codru, oldukça etkileyici bir vadinin üzerinde konumlanıyor. Çok farklı kuş türlerine ev sahipliği yapan Codru, ekolojik açıdan müthiş bir çeşitlilik sunuyor. Geçmişte ismi “Costiujeni” olan Codru, şehrin önemli banliyölerinden biri olarak da kabul ediliyor. Kişinev’in batı kısmında bulunan bölgenin güncel nüfusu yaklaşık 15 bin civarında. Codru aynı zamanda dilden dile aktarılan gizemli Costiujeni Hastanesi efsanesiyle de biliniyor.
Dilimize “Kraliyet Ormanı” olarak çevirebileceğimiz Padurea Domneasca, Prut Nehri’nin kıyısında konumlanıyor. 1990’ların başında kurulan bu özel koruma alanı, keyif veren bir gün vadediyor. Özellikle tabiat tutkunlarının öncelik verdiği yerlerden biri olan Padurea Domneasca, yüzlerce yıldır ayakta duran heybetli ağaçlarla dikkat çekiyor. Bu arada nehir kenarında yer alan barınakları ziyaret ederek yöresel lezzetleri deneyimleyebilirsin.
Moldova’nın en özgün mimarilerine tanıklık etmek istiyorsan, Taul Parkı’nı da mutlaka notların arasına almalısın. Taul Köyü içerisinde yer alan bu ilginç park, ülkenin kuzey kısmında yer alıyor. 1900’lü yılların başında oluşturulan park, aynı zamanda Ivan Pommer’in malikanesini de içinde barındırıyor.
Zengin çiçek tarlalarının yanında son derece otantik ağaçlarıyla öne çıkan Taul Parkı, fotoğraf çekmek adına en orijinal yerlerden biri diyebiliriz. Taul Parkı’nın alt bölümüyse genel olarak ormanlık bir alandan meydana geliyor. Bu turistik parkta toplamda 150 farklı ağaç türüne tanıklık etme şansı bulabilirsin. Dönemin en yetenekli peyzaj mimarlarından olan Padalco’nun tasarladığı park, ücretsiz şekilde ziyaret ediliyor.
Kişinev yakınlarında yer alan Soroca Kalesi, ülkenin tarihinde çok önemli bir öneme sahip. Kalenin geçmişini incelediğimizde pek çok savaşta savunma rolünü üstlendiğini görüyoruz. Kale Rumenlerin yoğun biçimde yaşadığı Soroca’da bulunuyor.
Kaleyi gördükten sonra Soroca’da keyifli bir keşif turu yapabilirsin. Kalenin stratejik konumu nedeniyle savaşlarda başarılı bir savunma mekanizması oluşturabilmiş. 1300’lü yıllarda inşa edilen Soroca Kalesi, Dinyester Nehri’ni gören geniş bir manzaraya sahip. Kalenin tepesine çıkarak bu eşsiz manzaranın tadını çıkarabilirsin.
Başkentte çocuklu ailelerin keşfetmekten büyük keyif aldığı Kişinev Botanik Bahçesi’nin tarihi 1950 senesine uzanıyor. Toplamda 76 hektarlık bir alanı kaplayan tarihi botanik bahçesinde 10 binin üzerinde çiçek ya da bitki türü bulunuyor.
Tabiatın içerisinde huzur verici bir gün geçirmek adına sevdiklerinle beraber Kişinev Botanik Bahçesi’ni ziyaret edebilirsin. Kuruluşunda özellikle Moldova Bilimler Akademisi’nin önemli bir rolü olan Kişinev Botanik Bahçesi, en sert ve zorlu iklim koşullarına bile dayanıklı olan ilginç çiçekleriyle ilgi topluyor.
Ülkede gezilecek pek çok yer gibi başkent Kişinev’de konumlanan Dendrarium Park, ufak süs havuzları ve gül bahçeleriyle büyük beğeni topluyor. Her tarafında bankların ve dinlenme alanlarının olduğu Dendrarium Park sayesinde kalabalıktan ve stresten uzak, farklı bir gün geçirebilirsin.
Romantik atmosferi ve tasarımından dolayı genç çiftlerin uğrak yeri olan park, 1973 senesinden bu yana hizmet vermeyi sürdürüyor. Bu arada parkta yer alan yapay göl, zambakları ve sevimli ördekleriyle parkın en hoş yerlerinden birini meydana getiriyor. Park içerisinde uçurtma uçuran, piknik yapan ya da göl kenarında dinlenen çok sayıda ziyaretçi ile karşılaşman olağan.
İçeriğimizde farklı destinasyonlardan söz ederken çoğu kez Dinyester Nehri’ne değinmek durumunda kaldık. Zira bu önemli nehir, Moldova’da gezmeye değer birçok noktayı etrafında toplamış bir yer. Geçmiş zamanlarda Romanya ile Sovyetler arasında sınır olarak işlev gören nehir, kartpostallık biri manzaraya sahip. Bölgede “Dniestr Nehri” olarak anılan bu tabiat güzelliği, Transdinyester’e son derece yakın. Nehrin kaynağı Ukrayna-Polonya sınırına dek uzanıyor. Bu arada Dinyester Nehri, Asya bozkırlarının da son bölümü olarak biliniyor.
Moldova denildiği zaman şarap mahzenlerinin öne çıktığını girişte aktarmıştık. Her ne kadar Cricova’daki büyük şarap mahzeni gibi olmasa da Milestii Mici Şarap Mahzeni de turistlerin ilgi gösterdiği yerler arasında. 200 kilometreyi aşan bir büyüklüğe sahip olan Milestii Mici Şarap Mahzeni, henüz potansiyel kapasitesini tam olarak kullanabilmiş değil.
Nitelikli şarap koleksiyonları ile beraber daha önce Guinness Rekorlar Kitabı’na da adını yazdıran mahzende 2 milyon kadar şarap söz konusu. Milestii Mici Şarap Mahzeni’nde ağırlıklı olarak kırmızı şarap koleksiyonlarının olduğunu söyleyebiliriz.
Sovyet coğrafyasının bir zamanlar en büyük eğlence merkezlerinden biri olan Kişinev Sirki, kendi döneminin efsaneleri arasında yer alıyor. 1981’de açılışı yapılan bu önemli sirk, aynı zamanda etkileyici bir mimariye sahip. Tarihi binayı dışarıdan incelediğinde brutalist mimariden izlere tanıklık edebilirsin.
Sovyetlerin dağılması neticesinde işlevini bir anda yitiren efsane sirk, yıllar sonra kapsamlı bir restorasyonda geçirilmiş. Bu onarım sonrasında kısmen de olsa kullanılabilir hale gelen Kişinev Sirki, Grigore Vieru Bulvarı’nda bulunuyor. Şu anda eskisi gibi sık sık sirk gösterileri yapılmıyor ama en azından bu etkileyici binayı yakından görmek için bile buraya uğrayabilirsin.
Ülkenin sanat tarihine ayna tutmayı amaçlayan Moldova Güzel Sanatlar Müzesi, Besarabya’da yetişen sanatçıların eserlerine odaklanıyor. Müze içerisinde ayrıca özel bir Avrupa koleksiyonu ile karşılaşabilirsin. Hemen giriş alanında Moldova’nın ünlü sanatçılarından Vlad Bolboceanu’nun eserlerine yer verilmiş.
Pavel Șillingovski için ayrılan odada ise sanatçının Sovyet coğrafyasında gezip fotoğrafladığı yerleri görüyoruz. Modern ve klasik eserlerin yanında yerel sanatçılara da koleksiyonlarında sıklıkla yer vermesi, burayı özel kılan özelliklerden biri. Öte yandan şehrin tam anlamıyla kalbinde bulunmasının yanında binanın başarılı bir şekilde restore edilmesi de müze ziyaretçilerini memnun eden unsurlar diyebiliriz.
Kişi başı 10 ley
Açık olduğu saatler
Pazartesi haricinde 10.00 ile 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Başkentin ilgi uyandıran müzelerinden biri olan Kişinev Silah ve Cephane Müzesi, özellikle 2. Dünya Savaşı döneminde kullanılan silah ve cephane ekipmanlarına odaklanıyor. Farklı türlerde ve teknik özelliklerde pek çok klasik silahın yer aldığı müze, doğal olarak bir askeri müze statüsünde. Ayrıca Sovyetler döneminde bölge halkına yapılan baskılar, farklı dokümanlarla müzede kendine yer buluyor. Kişinev Silah ve Cephane Müzesi’nin en çok ilgi uyandıran kısımlarından biri de dönemin koşullarını doğrudan yansıtan sorgu odaları. Avlu bölümünde ise genel olarak askeri ekipmanlara yer veriliyor.
Kişi başı 5 ley
Açık olduğu saatler
Pazartesi haricinde 10.00 ile 16.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Rose Valley ya da bir başka deyişle Gül Vadisi, günümüzde Kişinev şehrinde bulunan büyük bir şehir parkı olarak değerlendiriliyor. Slavlardan miras kalan bu popüler parkta köklü bir tapınağın kalıntılarına şahitlik etmen mümkün.
1800’lü yıllarda yenileme çalışmaları ile bir parka dönüştürülen bölgeye çok sayıda gül bahçesi dahil edilmiş. Aynı zamanda yapay baraj ve yapay göllerin de bulunduğu Rose Valley, bugün itibarıyla yüzlerce farklı çiçek türünü bünyesinde barındırıyor. Toplamda 150 hektara yakın bir alana yayılmış olan bu şehir parkında sene boyunca çok sayıda konser ve festival organize ediliyor.
Çocuklu ailelerin severek gittiği yerlerden biri de Chisinau Hayvanat Bahçesi. Bölgede Chisinau ZOO olarak bilinen bu eğlenceli bölge, ülkenin en büyük hayvanat bahçesi durumunda. 1978 senesinden bu yana açık durumda olan Chisinau ZOO, 1000’den fazla hayvan türüne ev sahipliği yapıyor.
Bölge halkının da özellikle hafta sonlarında ilgi gösterdiği Chisinau Hayvanat Bahçesi, her yaştan ziyaretçiye uygun bir yapıya sahip. Lama, maymun, aslan, kanguru, kartal gibi ilginç hayvan türlerini görebileceğin Chisinau ZOO, aynı zamanda küçük bir göle de sahip.
Nefes alacak, dingin bir ortamda dinlenecek bir yer arıyorsan Kişinev’de yer alan Cathedral Park’ı değerlendirebilirsin. Genel itibarıyla kavak ağaçlarından oluşan park, bir şehir parkı olarak geçiyor. Dinlendirici bir ambiyansa sahip olan Cathedral Park’ın içerisinde aynı zamanda bir katedral bulunuyor. Çok geniş bir alana yayılması, bankların, kafelerin ve yürüme parkurlarının yer alması, parkı daha da cazip bir hale getiriyor.
Başkent Kişinev’de bulunan Puşkin Anıtı da usta yazara duyulan saygının bir başka göstergesi. Stefan Del Mare Parkı’nın içinde olan bu estetik anıt, 7 hektarlık alanın en ilgi çeken yerlerinden biri durumunda. Zira parka gelenlerin önemli bir bölümü anıtın önünde fotoğraf çekilmeyi tercih ediyor. Rusya’dan sürgün edilip bir süre Moldova’ya sürgün edilen Puşkin, ülkesinin en başarılı yazarlarından biri olarak anılıyor. Büstün çevresinde yer alan akasya ve dut ağaçları, buraya çok daha hoş bir atmosfer kazandırıyor.
Başkentin en işlek caddeleri arasında olan Stefan Del Mare Bulvarı’na geldiğinde tarihi Hükümet Binası ile karşılaşabilirsin. Günümüzde bu ihtişamlı bina hala aktif şekilde kullanılmaya devam ediyor. Oldukça geniş bir bahçe içerisinde yer alan Hükümet Binası’nın hemen ön tarafında yakın zaman önce dikilmiş bir anıt söz konusu. Bu anıt, Sovyet işgalinden sonra yaşamlarını yitiren Moldovalı kişilerin anısına dikilmiş. Zafer Takı, Mihai Eminescu Devlet Tiyatrosu ve Parlamento Binası hemen bu bölgede yer alıyor.
Moldova’da yer alan tarihi kiliseleri keşfetmek istiyorsan Aziz Teodora De La Sihla Kilisesi’ne göz atmanı öneriyoruz. Adını ülkenin en meşhur komutanlarından biri olan Pyotr Potemkin’in kızından almış olan Aziz Teodora De La Sihla Kilisesi, yetenekli bir İtalyan mimar tarafından tasarlanmış. Bu nedenle Bizans mimarisinin baskın olduğu tarihi kilise, 1895 senesinden bu yana ayakta durmayı başarıyor.
Ölüm Vadisi Gölü olarak da adlandırabileceğimiz Lacul Valea Morilor var. Su kulesinin hemen arkasında konumlanan bu göl, dingin atmosferiyle hayranlık uyandırıyor. Gölü asıl güzel kılan çevresindeki devasa park alanı. Lacul Valea Morilor çevresinde yapılan özel peyzaj çalışmaları sayesinde bölgenin turistik değeri artırılmış. Bu peyzaj çalışmaları sırasında ayrıca yürüme alanları da dahil edilmiş.
1950 senesinde inşa edilen park, günümüzde çok daha modern bir havaya bürünmüş durumda. Sevilen parkın mimarisinde Robert Kurz ismini görüyoruz. Park içerisinde yer alan göl, toplamda 34 hektarlık bir büyüklüğe sahip. Bu capcanlı alan gündüz sineması ve yaz tiyatrosu dışında çeşitli konserlere de ev sahipliği yapıyor.
Gagavuzya bilindiği üzere Moldova’nın üç bölgesinden biri durumunda. 1994 senesinde bölgeye hükümet özel bir statü kazandırmış. Bu sayede yöre halkı ve hükümet arasındaki gerginlikler de son bulmuş. Bölge içerisinde genellikle Gagavuzca olarak bilinen ve Türkçeyi andıran bir dilin konuştuğunu vurgulayalım.
Gagavuzya Mustafa Kemal Atatürk Kütüphanesi ise bu özerk bölgenin başkenti olan Comrat’ta konumlanıyor. Kütüphane daha çok okulların açık olduğu dönemlerde aktif oluyor. Yaz aylarında kütüphaneyi ziyaret ettiğinde çok sakin bir çalışma ortamı bulabilirsin. Strada Lenin Caddesi’nde konumlanan Gagavuzya Mustafa Kemal Atatürk Kütüphanesi ücretsiz olarak ziyaret edilebiliyor. Bu arada kütüphanenin bahçe bölümünde ulu önderin harika bir büstü bulunuyor.
Hafta içi 08.00 ile 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Dünyaca ünlü yazar Puşkin’in yaz aylarında kullandığı ev, sevenlerinin ziyaret ettiği bir müzeye dönüştürülmüş. Büyük şair, sürgün yıllarını 3 sene boyunca Kişinev’de geçirmiş, hatta pek çok eserini de burada kaleme almış. Bunlar arasında en önemlisi ise Kafkasya Tutsağı.
Yazlık ev, 1948 senesinden bu yana bir edebiyat müzesi olarak değerlendiriliyor. Son restorasyonu 1982 senesinde gerçekleşen müze, Rus edebiyatına ilgi duyanların uğrak mekânlarından birisi. Müze içerisinde ünlü yazara dair çalışma masası, orijinal notlar, tablolar, heykeller ve kişisel eşyalar sergileniyor.
Kişi başı 10 ley
Açık olduğu saatler
Pazartesi haricinde 10.00 ile 16.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Kuruluşu 1889 senesine tekabül eden Etnografya ve Doğa Tarihi Müzesi, Moldova’da keşfedebileceğin en köklü müzeler arasında. Orijinal adı National Museum of Ethnography and Natural History olan müzede etnografik ve arkeolojik eserler dışında jeolojik, zoolojik ve paleontolojik eserler de sergileniyor.
Müzenin giriş karında daha çok bitki varlığına odaklanılıyor. Üst katta ise ülke tarihinde yaşayan toplulukların kültürleri ve geleneksel yaşam biçimleri yansıtılıyor. Zengin koleksiyonu ile heyecan verici olan müzede 100 yılı aşkın bir botanik bahçesiyle karşılaşabilirsin. Aynı şekilde 5 milyon yıllık olduğu düşünülen dinozor iskeleti de müzenin en ilgi çeken parçaları arasında yer alıyor.
Kişi başı 500 ley
Açık olduğu saatler
Pazartesi haricinde 10.00 ile 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Tiraspol içerisinde yer alan Kvint İçki Fabrikası, ağırlıklı olarak brendi üretimine ağırlık veriyor. Tarihi fabrika, 1897 senesinden bu yana kesintisiz şekilde faaliyet göstermeye devam ediyor. Moldova’nın en iyi brendilerini ürettiği düşünülen fabrika, bu alana meraklı olan turistleri kendine çekmeyi başarıyor.
Turistler buraya genellikle özel turlar eşliğinde katılım gösteriyor. Fabrikaya geldiğinde brandi dışında bölgenin meşhur konyaklarından da satın alabilirsin. Yıl içinde 10 milyon litre içki üretilen dev fabrikada turistlere özel hediyelik ürünlerin sayısı bir hayli fazla.
Ülkenin en yüksek noktalarından biri olarak kabul edilen Balanesti, manzarası sayesinde doğa tutkunlarını sene boyunca buraya çekiyor. Oldukça huzur verici ve sakin bir atmosfer sunan Balanesti, yemyeşil tepeleriyle ön plana çıkıyor. Ziyaretçiler genellikle buraya doğa yürüyüşleri ya da piknik yapmak adına geliyor.
Köylük bir alanın sınırlarında yer alan bu doğal güzellik, başkente 80 km’lik bir sürüş mesafesinde. Köyün ormanlık alanı Straseni adı verilen ilçeden başlıyor ve Ungheni bölgesine dek uzanıyor. Balanesti’nin en tepe noktası, yaklaşık olarak 435 metrelik bir yüksekliğe sahip.
Stefan Cel Mare adlı caddeye oldukça yakın konumda olan 31 August 1989 Caddesi, bölgede “Yeşil Koridoru” adıyla da anılıyor. Genel olarak ağaçlarla renklendirilmiş olan bu özel caddede çok sayıda müstakil yapıda şirin evle karşılaşman olağan. Küçük ancak yoğun bir cadde olan 31 August 1989 Caddesi, yakın zaman önce restorasyon sürecini tamamladı.
Granit taşlardan yapılan özel kaldırımlar, caddeye özgünlük katan bir unsur. Valea Trandafirilor Parkı ile Dendrariu Parkı'nı bir araya getirdiği için “Yeşil Koridoru” olarak lanse edilen cadde, yayalar ve bisiklet sahipleri için son derece ideal bir yapıya sahip. Şehirdeki ekolojik dengeyi sağlamasından dolayı bölge halkı bu caddeyi oldukça önemsiyor.
Moldova’nın özerk alanlarından biri olan Tiraspol, zengin koleksiyonu ile dikkat çeken büyük bir müzeye sahip. Tiraspol Ulusal Tarih Müzesi, yakın geçmişteki olaylara ve mücadelelere farklı bir perspektiften bakıyor.
Moldova’daki iç savaşa dair sayısız belge ve fotoğrafı bünyesinde barındıran müze, 25 Ekim Caddesi’nde konumlanıyor. Etnografik parçaların da yer aldığı müze, ağırlıklı olarak 19’uncu yüzyıldan günümüze odaklanıyor.
Kişi başı 26 ley
Açık olduğu saatler
Pazartesi haricinde 09.00 ile 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir.
Dünyanın pek çok noktasında Lenin heykellerinin yapıldığını biliyoruz. Fakat günümüze bu heykellerin çok azı ulaşabilmiş durumda. Ayakta kalabilen Lenin heykellerinden biri de Moldova’da yer alıyor. Tiraspol bölgesinde konumlanan bu heykel, Sovyet döneminden miras kalan devlet binasının hemen önünde konumlanıyor. Figür olarak Lenin’i pelerini rüzgarda uçuşan bir halde görüyoruz. Bu arada arkadaki devlet binasının tipik bir Sovyet binası olduğunu da hemen gözlemleyebilirsin.
Moldova pasaportsuz gidilecek ülkeler arasında yer alıyor. Pasaportsuz gidilen ülke ve şehirlerin tamamını keşfetmek için linkteki yazıya tıklayabilirsin.