Yunanistan’ın en büyük 3. Şehri olan Patras, Panachaikon Dağı’nın eteklerinde, Patras Körfezi kıyısında kurulu bir şehir. Patras Limanı şehri önemli bir ticaret merkezi haline getiriyor. Özellikle İtalya ile başta olmak üzere güney ve batı Avrupa ile Patras sürekli bir ilişki deva ettiriyor. Bu nedenle Yunanistan’ın Batı’ya açılan kapısı olarak kabul ediliyor. Şehir ekonomisi ağırlıklı olarak endüstriye dayanıyor. İçecek sektörü başta olmak üzere; tekstil, ilaç ve kâğıt sektöründe faaliyetler yürütülüyor.
Patras Akdeniz ikliminin etkisi altında yaşayan bir şehir. Yaz ayları sıcak ve kurak, kış ayları ise serin ve yağışlı geçiyor. Dört mevsimin de görüldüğü şehirde ilkbahar sonbahara kıyasla biraz daha ılık ve az yağışlı geçer. Yaz mevsiminde ortalama sıcaklık 24-25 derece civarında ölçülürken kış aylarında 10-12 dereceye kadar düşer.
Şehiriçi ulaşımın toplu taşıma ağı otobüslerle ve trenle sağlanıyor. Çevre illere yine tren, otobüs ve feribotlarla ulaşmak mümkün. Daha uzun mesafeli yolculuklara Patras Limanı’ndan kalkan gemiler ile şehir merkezinin yaklaşık 40 km dışında yer alan havalimanı hizmet ediyor.
Sahip olduğu iki üniversite ve bir teknoloji yüksek okulu ile Patras tam bir öğrenci şehri. Bu da kenti hareketli ve dışa dönük hâle getiriyor. Patras’da keyifle vakit geçirebileceğiniz birçok kafe, launge ve restoranın yanı sıra gece hayatı oldukça canlı. Hemen her zevke uygun bir bar ya da kulüp bulmak mümkün. Her yıl şubat ayında düzenlenen Patras Karnavalı, Avrupa’nın en büyük festivallerinden birisi ve yüz binlerce turistin kentte bir araya gelmesini sağlıyor.
Patras kaliteli yerel şaraplarıyla da tanınıyor. Kent merkezinin dışına doğru şarap bağlarını ve şaraphaneleri görebilirsiniz. Bu şaraphanelere gezi düzenlemek mümkün. Alkol tüketiyorsanız şehirden ayrılmadan önce kendinize ve sevdiklerinize hediye olarak yerel şarap alabilirsiniz. Yerel Tentura likörü de bir diğer alternatif.
Köklü bir geçmişe sahip olan Patras; Antik Yunan, Roma ve Bizans dönemine ait birçok kalıntıya ev sahipliği yapıyor. Araç trafiğine kapalı olan ve yan yana güzel mekânların dizildiği Ayiou Nikoláou Caddesi’nden yürüyerek eski şehrin tarihi atmosferine ulaşabilirsiniz. 6. yy’da inşa edilen Medieval Kalesi şehrin mutlaka görülmesi gereken tarihi yapılarından. Buranın ilerisindeki yokuşu tırmanan gayretli ziyaretçileri ise unutulmaz bir Patras Körfezi manzarası bekliyor ki bu geziyi gün batımına denk getirmeniz çok daha güzel olur. Hakkında en eski kayıtların MS. 170 yılında yazıldığı Patras Roman Odeum ve çevresindeki tüm antik kalıntılar tarih meraklılarını hayran bırakıyor. Kentin verandası olarak anılan Spinney bölgesi, çam ağaçlarıyla kaplı bir tepede yer alıyor ve özellikle doğa yürüyüşünü sevenler için güzel manzaralı bir ortam sunuyor. Sahildeki deniz feneri, şehrin tam kalbinde yer alan ve Balkanlar’ın en büyük kiliselerinden biri olan Saint Andrew Kilisesi ile yine kent merkezinde bulunan ve Avrupa’nın ilk opera binalarından birisi olan Apollon Devlet Tiyatrosu da; Patras ziyaretçilerinin kesinlikle görmesi gereken önemli noktalardan. Şehir aynı zamanda Yeni Arkeoloji Müzesi, Yerel Sanat Müzesi, Tarih ve Etnoloji Müzesi, Teknoloji Müzesi gibi değerli müzelere de ev sahipliği yapıyor. Anakara ile Mora Yarımadası’nı birleştiren beyaz Rio-Antirio Köprüsü kentin görünümünde hatırı sayılır güzel bir yere sahip.
Festival ziyaretçileri hariç genelde gezginlerin aktarma durağı olarak kullandığı Patras; önemli tarihi, antik mirasları, kültürel yapısı ve doğal güzellikleri ile geniş zamanda keşfedilmeyi hak ediyor.