Akdeniz kıyısında Adana ve Mersin illerinin kesişme noktasında yer alan Tarsus’un tarihi M.Ö. 5000’li yıllara kadar dayanıyor. İnsanlık tarihinin birçok önemli uygarlığını topraklarında barındıran Tarsus’ta sırasıyla Kilikyalılar, Roma, Bizans, Pers ve Osmanlılar hüküm sürdü. Bu uygarlıkların insanlığa armağan ettikleri ve yüzyıllardır ayakta kalan eserleri Tarsus topraklarında zamana meydan okumaya devam ediyor. Tarsus’un merkezinde yeraltında keşfedilen 2000 yıllık antik kentin yanı sıra Romalılardan kalan yeryüzündeki ilk kanalizasyonlu Roma Yolu ve Roma Hamamı görenleri hayran bırakıyor. Semavi dinlerin yüzyıllar boyunca kardeşçe yaşadığı Tarsus’ta doğan ve Hıristiyan âlemi için kutsal biri olan Pavlus adına inşa edilen St Paul Kilisesi günümüzde Hıristiyanlar için hac beldelerinden biri olarak kabul görüyor. Ayrıca Tarsus sınırları içerisinde Danyal Peygamber’in ve Bilal Habeşi’nin türbeleri de bulunuyor. Tüm dinî metinlerde anlatılan Ashab-ı Kehf’in (Yedi Uyurlar) uyuyakaldıkları ve günümüzde de onların adı ile anılan mağarayı görmek isteyen yerli ve yabancı pek çok turist Tarsus’a akın ediyor.
Türk tarihinde özel bir yere sahip olan Nusret Mayın Gemisi, Bizans döneminden kalan Kleopatra Kapısı ve Osmanlıların beldeye inşa ettikleri Kırkkaşık Bedesteni Tarsus’un ziyaret edilecek tarihi zenginlikleri arasında yer alıyor. Tarsus’a 10 kilometre uzaklıktaki Taşkuyu Mağarası ve Şelalesi yerel halkın yanı sıra turistlerin de ilgisini çekmeyi başarıyor. Ülkemizin tarıma en elverişli topraklarına sahip olan Tarsus’ta yerli halk, tarımın yanı sıra sanayi ve turizmle geçimlerini sağlıyor. Akdeniz kıyısında Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü ilçenin kuzey bölgelerinde karasal iklim kendini hissettiriyor. Tarsus’un sembolleri arasında yer alan tantuninin yanı sıra fındık lahmacun ve humusun yanında ikram edilen şalgam beldede tadılması gereken lezzetlerin başında yer alıyor. Tarsus’a havayolu ile ulaşmak için 40 kilometre uzaklıkta bulunan Adana Şakirpaşa Havalimanı kullanılabiliyor.
