Yurt dışına seyahat etmek denince Heidelberg hatta Almanya birçoğumuz için akla ilk gelen seçenek değil. Ancak ülkenin güneyinde, Fransa sınırının yakınlarında bulunan şehir tarihi kalesiyle, yemyeşil doğasıyla, nefis lezzetleriyle tüm kıtanın en güzel yerlerinden biri ve kesinlikle görülmeye değer!
Frankfurt şehir merkezinden yola çıktıktan sonra yaklaşık 2 saat içinde Heidelberg’in merkezine geliyoruz. Şehre ulaşım için diğer seçenekler ise Stuttgart veya Karlsruhe üzerinden buraya gelmek. Şehir merkezinde dolaşırken dikkatimizi ilk çeken şeylerden biri nehrin kenarına dizilmiş tarihi evler. Burası ne Frankfurt’a ne de Almanya’nın diğer şehirlerine pek benzemiyor. Sanki tüm Heidelberg’de zaman durmuş gibi. Evler ve şehre tepeden bakan kale insanı bir anda geçmişe doğru yolculuğa çıkarıyor. Heidelberg’e ulaşmak için Frankfurt’a uçmak isterseniz, hemen tıklayın ve en uygun Frankfurt uçak biletlerini karşılaştırın! Buraya gelmek için tercihiniz Stutgart olacaksa, Stuttgart uçuşları da burada!
Nehrin kenarında kısa bir fotoğraf molasından sonra şehrin dar sokaklarında yürümeye başlıyoruz. Birbirini dik kesen sokak ve caddelerin her biri adeta yüzyıllar öncesine açılan bir kapı gibi. Noel öncesi olduğundan bu dönemde Avrupa’nın pek çok şehrinde kurulan pazarlar burada da kente bambaşka bir atmosfer kazandırmış. Pazarların Noel’den birkaç hafta öncesinde kurulduğunu ve Noel’e kadar devam ettiğini öğreniyoruz. Tezgahlarda satılan renkli hediyelikler, önce kokusuyla, sonra da tadıyla cezbeden krepler, patates kızartması, sıcak şarap ve çeşit çeşit sosislerin her biri başlı başına Heidelberg’i görmeye değer.
Merkezde biraz dolaştıktan sonra teleferikle kaleye çıkıyoruz. Neredeyse bir dakikadan az süren yolculuk Harry Potter kitaplarındaki Hogwarts Express kadar olmasa da son derece ilginç bir deneyim yaşatıyor. Kaleyi ziyaret etmek için aldığımız biletin ücreti 7 euro ve bilet fiyatına teleferik de dahil. Tepeye çıkaran teleferiğin ilk durağı Heidelberg Kalesi. İngilizce ve Almanca olarak yapılan anonslardan kaleye ulaştığımızı anlayarak iniyoruz. Bir sonraki durak ise aynı zamanda eski şehrin ilk yerleşimcilerine ev sahipliği yapan yüksek tepe. Buradan Heidelberg’i daha yüksekten görmek mümkün ancak şansımıza hava kapalı ve sisli. Bu nedenle doğrudan kaleye doğru yöneliyoruz.
Pek çok gezgin tarafından Avrupa’nın en romantik şehri olarak anılan Heidelberg’de inşa edilen tarihi kale son derece büyük ve heybetli. Sadece bu durum bile ziyaretçilere şehrin Almanya ve Avrupa tarihinde ne denli önemli bir yere sahip olduğunu anlatmaya yetiyor. Yemyeşil ormanların arasında inşa edilen ve Heidelberg Sarayı olarak da bilinen kalenin bazı bölümlerinin içi gezilebiliyor. 18. yüzyılda düşen bir yıldırım nedeniyle kalenin bir kısmı yakılmış ve bölgede yaşayan halk geride kalan taşları evlerinin inşasında kullanmış olsa da tarihi yapının bazı bölümleri halen ayakta. Kalenin dış cephesine yerleştirilen heykeller ise en dikkat çekici detaylardan.
İçinde bir de Eczane Müzesi bulunan kalede ayrıca dünyanın en büyük ahşap fıçısını görmek mümkün. 185 bin litreden fazla şarap alabilen fıçıyla fotoğraf çektirmek Heidelberg gezisinin olmazsa olmazlarından biri olarak kabul ediliyor. İçeride gezdikten sonra kalenin dışına çıkabilir, buradan görünen nefes kesici manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Kış döneminde daha sakin günler geçiren kalede yaz aylarının gelmesiyle konserler ve gösteriler de düzenleniyor.
Akşam havanın kararmasıyla birlikte bambaşka bir Heidelberg çıkıyor ortaya. Bir üniversite şehri olmasının da etkisiyle nüfusun büyük bölümünü gençler oluşturuyor. Bu da elbette canlı ve eğlenceli bir gece hayatını beraberinde getiriyor.
‘’Romantik Yol’’ adıyla bilinen rotanın üzerinde olan şehir geniş üzüm bağlarıyla çevrelenmiş durumda. Yani Heidelberg şarap sevenler için de çok doğru bir rota. Yemek zamanı geldiğinde lezzetli Alman yemeklerini tadabileceğiniz restoranlardan birine gelebilirsiniz. Daha tanıdık bir şeyler yemek isteyenler içinse ülkenin meşhur soslu dönerlerinden tadılabilecek pek çok büfe var. Buralarda Türkiye’den çok uzakta olsanız da mercimek çorbası, kıymalı pide hatta lahmacun bile bulmak mümkün! Tüm bunların dışında Heidelberg’de başta pizza, makarna ve tiramisu olmak üzere enfes İtalyan lezzetlerini, hamburgerleri ve daha fazlasını tadabilirsiniz.
Kaleden indikten sonra yapılabilecek en iyi şeylerden biri ise Neckar Nehri’nin kıyısında yürümek ve fotoğraf çekmek. Akşamları ışıklandırılan tarihi Eski Köprü günün her saatinde muhteşem manzaralar sunuyor. Toplam uzunluğu 200 metreye ulaşan köprünün çevresinde yaz akşamlarında oturarak nehrin manzarasını seyredebilir, kışın ise kar altında kalan şehri görebilirsiniz.
Heidelberg adı çok duyulmuş bir yer değil. Hatta Avrupa’da tatil denince genellikle akla gelen rotalardan biri de sayılmaz. Ancak özellikle iyi korunmuş yapıları, tarihe tanıklık eden kalesi, eğlenceli akşamları ve doğal güzellikleriyle kesinlikle görülmeye değer. Şehre özellikle yaz aylarında gelmeyi planlıyorsanız, otel rezervasyonlarını haftalar hatta aylar öncesinden yaptırmayı unutmayın. Çünkü bu dönemlerde şehir turistlerle dolup taşıyor ve yer bulmak son derece zor!