Birçok devlete ev sahipliği yapmış, çinisi ile dünyaya nam salmış, yemekleri ve kültürel mirasları ile kendinden söz ettiren Bursa hem doğal hem de tarihi eserleri ile gezilip görülmeyi hak eden şehirler arasında. UNESCO Kültür Mirasları Listesi’ne birçok yapıtı ile girmiş olan Bursa’nın tarihini keşfetmeye hazırsan hadi gel bizimle birlikte hemen bu yolculuğa başla!
Bursa denince akla gelen hem dini hem de tarihi yapılardan biri olan Ulu Camii, 803 yılında tamamlanmış. Caminin mimarı bilinmiyor, ancak yaptıran kişi 1. Beyazıt. Ulu Camii’nin minberi, ceviz ağacından ve Kur’an’daki ayet sayısı kadar parçadan yapılmış. Minberin doğu yüzünde güneş sistemi, batı yüzünde ise galaksi sistemi tasvir edilmiş. Mihraptaki süslemeler ise Tevfik Paşa’nın Bursa’ya sürgün edildiği dönemde yapılmış.
Osmanlı’nın beşinci padişahı Çelebi Mehmet, zor dönemlerin izlerini silebilmek için görkemli eserler yaptırmaya başlamış. Bu eserlerden üçüncüsü ise Yeşil Külliye. Devletinin yeniden doğuşunu temsilen, bu eseri Uludağ’ın eteğinde bir tepeye inşa ettirmiş. Cami ve türbede kullanılan firuze çiçekli çiniler nedeniyle külliye halk arasında "Yeşil" olarak anılmaya başlanmış. Burası Bursa’daki Osmanlı mimarisinin ilk örnekleri arasında önemli bir yapı. Yeşil Cami’nin girişi mermer kaplı ve oldukça gösterişli. İçerisi çiniler ve Nakkaş Ali’nin kalemişleri ile süslü. Yeşil Camii’nin hünkar mahfili, dönemin tek örneği olarak altın yaldızlar ve çinilerle bezenmiş.
Yeşil Camii’nin güneyinde bulunan Yeşil Türbe, diğer türbelerden farklı bir özelliğe sahip. Osmanlı’da türbeler, genellikle oğullar tarafından babaları için yaptırılırdı fakat Çelebi Mehmet türbeyi kendisi için yaptırmış. Yeşil Türbe, Osmanlı külliyeleri içerisinde camisi ile yarışır boyutta ve ondan daha yukarıda olma özelliğine sahip tek türbe. Külliye içinde bulunan Yeşil Medrese, Türk-İslam tarihinin en önemli eğitim kurumlarından biri olarak görülüyor. Cami ve türbe ile karşılaştırıldığında oldukça sade bir yapıya sahip olan medrese, günümüzde Türk-İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılıyor.
Yeşil Külliye, 1975 yılında Türk İslam Eserleri Müzesi olarak hizmete girmiş. 13. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan Selçuklu, Beylik ve Osmanlı dönemlerine ait çini ve seramik, ahşap, oyma, kakma ve metal eserler, Türk maden sanatından örnekler ile Selçuklu ve Osmanlı sikkeleri, geleneksel Türk el işleri ve giysileri görebileceğin müzenin bahçesinde ise mezar taşlarını ve kitabeleri görebilirsin.
MüzeKart ile ücretsiz.
60 TL
Açık olduğu saatler
08.00- 19.00 (gişe kapanışı 18.30)
Her gün açık.
1. Murad tarafından 1300’lü yıllarda yaptırılan cami, Osmanlı mimarisinde alt katı cami, üst katı medrese olan tek yapı olma özelliğine sahip. Mimari açıdan Gotik, Selçuklu, Bizans ve erken Osmanlı özelliklerini barındıran yapının kim tarafından yapıldığı bilinmiyor. Hüdavendigar Külliyesi’nin türbesi 1854 yılında deprem sebebi ile tamamen yıkılmış, daha sonra yerine yenisi inşa edilmiş. Cık Cık (Gir-Çık) hamamı medrese öğrencilerinin ihtiyaçları için kullanılmaktaymış. Diğer külliye hamamlarına oranla küçük bir hamam olması yakınlardaki Eski Kaplıca’nın da kullanıldığına işaret ediyor olabilir.
Bursa’nın en büyük kaplıcası olan Eski Kaplıca (diğer adı ile Armutlu Kaplıcası) Roma ve Geç Antik dönem hamamlarına benzer şekilde inşa edilmiş. Kaplıca 1. Murad döneminde çifte hamam olarak yaptırılmış, 2. Beyazıt tarafından da soğuk bölümü eklenmiş. Yapısı sebebi ile bazı seyyahlar kaplıcayı bir Bizans eseri sanmış, bazıları ise Erken Osmanlı mimarisine ait olduğunu savunmuşlar.
Bir ticaret şehri olan Bursa’nın Hanlar bölgesi, dönemin kervan yolunu baz alarak şekillenmiş. 14. yüzyıldan itibaren hanların etrafında çarşılar, çarşıların etrafında da mahalleler oluşmaya başlayarak bölgeyi şehir merkezi konumuna getirmiş. Celali İsyanları sebebiyle bölge küçülmüş.
Koza Han, Fidan Han, Pirinç Han, İpek Han, Emir Han, Geyve Han, Galle Han, Çukur (Kütahya) Han, Kapan Han, Tuz Han günümüzde hala Hanlar bölgesinde bulunan hanlar.
Bu han, ipek kozası ticaretinin yapıldığı bir alan olduğundan Koza Han ismini almış. 15. yüzyıl sonlarında 2. Bayezid tarafından mimar Abdül ula bin Pulat Şah'a yaptırılmış olan han kervansaray mimarisinde bütünlüğünü koruyabilmiş bir eser. Anıt niteliğindeki giriş kapısı ve ortasındaki altı şadırvanlı köşk mescit ile Bursa’nın simgelerinden. Günümüzde yeme-içme için kullanılan ‘İç Koza Han’ bölümü zamanında ahır işlevindeymiş.
Tarihi bir saat kulesi olmasının yanı sıra, mükemmel bir Bursa manzarasını da sunuyor burası. Tophane parkında bulunan eser, Osman Gazi ve Orhan Gazi türbelerine de oldukça yakın. Osmanlı padişahı II. Abdülhamit'in tahta çıkışının 29. yılı için yaptırıldığı söylenen saat kulesi mimari açıdan da Osmanlı dönemi izlerini günümüze taşıyor.
Osmanlı devletinin kurucusu Osman Gazi, Bursa kuşatması sırasında oğluna Sainte Elie manastırının gümüş kubbesini göstererek buraya defnedilmeyi istediğini söyler. Sedef parmaklıklarla çevrili sanduka Osman Gazi’ye ait. Türbede ismi bilinmeyen on iki kişinin yanı sıra oğlu Alaaddin’in, Orhan Gazi’nin eşi Asporça Hatun’un, Asporça Hatun’un oğlu İbrahim’in ve 1. Murad’ın oğlu Savcı Bey’in de sandukaları da bulunuyor.
Osmanlı devletinin ikinci padişahı ve Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi’nin türbesi, babasının türbesinin tam karşısında bulunuyor. Türbe Sainte Elie Manastırı’nın mozaikleri üzerine inşa edilmiş. Orhan Gazi’nin sandukası orta kubbenin hemen altında, pirinç korkuluklarla çevrili. Türbede eşi Nilüfer Hatun’un, Nilüfer Hatun’un oğlu Kasım’ın ve kızı Fatma’nın, Cem Sultan’ın oğlu Abdullah’ın, 2. Bayezid’in oğlu Şehzade Korkud’un ve Yıldırım Bayezid’in oğlu Musa Çelebi’nin sandukaları da var. Diğer sandukaların kimlere ait olduğu bilinmiyor.
Diğer adı ile Hisar Kapı, Osmanlı öncesi Bursa’nın ana kent kapısı. İpek ve Baharat Yolu’na açılan kapı Osmanlı’nın kuruluşundaki askeri yönü ile de en önemli şehir kapısı konumunda. İlk kuruculardan Bitanyalılar’ın inşa ettiği kapı, Tophane’ye çıkan yolun başlangıcında yer alıyor.
Çakırhamam ve Tophane arasında bulunan kalenin yapımının M.Ö. 1. yüzyıla dayandığı söylenmekte. Kalenin, Hisar Kapı dahil beş adet kapısı bulunuyor. Bu kapılar Hisar Kapı, Kaplıca Kapısı, Zindan Kapısı, Pınarbaşı Kapısı, Yer Kapı. Kalenin toplam uzunluğu ise 2 metre.
Roma İmparatorluğu döneminden kalmış olan kale 300’lü yıllarda yapılmış. Su kanalları ve surları ile İznik’in tarihini hissedilebilir kılıyor .Lefke Kapı Su Kemeri, Nikaia (İznik)’nın suya ulaşımı için oldukça önemli bir kemer. Ayrıca Lefke Kapı ve İstanbul Kapısı surlarında M.Ö. 3. yüzyıla ait bir savaşın tasvirini görmen de mümkün.
Elmalı Dağı’ndan kemerler ile Lefke Kapı’ya, oradan da şehrin içine taşınan su Nikaia kentinin su ihtiyacını karşılamak için Roma döneminde inşa edilmiş. Yakın tarihe kadar kullanılan su kemerlerini yaptıran Hadrianus’un, bu sistemin korunması için koyduğu bazı kurallara bir yazıtta rastlanmış. Yazıtta su kanallarına zarar verenlerin cezalandırılacağına dair maddeler var.
İznik Gölü’nün 20 metre açığında ve 2 metre altında bulunan 1600 yıllık Aziz Neophytos Bazilikası İznik’in en büyük kilisesi olarak görülüyor.
Milano fermanından önce öldürülen Aziz Neophytos’un naaşının neden başka bir kiliseye taşındığı ve Antik kaynaklarda bahsi geçen bu bazilikanın nerede olduğu 2014 yılına kadar bilinmiyormuş. 700’lü yıllardaki deprem nedeni ile sualtına gömülen bazilikanın gün yüzüne çıkarılışı 2014 yılında ‘’En Önemli 10 Keşif’’ arasına girdi.
Kemerlerin birleşimi ile bir tür yükseltme üzerine yapılmış tiyatro, bu mimarisi ile Türkiye’deki tek örnek. Tiyatro 2. yüzyılda Bitanyalılar tarafından yapılmış. Gladyatör dövüşlerinden tutun da İznik’in kuruluşundan ölen askerlerin gömülmesi gibi birçok şey için kullanılmış. Osmanlı döneminde çini fırınları için de kullanılmış olan antik tiyatronun hayvan kapıları ve seyircisinin oturduğu alanın büyük kısmı hala ayakta ve görülmeye değer.
Türbelerden, süs eşyalarına her yeri süsleyen ve birçok Osmanlı mimari eserinde de karşımıza çıkan muhteşem İznik çinilerinin tarihi burada aydınlanmış. Bizans döneminden itibaren zanaatı ve sanatı ile öne çıkan İznik, tüm dünyaya çiniciliği ile ün salmaya devam ederken, Anadolu’nun seramik işçiliği tarihini de aydınlatmaya devam ediyor. Alanda yapılan kazılarda birçok farklı tekniğe ve figüre rastlanmış.
Uludağ’ın eteklerinde hem tek tanrılı hem de çok tanrılı dönemin kalıntıları var. Derecik Bazilikası ise bir ailenin keşfi sayesinde gün yüzüne çıkmış.
Mysia Olympos’u (Uludağ) pagan otoriteden uzaklaşmak isteyen Hristiyanların göç bölgesi haline gelmiş. Bu sebeple de Uludağ’da yüzden fazla manastır inşa edilmiş. Uludağ’da varlığına inanılan yüzü aşkın dini alandan biri olan bazilika, bu bölgede üzerinde ciddi bir araştırma yapılan ilk dini alan olma özelliğine sahip. İnsanlık tarihinin manevi yönü açısı dışında bazilikanın mozaik zemini sanat tarihi için de önemli. Kuş ve çiçek desenleri ile süslü zemin insana görsel şölen yaşatıyor.
M.Ö. 3000 yılından Bizans döneminin sonuna kadar, tüm buluntuların sergilendiği müze yalnızca Bursa’nın Osmanlı öncesi tarihini anlamak açısından değil, Anadolu ve insanlık tarihi açısından da oldukça önemli. 15 milyon yıl öncesinden fosiller, Kibele heykelleri, Athena ve Apollon'un bronz büstleri, değişik formdaki keramik kaplar, toprak eserler, sikkeler gibi bir çok eseri görme olanağı sağlamakta.
Ücretsiz.
Açık olduğu saatler
08.00- 17.00 (gişe kapanış saati 16.30)
Her gün açık.
Doğu Roma İmparatorluğu’nun sınır kalesi olan Castel, Osmanlı zamanında yaşanan Dimboz muharebesinin ardından Osmanlı’ya geçerek ismi Kestel olmuş. 4. Mehmet zamanında sınır kalesi olmaktan çıkarılıp yerleşim merkezi olarak kullanılmaya başlanmış.
‘’Beştaş’’ veya ‘’Nişantaşı’’ olarak da bilinen ve Roma Yolu üzerinde bulunan Dikilitaş bir anıt mezar. Orijinal hali altı taştan oluşan anıtın altıncı taşında Zafer Tanrıçası Nike’nin heykelinin bulunduğu düşünülüyor. Anıtın ise İznik kapılarını yaptıran Cassius Chrestus'un bir akrabasına ait olduğu varsayılmakta.
Emir Sultan’ın eşi ve Yıldırım Beyazıt'ın kızı Fatma Hundi Hatun tarafından yaptırılmış. Külliyenin camisi Bursa camileri arasında en büyük kubbeye sahip. Hamamı ise günümüzde el sanatları atölyesi olarak kullanılmakta. Emir Sultan halk tarafından oldukça sevilen ve saygı duyulan bir kişiymiş. Bu saygıdan ötürü türbenin bulunduğu mahallede yüz yıllardır ramazan davulu çalınmıyor.
Eski Bursa evlerinin bulunduğu sokak nostaljik atmosferinden dolayı Osmanlı Sokağı olarak bilinmekte. Doğal müze durumundaki sokak Bursa’nın en güzel fotoğraf noktaları arasında. Hem sivil mimari örneklerini görebileceğin hem de fotoğraf çekimi yapabileceğin tarihi bir durak olarak listende yer almalı.
Fatih Sultan Mehmed’in oğlu Şehzade Mustafa için yaptırılmış daha sonra ise diğer oğlu Cem Sultan da buraya gömülmüş. Türbenin iç süslemesi, tamamı ile Türk iç bezeme sanatını ve estetiğinin mükemmel bir örneği.
Kitabesi günümüze ulaşamamış olan yapı Orhan Gazi tarafından camiye çevrilmeden önce 7. Konsil’in toplantı yeri olması sebebiyle Hristiyanlık için de önemli bir yapıymış. Osmanlı döneminde kalem işçiliği ve çini ile süslenen yapının mihrabındaki çini izlerini görebilmek mümkün.
Dünyadaki dört çarşılı köprüsünden biri olan Irgandı Köprüsü 2. Murad döneminin önemli tüccarlarından biri olan Hoca Muslihuddin tarafından yaptırılmış. Aynı zamanda şehrin merkezini doğusuna bağlayan köprülerden biri. Bu köprünün bir benzeri ise Floransa’daki Vecchio ve Venedik’teki Rialto köprüleri. Öyle ki Floransa’daki ünlü Vechhio Köprüsü’nün Irgandı Köprüsü ile birebir olduğunu söyleyebiliriz.
Yenişehir’in kurtuluşundan sonra elde edilen silahların, eritilerek tamiratının yapıldığı söylenen kule bir zafer kulesi olarak görülmekte. Cumhuriyet alanında bulunan saat kulesi, Bursalı saatçi Osman Nuri Körüstan’ın imzasını taşımaktaymış.
Zindan işlevini zamanla kaybeden Zindankapı, Bursa’nın güneyinden Uludağ’ın eteklerine kadar kayalıklara oyularak inşa edilmiş. Bursa Kalesi’nin onarım projesi ile Zindankapı bir müzeye dönüştürülmüş.
Ücretsiz.
Açık olduğu saatler
09.00-17.30
Pazartesi hariç her gün açık.
UNESCO Dünya Mirasları Listesi’ndeki külliye 2. Murad tarafından Bursa’ya yaptırılan son padişah külliyesi. Muradiye külliyesinde sultanların akrabaları ve yakınlarına ait olmak üzere on üç türbe bulunuyor. İstanbul’dan sonra en çok saraylıyı barındıran hazire olma özelliğine de sahip. Külliyenin bünyesinde Muradiye Camii, günümüzde müze olan medresesi ve restoran olmuş olan imareti bulunuyor.
Türkiye’nin en yaşlı ve en büyük ağacı olan çınar Bursa’nın doğal tarihi eserlerinden ve miraslarından biri. Osmanlı Devleti'nin ilk köylerinden biri olan İnkaya Köyü'nden adını alan çınarın yaşı 600’den fazla. Çapı 3, yüksekliği ise 35 metre. Türkiye'nin en yaşlı ağaçlarından biri olan çınar ağacı doğal bir tarihi miras niteliğinde.
Orhan Gazi Külliyesi Bursa’yı fetheden Orhan Gazi tarafından 14. yüzyılda yaptırılmış. Külliyenin camisi, Orhan Gazi Camii, Dünya Mirasları Listesi’nde yer alıyor. Külliyenin içerisinde bulunan medrese ise yıkılmış. Hamamı ise günümüzde Aynalı Çarşı olarak bilinmekte. Emirhan Hanı da bu külliyenin bir parçası ve hanlar bölgesi de bu hanın etrafında oluşturulmuş.
"Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğunun Doğuşu" UNESCO Dünya Miras Listesi'nde yer alan köy, Osmanlı’nın Bursa’da kurduğu ilk yerleşimlerden biri. Bu köy, Osmanlı halk mimarisinin harika bir örneğini sunuyor ve iyi korunmuş durumu sayesinde ziyaretçilerine adeta bir zaman yolculuğu yaptırıyor. Köy meydanında bulunan Cumalıkızık Camii, 17. yüzyılda inşa edilmiş ve Selçuklu mimarisinin zarif özelliklerini taşıyor. Ne yazık ki, cami duvarlarındaki güzel hat sanatları boyanın altında kalmış. Bir başka önemli yapı olan Zekeriya Hatun Çeşmesi, 1917 yılında yapılmış ve hala suyu akıyor. Caminin yakınındaki Cumalıkızık Hamamı’nın yapım tarihi bilinmiyor, ancak hamamın ılıklık, sıcaklık, su deposu ve traşlık bölümleri orijinal haliyle korunmuş. Köy meydanında Etnografya Müzesi bulunuyor ve köyün bir köşesinde Bizans döneminden kalma kilise kalıntıları yer alıyor.
Köyde, “Cin Aralığı” adında dünyanın en dar sokağı bulunuyor. Efsaneye göre, köyü basan Yunan askerleri köylüleri camiye toplayıp yakmaya karar verir. Ancak köylüler, daracık bir geçitten kaçmayı başarır. Askerler, bu geçidin yalnızca cinler tarafından kullanılabileceğini düşündükleri için bu isimle anılmış.
Bursa’nın Mudanya ilçesinin sahil şeridindeki beldesi olan Tirilye’nin kuruluşuna dair çeşitli hikayeler var. Bunlardan en önem verileni Aya Yani, Aya Yorgi, ve Aya Sorti isimli papazların başpiskopozlarıyla anlaşmazlığa düşerek, müritleriyle birlikte aforoz edilerek beldenin Manastır denilen bölgesine yerleşip bölgenin, Tri-ilya (üç-papaz) olarak anılmasına neden oldukları hikaye. Daha sonra bölgenin adı Zeytinbağı olmuş fakat hala Tirilye olarak biliniyor.
Rumların ve Türklerin beraber yaşadıkları belde tarihi dokusuna da bunu yansıtmış. Taş Mektep, Rumlardan kalan şirin evler, Türk hamamı, Fatih Camii (Eski Aya Tadori Kilisesi), Kemerli Kilise, Dündar Evi ve eser niteliğindeki üç manastırı ile çokkültürlü şirin ve tarihi bir belde.
Bursa’yı baştanbaşa keşfetmek ve rotanı planlamak için Bursa’da gezilecek yerler rehberin linkte!