Hollanda göz alıcı kanalları, tarihî binaları ve modern yaşam tarzıyla Avrupa'nın en güzel ülkeleri arasında yer alıyor. Ülkenin her köşesi, benzersiz mimarisi, zengin kültürü ve huzur veren doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyülüyor. Hollanda’nın farklı şehirleri mimari ve sanatsal zenginliklerinin yanında her şehrin kendine has atmosferi ve sunduğu deneyimleri ile de dikkat çekiyor. Birlikte Hollanda’nın en güzel şehirlerini keşfedelim ve her birinin sunduğu eşsiz özelliklere yakından bakalım.
Amsterdam, kanalları, bisiklet yolları ve hareketli yaşamıyla Avrupa'nın en özgün şehirlerinden biri. Hollanda'nın başkenti olan bu şehir, sokakları ve modern yapılarıyla ziyaretçilerini kendine hayran bırakabiliyor. Şehrin merkezinde yer alan ünlü Dam Meydanı, turistlerin uğrak noktalarından biri. Bu meydanda Amsterdam Kraliyet Sarayı ve Nieuwe Kerk (Yeni Kilise) gibi tarihî yapılar bulunuyor. Saray Amsterdam’ın altın çağına dair etkileyici bir mimari örnek sunarken kilise sanatsal sergilere ev sahipliği yapıyor.
Amsterdam’ın en ikonik noktalarından biri de Rijksmuseum. Burada Hollandalı ustaların eserleri sergileniyor ve şehrin sanat geçmişine tanıklık ediliyor. Şehirde sanatseverler için Van Gogh Müzesi de büyük ilgi görüyor. Van Gogh’un en ünlü eserlerine ev sahipliği yapan bu müze, ziyaretçilerine unutulmaz bir deneyim sunuyor. Amsterdam'ın başka bir cazibesi ise Anne Frank Evi. Bu evde Anne Frank’in İkinci Dünya Savaşı sırasında saklandığı yeri görmek mümkün.
Rotterdam, Hollanda’nın önemli liman kentlerinden ve modern yüzü ile misafirleri etkileyebilen noktalarından. Tarihiyle olduğu kadar, mimarisi ve dinamik atmosferiyle de ziyaretçilerini ağırlıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında kentin büyük bölümü harap olsa da sonrasında yeniden ayağa kaldırmak için birçok çalışma yapıldı. Bu nedenle Rotterdam’da tarih ve modernlik iç içe geçmiş durumda. Şehirdeki en önemli tarihî alanlardan biri kentin eskiden kalbinin attığı yer olan Delfshaven. Burası, Rotterdam’ın 1940’taki bombalardan kurtulan nadir bölgelerinden birisi ve 17. yüzyıldan kalma binalarıyla geçmişe tanıklık ediyor. Aynı zamanda, Mayflower gemisiyle Amerika’ya yolculuk eden Pilgrimlerin (Hacı) buradan yola çıktığı biliniyor.
Rotterdam’ın simgelerinden biri olan Erasmus Köprüsü, şehrin yenilikçi ruhunu en iyi yansıtan yapılar arasında. Bu zarif köprü, hem bir mühendislik harikası hem de şehrin modern siluetine katkıda bulunan önemli bir sembol olarak görülüyor. Rotterdam’ın modern tarafında bulunan yapılar arasında da küp evler ve Markthal yer alıyor. Küp evler, Rotterdam’ın yaratıcı mimari anlayışını gözler önüne sererken Markthal ise hem bir pazar yeri hem de sanat galerisi olarak hizmet veriyor.
Den Haag, ya da bilinen adıyla Lahey, Hollanda'nın zarif şehirlerinden biri. Şehir, hükümetin ve uluslararası yargının merkezi olarak bilinse de, tarihî dokusu ve mimari zenginliğiyle de ziyaretçilerini kendine çekiyor.
Kentte ziyaret edilecek alanlar arasında ilk sırayı 13. yüzyılda inşa edilen ve günümüzde Hollanda’da idarenin merkezi olarak kabul edilen Binnenhof alabilir. Parlemento Binası ve başbakanlık ofisini barındıran Binnenhof, şehirdeki tarihî yapılar arasında en çok ilgi görenler arasında yer alıyor. Binanın yanında yer alan Mauritshuis Müzesi ise sanatseverler için adeta bir cennet. Rembrandt ve Vermeer gibi ünlü ressamların eserleri bu müzede sergileniyor. Lahey aynı zamanda Kraliyet Sarayı Noordeinde’ye ev sahipliği yapıyor. Bu zarif yapı günümüzde Hollanda Kralı tarafından ofis olarak kullanılıyor.
Utrecht, Hollanda'nın kalbinde yer alan canlı bir kent olarak öne çıkıyor. Amsterdam gibi dar kanalları, tarihi yapıları ve hareketli atmosferiyle adeta keşfedilmeyi bekleyen bir yer olan Utrecht’in merkezinde yer alan Dom Kulesi, kentin simgesi olarak dikkat çekiyor. Bu kule, 112 metrelik yüksekliğiyle Hollanda'nın en yüksek kilise kulesi olup şehri kuşbakışı izlemek için eşsiz bir fırsat sunuyor. Kentin bir diğer tarihi hazinesi, Orta Çağ'dan kalma katedraller ve kiliselerle çevrili eski şehir bölgesi. Bu bölgede dolaşırken dar sokaklarda geçmişin izleri hissedilebilir. Utrecht Üniversitesi'nin tarihi binaları da bu alanda yer alıyor ve şehirdeki akademik mirası yansıtıyor.
Müzeler konusunda da zengin bir seçenek sunan Utrecht'te, Centraal Museum modern sanatseverlerin ilgisini çekerken, Miffy Müzesi çocuklar ve aileler için eğlenceli bir deneyim sunuyor.
Eindhoven, Hollanda'nın güneyinde yer alan ve teknoloji ile inovasyonun başkenti olarak bilinen bir şehir. Sanayi devrimi ile büyüyen bu dinamik kent, geçmişte dünyaca ünlü elektronik devi Philips’in merkezi olarak büyük bir dönüşüm yaşadı. Ancak buna karşın kentin tarihi oldukça eskiye dayanıyor. 13. yüzyılda inşa edilen St. Catharina Kilisesi kentin tarihi hakkında ipucu veriyor. Bununla birlikte kentin bugününü yansıtan ve modern sanatın önemli örneklerine ev sahipliği yapan Van Abbemuseum, şehrin kültürel çeşitliliğini gözler önüne seriyor. Evoluon ise hem mimarisiyle hem de teknoloji temalı sergileriyle oldukça dikkat çekici bir yapı. Eski endüstriyel alanların yenilenerek kültür ve sanat merkezlerine dönüştüğü Strijp-S bölgesi, Eindhoven'ın yaratıcı ruhunu ve günümüzü yansıtıyor.
Hollanda’nın güneyinde yer alan Tilburg, tarihî kökenleri ile öne çıkıyor. Orta Çağ'a kadar uzanan kökleriyle, tarihsel düzlemde önemli yapıları bulunan Tilburg’un modern yaşamı yansıtan mekanları da ilgi çekiyor. Şehirde gezilecek en önemli yerlerden biri, 1992 yılında açılan ve Tilburg’un sembollerinden biri haline gelen De Pont Museum. Bu çağdaş sanat müzesi hem yerel hem de uluslararası sanatçıların eserlerine ev sahipliği yapıyor.
Kentin tarihî merkezinde bulunan Heikese Kerk gotik ve barok tarzlarıyla öne çıkan, şehrin simgeleri arasında yer alan bir kilise. Aynı zamanda eski tekstil fabrikalarıyla ünlü olan Tilburg, bu sanayi mirasını, TextielMuseum gibi müzelerle yaşatmaya devam ediyor.
Groningen, Hollanda'nın kuzeyinde yer alan ve geçmişi oldukça uzun olan bir kent. Şehir, 11. yüzyıldan bu yana önemli bir ticaret merkezi olduğu için bu geçmişini mimarisine ve sokaklarına yansıtmış. Groningen’in kalbinde yer alan Martinikerk, 13. yüzyılda inşa edilen ve gotik tarzıyla dikkat çeken bir katedral. Özellikle bu katedralin kulesine çıkarak şehrin panoramik manzarasının tadını çıkarmak mümkün. Bir diğer önemli yapı ise Prinsenhof, 15. yüzyıldan kalma ve şimdilerde otel olarak kullanılan bir bina. Burada yer alan ünlü bahçeler, özellikle yaz aylarında görülmeye değer.
Kentin önemli eğitim kurumlarından birisi olan Groningen Üniversitesi binası da şehrin en bilinen simgelerinden biri. 17. yüzyılda kurulan bu üniversite Avrupa’nın en köklü eğitim kurumlarından biri olarak anılıyor.
Hollanda'nın Flevoland eyaletinde yer alan Almere, modern mimarisi ve yenilikçi şehir planlamasıyla dikkat çeken bir kent. Denizin doldurulmasıyla oluşan bu şehir, 1970'lerde kurulmuş ve kısa sürede gelişmiş. Buraya özellikle yaz aylarında gelindiğinde Almeerderstrand Plajı’na uğranabilir. Bu yer hem doğaseverlerin hem de maviliklere hayran olanların uğrak noktaları arasında yer alıyor.
Breda, Hollanda'nın güneyinde yer alan, tarih ve kültürle dolu büyüleyici bir kent. Doğal güzellikleriyle de dikkat çeken bu şehir, keşfedilmeyi bekleyen birçok alana sahip. Kentin en dikkat çekici yapılarından biri olan ve gezilecek yerler arasında ilk sıralarda yer alan Breda Kalesi, önemli duraklardan biri olarak öne çıkıyor. Tarihi 12. yüzyıla kadar uzanan kale, zamanla askeri ve idari merkezlerden biri haline geldiği biliniyor. Kentin bir diğer ziyaret noktası etkileyici yapısı ile dikkat çeken Büyük Kilise (Grote Kerk) olabilir. Kilisenin içine girildiğinde etkileyici vitray pencereleri ve oymalı süslemeleri hemen fark ediliyor.
Breda, aynı zamanda Begijnhof gibi tarihi mahalleleriyle de tanınıyor. Burada, 16. yüzyıldan kalma evler ve bahçeler arasında yürüyüş yapılarak kentin eski dokusu hissedilebilir. Şehirde ayrıca Valkenberg Parkı, yemyeşil alanlarıyla ziyaretçilere huzurlu bir mola sunabiliyor.
Nijmegen Hollanda’nın en eski şehirlerinden biri olarak tarihi atmosferiyle ziyaretçilerini ağırlıyor. Maas ve Waal nehirleri arasındaki stratejik konumu nedeniyle tarih boyunca önemli bir yerleşim yeri olan bu şehir, aynı zamanda Romalılardan Orta Çağ'a kadar uzanan zengin bir kültürel mirasa sahip bir yer. antik Roma Dönemi’nden kalma Valkhof Kalesi kalıntıları şehrin tarihinde önemli bir yere sahip. Valkhof Parkı’nda yer alan ve günümüze yalnızca iki kulesi ulaşan kalenin, özellikle Fransız İhtilali sonrasında feodal yapının bir sembolü olduğu gerekçesiyle yıkıldığı biliniyor.
Kentin bir diğer önemli durağı olan St. Stephen’s Kilisesi (Sint Stevenskerk), inşa edildiği dönemin etkisiyle gotik tarzını günümüze taşımayı başaran yapılar arasında bulunuyor. Kilisenin kulesine çıkıldığında Nijmegen’in etkileyici manzarasını seyretme imkânı da misafirlere farklı bir deneyim sunuyor.
Hollanda’nın Almanya sınırında yer alan Enschede, tarihî ve gezilecek alanları ile öne çıkan bir kent. Enschede’nin tarihini keşfetmek isteyenler için birçok önemli durak bulunuyor. Bunların başında Grote Kerk yani Büyük Kilise geliyor. Şehir merkezinde yer alan bu yapı, ilk inşa edildiği 13. yüzyıldan sonra çeşitli eklemeler ile günümüze kadar gelmeyi başardı. Kilisenin yanı başında ise 20. yüzyılı başlarından kalma Belediye Binası, ziyaretçileri etkileyen bir başka tarihî mekan olarak öne çıkıyor.
Tarih tutkunları için Enschede’deki Rijksmuseum Twenthe de kaçırılmaması gereken bir yer. Bu müze, Hollanda sanatının en güzel örneklerini sergiliyor. Doğaseverler için ise Het Rutbeek Gölü ve Parkı, yürüyüş ve bisiklet turları için ideal bir yer.
Hollanda'nın doğusunda, sakinliği ve doğal güzellikleriyle öne çıkan Apeldorn’un uzun yıllar Hollanda kraliyet ailesine ev sahipliği yaptığı biliniyor. Kent, özellikle Kraliyet Sarayı Het Loo ile ünlü. Bu ihtişamlı saray, 17. yüzyıldan kalma olması ve uzun yıllar boyunca Hollanda kraliyet ailesinin ikametgâhı olarak kullanılmasıyla öne çıkıyor. Sarayın bahçeleri, Versailles tarzını andıran düzeni ve büyüleyici atmosferi ile ziyaretçileri kendine çekiyor. Kentin tarihî merkezinde yer alan Onze Lieve Vrouwe Kerk Kilisesi, klasik Hollanda mimarisinin örneklerini misafirlerine sunuyor.
Apeldoorn’un bir diğer dikkat çeken noktası ise Paleispark. Bu geniş park alanı, yürüyüş yapmak, bisiklete binmek veya doğayla baş başa kalmak isteyenler için mükemmel bir rota sunuyor. Doğaseverler için de Hoenderloo'ya yakın olan Hoge Veluwe Ulusal Parkı, Apeldoorn’dan kolayca ulaşılabilecek bir konumda.
Hollanda’nın tarihî ve zarif şehri olarak tanımlanan Haarlem, zengin geçmişi ve kendine has atmosferiyle keşfetmeyi bekleyen bir yer. Haarlem’deki Grote Markt, şehrin kalbinin attığı yerlerden biri. Etrafı kafeler, restoranlar ve 16. yüzyıldan kalma binalarla çevrili olan bu meydanda, St. Bavo Katedrali dikkat çekiyor. Katedralin gotik mimarisi ve ünlü Müller orgu, müzik ve tarih meraklılarının ilgisini cezbediyor.
Haarlem’in tarihî savunma kapısı olan Amsterdamse Poort (Amsterdam Kapısı) da mutlaka görülmeli. Orta Çağ’dan kalan bu kapının, şehir savunmasının önemli bir parçası olarak inşa edildiği biliniyor. Haarlem aynı zamanda Teylers Müzesi gibi kültürel hazinelere de ev sahipliği yapıyor. Hollanda’nın en eski müzesi olan Teylers, sanat ve bilim meraklıları için gerçek bir keşif alanı sunuyor.
Hollanda'nın doğusunda, Almanya sınırına yakın noktada bulunan Arnhem, doğal güzellikleri ve tarihî zenginlikleri ile dikkat çeken bir yer. Arnhem, uzun yıllar bu savaşın izlerini taşıdı. Ren Nehri kıyısında yer alan bu kentte yer alan John Frost Köprüsü savaşın kaderini değiştiren yer olduğu için birçok kişi tarafından ziyaret ediliyor. 1944 yılında Market Garden Operasyonu sırasında stratejik bir rol oynayan köprü, şehrin tarihine damga vurmayı başardı. Bu operasyonu ve savaşı anmak amacıyla kentte Airborne Müzesi de kuruldu.
Kentin bir diğer ziyaret noktası olan Burgers' Zoo ve yanındaki Park Sonsbeek, doğayla iç içe olmayı sevenler için harika bir ortam sunuyor. Burgers' Zoo, ülkenin en büyük hayvanat bahçesi olma özelliğini taşıyor. Ayrıca, St. Eusebius Kilisesi de Arnhem’in zengin kültürel mirasını yansıtan önemli yapılar arasında yer aldığı için ziyaret edilebilir.
Zaanstad, Hollanda’nın Kuzey Hollanda bölgesinde yer alan bir kent. Şirin sokakları, rüzgar değirmenleri ve geleneksel evleriyle ziyaretçilerini geçmişe doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Zaanse Schans, kentin en önemli turistik noktalarından biri olarak öne çıkıyor. Burada 17. yüzyılın tipik Hollanda yaşamını yansıtan müzeleri, değirmenleri ve atölyeleri gezmek mümkün. Özellikle ahşap ayakkabı atölyesi ve geleneksel peynir üretimi turistlerin ilgisini çeken aktiviteler arasında yer alıyor.
Het Jonge Schaap adındaki tarihî yel değirmeni ve Zaans Müzesi, Hollanda’nın kültürel mirasını tanımak için ideal mekanlar arasında. Kentin eski ticaret merkezi olan Wormerveer de tarih meraklılarının ilgisini çekiyor. Ayrıca, kentin doğal güzellikleri ve kanallarıyla ünlü kırsal alanları, bisiklet tutkunları için keyifli rotalar sunuyor.
Hollanda’nın Orta Çağ’dan kalma atmosferini günümüzde de koruyan şirin bir şehri olan Amersfoort, bu özelliği ile ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. Şehrin simgesi olan Onze Lieve Vrouwetoren, 98 metre yüksekliğiyle Hollanda’nın en uzun kilise kulelerinden biri. Bu etkileyici yapı, şehrin neredeyse her noktasından görülebiliyor. Kentin en eski yerleşim yerlerinden birini korumak için inşa edilen Koppelpoort, Amersfoort’un Orta Çağ’daki savunma noktaları arasında bulunuyor. Amersfoort’un tarihî sokaklarında dolaşırken Muurhuizen Caddesi de ziyaretçilerin dikkatini çekiyor. Bu cadde, şehrin eski surlarının üzerine inşa edildiği ve taş evlerle çevrili olduğu için ilgi görebiliyor.
Kentin en önemli sanat merkezlerinden Mondriaan Evi ise ünlü ressam Piet Mondriaan’ın doğduğu evde bulunuyor. Modern sanatın öncülerinden olan Mondriaan’ın eserleri ve hayatı hakkında bilgi edinmek isteyenler için mükemmel bir fırsat.
Hollanda’nın güneyinde yer alan Den Bosch, diğer adıyla ’s-Hertogenbosch, tarih ve modern yaşamın iç içe geçtiği bir şehir. Şehrin kalbi, Brabant Gotik tarzında inşa edilen St. John Katedrali'nde atıyor. Bu muhteşem yapının detaylı taş işçiliği ve zarif süslemeleri ziyaretçileri hayran bırakıyor. Den Bosch ayrıca, ressam Hieronymus Bosch'un doğum yeri olarak da tanınıyor. Şehirde yer alan Hieronymus Bosch Sanat Merkezi, sanatseverler için kaçırılmaması gereken bir durak. Binnendieze kanalında yapılacak bir tekne turu şehri farklı bir perspektiften görme fırsatı sunuyor. Ayrıca Noordbrabants Müzesi, hem bölge tarihini hem de sanatını yakından tanınmasını sağlıyor.
Zoetermeer Hollanda'nın Güney Hollanda eyaletinde yer alan bir şehir olması ile öne çıkıyor. Son derece modern bir kent görünümü olsa da şehir 11. yüzyıla kadar uzanan bir geçmişe sahip. Zoetermeer’de ziyaret edilecek yerler arasında öne çıkan Stadhuisplein Meydanı, kentin sosyal hayatının ve etkinliklerinin merkezi konumunda. Dolayısıyla burada şehir yaşamını net bir şekilde gözlemlemek mümkün. Tarihî açıdan önemli yerler arasında ise, De Driehoek geliyor. Bu alan, Zoetermeer’in eski köy dokusunu koruduğu nadir bölgelerden biri.
Ayrıca, 17. yüzyıldan kalma tarihi bir değirmen olan Mill de Hoop, ziyaretçileri geçmişe götüren mimari detaylarıyla dikkat çekiyor. Bunun yanı sıra, Bentwoud Parkı ve Balijbos Ormanı, doğayla iç içe zaman geçirmek isteyenler için ideal.
Zwolle, Hollanda'nın doğusunda, tarihî ve kültürel zenginlikleriyle ziyaretçilerini kendine çeken bir şehir. Zwolle'yi gezilirken ilk durak, şehrin simgesi olan Sassenpoort olabilir. Bu görkemli Orta Çağ kapısı, şehrin savunma yapılarından biri olarak 1400’lü yıllarda inşa edildi ve günümüze kadar ulaşmayı başardı. Grote Markt Meydanı’nda yer alan St. Michaelis Kilisesi de ziyaret edilebilir alanlar arasında bulunuyor. 15. yüzyılda Gotik tarzda inşa edilen bu kilise, şehrin ruhunu yansıtan bir mimari başyapıt olarak ziyaretçilerini etkilemeyi başarıyor. Kilisede yer alan ünlü Schnitger orgu da buranın etkileyici noktaları arasında bulunuyor. Şehir ayrıca ünlü sanatçı Hendrick Avercamp’ın eserlerine ev sahipliği yapan Museum de Fundatie ile sanatseverleri de kendine çekiyor.
Hollanda-Belçika sınırında yer alan Maastricht, köklü geçmişi ile misafirlerine gezilecek pek çok alan sunuyor. Maastricht’in en önemli simgeleri arasında yer alan ve 12. yüzyılda inşa edilen Sint Servaasbaziliek, şehrin en eski dini yapılarından biri olarak kabul ediliyor. Hollanda’da pek çok kilise gibi burası da gotik mimarinin harika bir örneğini sunuyor. Bunun yanı sıra, şehirdeki Vrijthof Meydanı da mutlaka görülmesi gereken yerlerden. Burada, tarihi binalar, kafe ve restoranlarla dolu canlı bir atmosfer bulunabilir. Eski şehir surları ve St. Pietersberg Mağaraları (Maastricht Mağaraları) da kentin hem geçmişini hem de doğal güzelliklerini keşfetmek isteyenler için önemli duraklar arasında yer alıyor. Mağaralar, tarih boyunca farklı amaçlarla kullanıldığı için bünyesinde birçok sanat eseri barındırıyor.
Leiden, Hollanda'nın göz alıcı tarihî alanları olan eşsiz bir kenti olması ile öne çıkıyor. Kanalları, taş döşeli sokakları ve zengin geçmişi ile hem huzurlu hem de keşfedilmeye değer bir şehir. 1575'te kurulan Hollanda'nın en eski üniversitesi olan Leiden Üniversitesi, kentin en dikkat çekici noktaları arasında yer alıyor. Üniversitede yer alan Rijksmuseum van Oudheden Müzesi, Hollanda’nın arkeolojik anlamda en kapsamlı eserlerinin sergilendiği alan olması ile biliniyor. Gezginlerin burada Antik Mısır’dan Roma’ya kadar pek çok devletin eserlerini gözlemleme şansı bulunuyor. Leiden’in tarihî savunma kalelerinden biri olan Burcht van Leiden da şehirdeki önemli noktalar arasında yer alıyor. Burası şehrin tepesinden manzarayı seyretmek ve tarihin derinliklerine yolculuk yapmak isteyenler için de ideal bir yer.
Dünyaca ünlü ressam Rembrandt’ın doğduğu yer olan Leiden’de onun çocukluğunun geçtiği ev günümüzde müze haline getirildi. Buraya gelindiğinde ressamın çocukluğuna dair bilgileri bulunduğu bu müze de ziyaret edilebilir.
Dordrecht, Hollanda’nın en eski şehirlerinden biri olarak biliniyor. Orta Çağ’dan günümüze kadar uzanan zengin bir geçmişe sahip olan Dordrecht, su yollarıyla çevrili konumuyla gezginleri etkilemeyi başarıyor. Dordrecht Minster Meryem Ana Kilisesi (Grote Kerk) kentte ilk ziyaret edilecek alanlar arasında yer alıyor. 11. yüzyılda inşa edilen bu kilise, Dordrecht’in tarihî ruhunu en iyi yansıtan yapılardan olarak gösteriliyor. Dordrecht’in eski liman bölgesi de gezginler için keyifli bir durak. Eski depolar ve ticaret evleri bugün müzeye dönüştürüldü ve ziyaretçilere şehrin ticaret geçmişi hakkında bilgi veriyor.
Hollanda’nın orta kısımlarında yer alan Ede, tarihî dokusuyla etkileyici bir atmosfere sahip. Ede’nin simgelerinden biri olan Doesburgermolen yel değirmeni mutlaka görülmesi gereken yerler arasında yer alıyor. 17. yüzyılda inşa edilmiş bu yel değirmeni, bölgenin geçmişine dair derin izler taşıyor. İkinci Dünya Savaşı’nın izlerini günümüze kadar getiren Ede, bu alanda üretilen sanatsal çalışmalarla o günleri misafirlerinin gözleri önüne seriyor.
Emmen, Hollanda'nın doğusunda, sakin atmosferi ve doğasıyla huzurlu bir şehir olarak öne çıkıyor. Özellikle şehrin çevresindeki taş devrine kadar uzanan Dolmen (Hunebed) mezarları, bölgenin en dikkat çekici tarihî yapılarından biri.
Emmen’deki Wildlands Adventure Zoo hem çocuklar hem de yetişkinler için eğlenceli bir durak. Bu modern hayvanat bahçesi, safari alanları ve tropik seralarıyla doğayı keşfetme imkânı veriyor. Kent merkezinde yer alan Grote of Pancratiuskerk Kilisesi, şehrin tarihi açıdan görülebilecek en net yeri olabilir. Kentin yeşil alanlarından biri olan Emmerdennen Ormanı yürüyüş yapmak ve bisiklet sürmek için ideal.
Hollanda’nın batısında Lahey ile komşu olan Westland, ülkede görülmesi gereken yerler arasında bulunuyor. Kentte bulunan De Lier Kilisesi, 12. yüzyıla kadar uzanan tarihiyle öne çıkıyor. Bu yapı, mimarisi ve detaylarıyla tarih meraklılarını cezbederken, yerel halk için de önemli bir ibadet alanı olarak hizmet veriyor. Bunun yanı sıra, bölge seralarıyla da meşhur olduğu için Hollanda seralar diyarı olarak anılıyor. Buradaki modern tarım yöntemleri ise hem ekonomik hem de kültürel açıdan büyük önem taşıyor.
Limburg bölgesinde yer alan Venlo, köklü geçmişi ile tarihsel anlamda pek çok detayı barındırıyor. Kent, tarih boyunca stratejik bir ticaret noktası olmayı başardı. Sint-Martinusbasiliek, Venlo’da görülecek ilk alanlar arasında yer alabilir. Genel olarak gotik mimarisinin etkisinde inşa edildiği bilinen bu kilisenin uzun bir kulesi bulunuyor. Venlo'nun bir diğer simgesi ise tarihi Belediye Binası. 16. yüzyıldan kalma bu bina, hem mimari hem de tarihsel açıdan büyük bir öneme sahip. Bununla birlikte gezginlerin eski şehir bölgesinde taş döşeli yolları ve tarihî mimariyi görme şansı da bulunuyor.
Kentin bir diğer dikkat çeken yönü ise doğayla olan bağı. Maas Nehri kıyısında yer alması, Venlo'yu doğa yürüyüşleri ve bisiklet turları için cazip bir destinasyon haline getiriyor. Bununla birlikte Arcen Kalesi’nde yer alan bahçe de görülmeye değer alanlar arasında yer alıyor.
Hollanda’nın Belçika ve Almanya’ya sınırı olan tek kenti olan Sittard-Geleen, Limburg bölgesinde konumlanıyor. Köklü bir geçmişe sahip olan bu kentin en önemli noktası Sittard Meydanı olarak geçiyor. Orta Çağ’ın karakteristik izlerini taşıyan binalarıyla dikkat çeken bu meydanda St. Peter Kilisesi de yer alıyor. 13. yüzyılda inşa edilen bu kilise, şehrin yaşını da ortaya çıkarıyor. Bunun yanı sıra, Kasteel Limbricht gibi görkemli kaleler de gezip görülmesi gereken yerler arasında bulunuyor.
Orta Çağ'dan kalan zengin tarihi ve günümüzün canlı kültürüyle harmanlanan Helmond, gezginler için keyifli bir rota sunuyor. Kentin en önemli tarihi yapılarından biri olan ve 14. yüzyıldan kalma Helmond Kalesi, aynı zamanda şehre adını veren bir yapı. Tarih boyunca farklı işlevler üstlenen kale, bugün müze olarak kullanılıyor ve bölgenin geçmişine ışık tutuyor. Helmond aynı zamanda De Cacaofabriek gibi kültürel mekanlarıyla da ünlü. Eski bir çikolata fabrikası olan bu bina, günümüzde sanat galerileri, sinema salonları ve konser alanlarıyla dikkat çeken bir mekan.
Heerlen, Hollanda'nın güneydoğusunda yer alan, tarih ve kültürle dolu bir kent. Özellikle Roma Dönemi’ne ait kalıntılar, Heerlen’in zengin geçmişini gözler önüne seriyor. Romalılardan kalan Thermenmuseum kentin en dikkat çekici noktalarından birisi. Roma Hamamı olarak bilinen bu tarihî alan, kente gelen misafirler tarafından sıklıkla ziyaret ediliyor. Avrupa’daki en iyi korunmuş Roma hamamlarından biri olan bu yapı, Heerlen'in Antik Dönem’de önemli bir yerleşim olduğunu da gösteriyor. Şehrin kalbinde bulunan Pancratius Kilisesi de görülmeye değer. 12. yüzyıla dayanan bu kilise, Orta Çağ'ın mimari güzelliklerini bugüne taşıyor.
Heerlen’in bir başka tarihi hazinesi de Limburgse Mijnen müzesi. Kentin madencilik geçmişine ışık tutan bu müze, eski madenlerin tarihini ve bölgeye katkılarını ziyaretçilere sunuyor.
Hollanda’nın komşusu Almanya’yı da keşfetmek için Almanya’nın en güzel şehirleri yazımızı okuyabilirsin.