Türkiye'nin İran sınırında bulunan Ağrı ili; Orta Asya'dan gelen kavimlerin Anadolu'ya geçiş yolu olmuş ve tarih boyunca Hitit, Mitanniler, Urartu, Kimmerler, İskit ve Pers uygarlıklarına ev sahipliği yapmış olan önemli bir bölge. Tarihi dokusu ve farklı kültürlerden izler barındırmasıyla ilgi gören şehir 1071'de gerçekleşen Malazgirt Savaşı'nın ardından Türk boylarının göçmeye başladığı bir bölge haline gelmiş. Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılan şehir geçmişte Şorbulak, Karakilise, Ararat ve Karaköse adlarıyla anılmış. Güncel ismini içinde bulunan Ağrı Dağı'ndan alan şehir 1921 yılında Sovyetler Birliği ile yapılan bir anlaşma sonucunda Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına dahil edilmiş.
Birçok medeniyetin eserlerini barındıran şehir bu yönüyle gezginlerin dikkatini çekse de yerel halk turizmin yanı sıra hayvancılık ve tarım yaparak geçimini sağlıyor. Soğuk ve kuru bir iklime sahip olan Ağrı'yı gezmek için en uygun vakit yaz ayları. Doğubeyazıt (Urartu) Kalesi, Şoşik Kalesi, Üç Kilise, İshak Paşa Sarayı, Meya Mağaraları ve Keşişin Bahçesi mutlaka gezilmesi gereken yerlerden. Ağrı'nın kültürel yapısını anlamak istiyorsanız şehrin müzelerini gezmeyi ihmal etmemelisiniz. Neredeyse tamamına Müze Kart ile girebileceğiniz müzelerde birçok önemli eser sergileniyor.
Konaklamak için herkesin bütçesine uygun otel, pansiyon ve apartların bulunduğu şehirde lezzetli yemekler tadabileceğiniz restoranlar da var. Şefleriyle ünlü olan şehrin en meşhur yemekleri arasında Abdigör köftesi, alabalık, haşıl, hengel, murtuğa, halise, yalancı köfte, beyaz bal, kuymak ve hasude yer alıyor.