Parklar; şehrin beton kalabalığından kaçmak, kendimizi yeşilin kollarına bırakmak, sessizliğe, dinginliğe adım atmak için toplandığımız modern agoralar.
Dünyanın en güzel kent parkları hangileri, hiç merak ettiniz mi? Öyleyse gelin dünyadaki en güzel 7 kent parkına doğru bir yolculuğa çıkalım.
Dünyaca ünlü bir mimar park tasarlarsa elbette dünyanın en güzel ve en ünlü parklarından biri olur. Güell ailesinin soyluluk göstergesi olarak 19. yy'da, Antoni Gaudi tarafından tasarlanan park, 1923'ten bu yana İspanyol halkının ve kenti ziyaret eden her milletten turistin buluşma noktası. Her detayında Gaudi'nin avangart üslubunun hissedildiği parkın dört bir yanı, ünlü mimarın renkli seramik parçalarıyla yaptığı kaplamalar ve hayvan heykelleriyle bezeli. Masal dünyasından çıkmış gibi görünen Park Güell, kubbeli yapılara ve birbirinden ilginç kulelere evsahipliği yapıyor.
Her detayında Gaudi'nin avangart üslubunun hissedildiği parkın dört bir yanı, ünlü mimarın renkli seramik parçalarıyla yaptığı kaplamalar ve hayvan heykelleriyle bezeli. Masal dünyasından çıkmış gibi görünen Park Güell, kubbeli yapılara ve birbirinden ilginç kulelere evsahipliği yapıyor.
Hollywood filmlerinden ve dizilerden, neredeyse mahallemizdeymişçesine iyi bildiğimiz Central Park, Amerika'nın en çok ziyaret edilen parkı unvanına sahip. Manhattan'ın göbeğinde olan park oldukça büyük; 840 dönümlük bir arazi üzerine kurulu.
Yılda ortalama 35 milyon ziyaretçinin gezdiği Central'ın tasarımı, 1857'de, Amerikalı peyzaj mimarı Frederick Law Olmstead ve İngiliz mimar Calvert Vaux tarafından yapılmış. Yalnızca Amerikalılara değil, pek çok filme, diziye, TV şovuna ve konsere de evsahipliği yapan park için dünyanın en ünlü şehir parkı desek yanlış olmaz sanırım.
Güney Amerika'nın en büyük ve en ünlü parklarından biri olan Ibirapuera için Brezilya'nın Central Park'ı diyebiliriz. 1954 yılında, şehrin 400. kuruluş yıldönümünde açılan park; eğlence mekanları, koşu ve yürüyüş alanları, gölet ve toplantı salonuyla tüm kentlilerin uğrak yeri.
Tasarımını ünlü mimar Oscar Niemeyer ve peyzaj mimarı Roberto Burle Marx'ın yaptığı park, sürreal görünümüyle kentin kültür-sanat etkinliklerine de evsahipliği yapıyor.
Serbest kürsü formatındaki Speakers' Corner'larında, insanların özgürce konuşmasıyla ünlü olan Hyde Park, Londra'daki Kraliyet Parkları'nın en büyüğü. Kurulduğu 1637 yılından bu yana pek çok toplu gösteriye, kültür-sanat etkinliğine ve konsere evsahipliği yapmış olan Hyde, bu yönüyle kentin sosyal hafızasının da bir parçası.
Park, 2,53 km2'lik alana sahip ve hemen yanı başında peyzaj mimarisiyle ünlü Kensington Bahçeleri bulunuyor. Serpentine adlı gölü ve Lady Diana anısına yapılmış yapay bir şelaleyi içinde barındıran park, Kensington Sarayı'nı ve Royal Albert Hall'u çevreliyor.
Nisanın ilk haftasında açan kiraz çiçekleriyle ünlü olan Ueno, Tokyo'nun halka açık ilk şehir parkı. Japon Ulusal Müzesi, Ulusal Batı Sanatları Müzesi, Metropolitan Sanat Müzesi ve çok sayıda tapınağa evsahipliği yapan parkı, yılda yaklaşık 10 milyon kişi ziyaret ediyor.
Pek çok sokak satıcısının da tezgah açtığı parkın içerisinde; deniz bisikletiyle tur atılabilen bir gölet ve bisiklet parkurları da bulunuyor. Özellikle bahar aylarında park, piknik yapmak isteyen binlerce insanla dolup taşıyor.
Batı Avustralya eyaletinin Perth şehrinde bulunan Kings Park ve içerdiği botanik bahçesi, Aborjin kabilelerinin kutsal toplanma mekanı olan Eliza Dağı üzerine kurulu. 4,06 km2'yi bulan sınırıyla dünyanın en büyük şehir içi yeşil alanlarından biri olan park, kentin en çok turist çeken noktası.
Geniş yürüyüş yolları ve piknik yapılabilen alanlarıyla her yıl 5 milyonun üzerinde insanın ziyaret ettiği park, birçok ulusal anıta da evsahipliği yapıyor.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Topkapı Sarayı'nın dış bahçesi olarak kullanılmış olan Gülhane, eminiz ki İstanbul'da doğup büyümüş hemen herkesin hatıralarının bir parçasıdır.
1912 yılında halka açılan ve 2000'lere kadar kır gazinoları, lunapark, hayvanat bahçesi ve çok sayıda hediyelik eşya tezgahına evsahipliği yapan park, bugün yalnızca yeşil alanları ve müzeleriyle hizmet veriyor. Çeşitli heykelleri ve Bizans döneminden kalma bir sütunu da içeren park, İstanbul'da yeşille gerçekten bütünleşebileceğiniz ender noktalardan.