Gezme isteğinizi artıracak seyahat belgeselleri

nihanbayram

İzlediğin filmlerin çekildiği destinasyonları gezdin gördün, okuduğun kitapların geçtiği yerlere de gittin şimdi nereden ilham alsam da bir sonraki seyahatimi planlasam diye kendi kendine soruyorsan, cevabı söylüyorum: seyahat belgeselleri. Belki de hiç gitmediğin görmediğin dünyanın en ilginç yerlerine seyahat eden gezginlerin deneyimlerini izlemek, yeni planlar yapmak için en güzel başlangıç.

Küçük bir uyarıda bulunayım, eğer uzun zamandır seyahat edemediysen bu belgeselleri izlemeyi yarıda bırakıp uçak bileti bakmaya başlayabilirsin. O yüzden bence telefonunu ve kredi kartını kumandanın yanında tut ki anında uçak biletini alabilesin.

İçindekiler

A Map for Saturday

Kalabalık şehirlerde yaşayan herkes, her şeyi geride bırakıp uzaklara gitme hissine en az bir kere kapılmıştır diye düşünüyorum. Sadece bir sırt çantasıyla tüm dünyayı gezme konusu hiç açmıyorum çünkü o hepimizin hayali, biliyorum. Tabii “Yapabilir miyim” sorusuna çok kafa yorduğumuz için gidemiyoruz orası ayrı konu.

Biz gidemesek de giden birileri var. Mesela Brook Silva-Braga New York’taki hayatını bırakmış ve sırt çantasını alıp yola çıkmış. Sırt çantasında en büyük yeri de gezilerini çekebileceği kameralar kaplamış. Silva-Braga gittiği her yerde videolar çekmiş. Daha sonra da bu videoları yönetmenliğini yaptığı A Map for Saturday belgeseli haline getirmiş. Bu belgeseli izledikten sonra sırt çantanı toplamaya başlayacaksın, buna eminim. 

A Map For Saturday

Uçak Bileti

Dark Tourist

Turizm kelimesi bizlerin aşina olduğu bir kelime. Hatta duyar duymaz benim aklıma Antalya geliyor. Tabii turizmin sağlığından tut gastronomi turizmine kadar birçok çeşidi var. En ilginci ve belki de en korkutucusu da kara turizm. Dark Tourist’i izlemiş olanlar bu terime zaten aşinadır ama ben izlemeyenler için açıklayayım, trajik savaşlarla ve ölümle alakalı bir geçmişi olan destinasyonlara seyahat etmeye kara turizm deniyor.

Auschwitz toplama kampı ya da Çernobil felaketinin yaşandığı Ukrayna’da bulunan Pripyat şehri gibi yerlerden bahsediyorum. Yaşanan faciaları düşününce, fikri bile insanı ürpertmeye yetiyor. Dark Tourist de burada devreye giriyor. Bu 8 bölümlük belgesel serisinde, gazeteci David Farrier kara turizmin popüler noktalarını geziyor. Bize de izleyip gitmeye cesaret edebilir miyiz edemez miyiz diye düşünmek kalıyor.

Dark tourist

180° South

Seyahat sever olmak macera tutkunu olmayı da beraberinde getiriyor çünkü her yeni seyahat başka bir maceraya kucak açıyor. Belki başka birinden dinlediğinde öyle gelmeyecek şeyler bile senin için bir maceraya dönüşebiliyor. Durum böyle olunca da seyahat ve macera ayrılmaz bir ikili oluyor. İşte 180° South da hem seyahat hem de macera sevgini doyuracak.

Belgesel, Jeff Johnson’un kahramanları olarak gördüğü Yvon Chouinard ve Doug Tompkins’in Patagonya yolculuğunu yeniden yapmasını anlatıyor. Jeff bu yolculuk boyunca çok nadir yapılan bir tırmanış gerçekleştiriyor ve hayatında karşılaştığı en büyük dalgada sörf yapıyor. En güzel kısmı da, yolculuğu esnasında Yvon ve Doug’la karşılaşması. Bu karşılaşma kamp ateşi etrafında izleyenin içini ısıtacak sohbetleri beraberinde getiriyor.

180 South

Expedition Happiness

Sevdiğin insanla ya da arkadaşlarınla bir karavan yolculuğuna çıkmayı hayal etmeyen bir gezgin kaldığını düşünmüyorum. Tamam karavanla gezmeyi düşünmediysen de arabaya atlayıp planlamadığın, süresini hesaplamadığın bir yolculuk yapma fikrine uzak değilsindir. Evet bunlar çok güzel hayaller ama herkes kendine göre bir engel bulup bir türlü yapamıyor.

Felix Starck ve kız arkadaşı Mogli tüm engelleri göze alıp Almanya’dan Amerika’ya gitmişler ve eski bir okul otobüsünü eve dönüştürüp onunla yola çıkmışlar. Bu macerada karşılaştıkları hem olumlu hem de olumsuz şeyleri Expedition Happiness adlı belgeselde izleyebiliyoruz. Bence bu belgeselin en güzel yanı, yaşadıkları olumsuzlukları anlatarak her şey harikaymış hissi vermemeleri. Yani böyle bir yolculuğa çıkmak istersen neler yaşayabileceğini öğreniyorsun.

Expedition happiness

Samsara

Evet seve seve seyahat ediyoruz, görmek istediğimiz yerleri geziyoruz ve tanıyoruz ama yerel kültürlerini tanıyacak kadar vakit geçirebiliyor muyuz acaba? Kendine bunu hiç sordun mu bilmiyorum ama ben bazı seyahatlerimde durup bunu düşünüyorum. Belli bir süreliğine de olsa gittiğimin yerin yerlisi olup bir de öyle tanımak istiyorum orayı. Benim gibi düşünenler var mı diye araştırma yaparken denk gelmiştim Samsara’ya.

5 kıtadan 25 farklı ülkenin kültürleri, inanışları gibi o ülkede yaşayanların deneyimleyebileceği şeyleri gözleri önüne seriyor bu belgesel. En önemli özelliklerinden biri de seslendirme yapılmamış olması. Sadece görüntülerle veriyor mesajlarını ve bu yüzden de herkes için farklı bir yorumlaması var.

Samsara

Happy People: A Year in Taiga

Seyahat ederken yanımıza birçok teknolojik alet alıyoruz. Kamera, bilgisayar, drone olmadan tatile çıkamayan insanlar var sonuçta. Peki ya yanında telefonun dahi olmasa? Olasılığı bile yabancı ve korkutucu geliyor bazılarına. Teknolojiye öyle bağlıyız ki önceki yaşamımızı unutmuş gibiyiz.

Happy People: A Year in Taiga, teknoloji olmadan yaşamlarını sürdüren insanları anlatıyor işte. Werner Herzog, Sibirya’nın derinliklerine bir yolculuğa çıkmış ve Sibirya yerlilerinin yaşamlarını kayıt altına almış. Bu yerlilerin yaşamına giren teknolojik tek alet ise Herzog’un kamerası. Yerliler zorlu kış şartlarında hayatta kalma mücadelesini tüm teknolojik gelişmelerden uzakta veriyor ve çok mutlular. İnsan teknolojiyle bu kadar iç içeyken biz niye mutsuzuz diye düşünmüyor değil açıkçası.

Happy people a year in taiga

Under an Arctic Sky

Hayatta diğer her şeyde olduğu gibi seyahat ederken de risk almadan güzel anılara ve deneyimlere ulaşamıyoruz. Gözünü karatıp bazı risklere meydan okumak gerekiyor ki yaptığın yolculuk hayat boyu unutamayacağın bir deneyime dönüşsün. Tabii bazı riskleri almak da cesaret istiyor.

Under an Arctic Sky da 6 cesur sörfçünün hipotermi riskini bile göze alarak İzlanda’nın kuzey sahillerine gitmesini anlatıyor. Bu 6 sörfçü İzlanda’nın sıfırın altındaki soğuğunda hayatlarında daha önce hiç karşılaşmadıkları dalgalarda sörf yapıyorlar. Kısacık bir belgesel olsa bile onların bu buz gibi macerasını izlerken sen oturduğun yerde üşüyeceksin ama İzlanda’nın görsel şöleni için değer.

Under an Arctic Sky

Ne yalan söyleyeyim ben bu yazıyı yazarken bile birkaç defa durup uçak biletlerine baktım, hatta birazdan alacağım. Sen de yazının sonuna kadar zor dayandıysan düşün bu belgeselleri izlerken daha da çok isteyeceksin. Ben buraya “Belgeselleri izleyene kadar dayanamam, hemen uçak bileti almam lazım” diyenler için linki bırakıyorum ama bence mobil uygulamamızı da indir ki televizyon karşısında kolayca bilet alabilesin.


nihanbayram
Nihan Bayram
416 Yazı
Bilkent Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Bir süre bir marka ajansında içerik editörlüğü yaptı. Hürriyet Kitap bünyesinde "Ün, Aşk ve Diğerleri" adlı kitabı yayınlandı. Ajans deneyiminden sonra Enuygun ekibine katıldı.
Yorum Yap
Yorumlar
Bu yazı için henüz bir yorum yapılmamış. İlk yorumu yapan sen ol.
Uzman Yazarlar

10 milyondan fazla kullanıcı, seyahatini Enuygun’la planlıyor!

Hemen İndir

App Store'dan

indirin

Google Play

'DEN ALIN

AppGallery

ile KEŞFEDİN