Fransa'da Yapılacaklar

Paris her zaman sıra dışı özellikleriyle ön plana çıkan bir şehir olduğu için, çok az kişi Avrupa'nın havacılık merkezlerinden birinin Paris olduğunu bilir. Paris'in biraz dışında kalan Le Bourget Havacılık ve Uzay müzesi, çok özel bazı koleksiyonları bünyesinde barındırıyor. Efsanevi Concorde, havacılık tarihine damgasını vurmuş pek çok yolcu uçağı ve savaş jetleri burada sergileniyor.

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan ve Saone Nehri kıyısına konumlanan Eski Lyon, son dönemin en çok ziyaret edilen yerleri içinde bulunuyor. Eski Lyon’un tarih kokan, dar sokaklarında özgürce dolaşmadan ziyaretinizi tamamlamamanızı öneriyoruz. Alman, İtalyan ve Flamanlar tarafından inşa edilen yapıların gözleri büyüleyen yapısını gördükçe Eski Lyon’u daha fazla seveceksiniz.

Matisse Müzesi'nin yakınında ve güzel bahçelerin ortasında olan Monastère Notre Dame de Cimiez’deki Roma hamamlarını, amfi tiyatroyu ve Cemenelum antik kalıntılarını mutlaka görmelisiniz. Başlangıçta bir Benedictine vakfı olan manastır, 16. yüzyılda Franciscans tarafından ele geçirildi ve 1850'de gotik modellere göre gerçekleştirilen restorasyonla yeniden karakterize edildi. Kilisenin içindeki Nice okulunun güzel altar panoları (kiliselerde tapınılan bölgedeki panoya verilen ad), özellikle Bréa'nın 1475'ten kalma bir Crucifix eserini görür görmez fotoğrafını çekmek isteyeceksiniz. Ayrıca manastırın Nice'teki Franciscan rahiplerinin yaşamını 13. ila 18. yüzyıl boyunca gösteren bir müzesi var.

Paris'te ziyaret edilmesi gereken çok müze var, ancak bunlardan bir dünya markası olan Louvre Müzesi'ni gezmeden Paris’ten ayrılmamanızı öneriyoruz. Leonardo da Vinci'nin sırlarla dolu eseri Mona Lisa tablosuna ev sahipliği yapan bu özel müzede birçok etkileyici sanat koleksiyonu mevcut. Her yıl yaklaşık 10 milyon kişinin ziyaret ettiği Louvre Müzesi, dünyanın en çok ziyaretçi alan müzelerinden biri olarak biliniyor.

Zeminden 97 metre yükseklikteki çan kulesi ile göz kamaştıran 1859 yapımı kalvinist kilise, Gotik canlanma tarzında olan Avrupa'daki en uzun Protestan dini yapılarından biri. Saint-Étienne, yalnızca bir buçuk asırlık bir yapı olmasına rağmen 1637’de yapılmış camdan eserler gibi çok daha eski parçaları içeriyor. Mulhouse'un ana meydanında yer alan tarihi kilise zaman zaman konser ve sergilere de ev sahipliği yapıyor.

Şehirdeki “en eski halka açık park” unvanına sahip olan Parc Salvator, Mulhouse şehir merkezinin doğu tarafında konumlanıyor. Düzeni Romantik tarzda olan park, kabuk şeklindeki oditoryumu ile ünlü. Park, Virginia lale ağacı, Kaliforniya tütsü sediri ve Japon pagoda ağacı gibi çok nadir bulunan ağaçları ile ziyaretçilerine bambaşka bir deneyim yaşatıyor. Sanayi Devrimi’nden sonra getirtilen bu egzotik türlerden sonra park giderek popülerleşmiş. Tiyatro gösterileri ve sirk gösterilerinden konserlere ve film gösterimlerine kadar uzanan çeşitli kültürel etkinlikler, yaz aylarının perşembe günleri bu parkta düzenleniyor.

Rebberg Tepesi üzerinde yer alan bu 20 metre yüksekliğindeki gözlem kulesi, nefes kesen Mulhouse ve Vosges Dağları manzarası sunuyor. Şehrin Almanya ve İsviçre sınırları yakınında bulunması nedeniyle havanın bulutlu olmadığı bir günde İsviçre Alpleri’ni bile görebilirsiniz.

400 klasik otomobilin yer aldığı Cité de l'Automobile dünyanın en büyük araba müzesi olma özelliğini taşıyor. Müze koleksiyonu, tarihi 1908 yılına kadar uzanan yarış otomobilleri ve 80 prestijli araçtan oluşuyor. 19. yüzyılın sonlarından günümüze kadar otomobil geçmişinin sergilendiği müzeyi mutlaka gezmenizi öneriyoruz. 1920'lerden, 30'lu ve 40'lı yıllardan en nadide parçaları bir arada görmek gerçekten de inanılmaz bir deneyim. Dünyanın en hızlı otomobili olan Bugatti Veyron ve Autodrome için özel sergi alanları bulunuyor. Araba tutkunları sadece Bugatti’yi görmek için bile uzun yollar katedebilir. Bu eski tekstil fabrikasındaki Léon Bollée'nin "trikar" ını da yakından görebilirsiniz.

Bir araba tutkunu değilseniz, sizler için bambaşka bir alternatifimiz var: Cité de du Train. Dünyanın en büyük demir yolu müzesi olan Cité du Train’de üç ana sergi alanı mevcut. Tarihin Peronları sergisinde demiryolu seyahati tam olarak 8 aşamada gösteriliyor. Tren Yolları sergisinde demir yollarının altın çağı (1844-1960) anlatılıyor. Son olarak da bir açık hava sergi alanı olan Demir yolu Panoraması, otantik bir demir yolu pikabı ve 1883 senesinden kalma buharlı lokomotif içeriyor.

Bir diğer adıyla Mulhouse Hayvanat Bahçesi, sanayi sektöründe çalışan bir grup hayırseverin 1868 yılında kurmuş olduğu bir yer ve Tannenwald Ormanı’nın kenarında 25 hektarlık bir alanı kapsıyor. 170 civarında farklı türden yaklaşık bin hayvanın yaşadığı hayvanat bahçesinde kutup ayıları ve kutup tilkilerinin olduğu kutup alanı, Asya aslanları, Sibirya kaplanları, kar leoparları, sincap maymunları ve firavun fareleri için daha korunaklı ve büyük alanlar var. Hayvanat bahçesine bağlı “Botanik Bahçesi - Jardin remarquables" kısmında ise ilkbahar ve yaz aylarında 400 çeşit iris ve 100 çeşit dahlia (yıldız çiçeği) çiçek açıyor. 1867'de bu alana Amerika'dan getirtilen dev bir sedir ve bir Japon sediri dahil olmak üzere çok sayıda farklı egzotik ağaç dikildi.

1898'den kalma eksantrik bir kalıntı olan Tour du Belvédère, hayvanat bahçesinin yakınında, Mulhouse'un güneyinde yer alıyor ve şehrin simgelerinden biri olarak kabul ediliyor. Tour du Belvédère, 20 metre yüksekliğinde ve esasında ferforje ile yapılmış bir çeşit mini Eyfel Kulesi. Kule yaklaşık on yıl önce restore edildi ve şimdilerde Mulhouse’a gelen turistlerin en sık ziyaret ettiği yerlerden biri. Tour du Belvédère’in bulunduğu deniz seviyesinden 350 metre yükseklikteki bölgeden Vosges, Kara Orman, Jura Dağları ve Bern Alpleri dağlarının yanı sıra Colmar ve Freiburg şehirlerini de 360 derecelik bir açıyla izlemeniz mümkün.

Ungersheim'de, Mulhouse'un kuzeyinde hızlı bir gezi planlamak isteyenler için Avrupa'nın en büyük açık hava müzelerinden olan Alsace Ecomusée d'Alsace’ye gitmelerini öneriyoruz. Bu bölgede 100 hektarlık şirin bir köy var ve bölgedeki 70 tarihi ev yıkımdan kurtarılarak taşınmış ve yeniden inşa edilerek otantik görünümüne kavuşmuş. Ortaçağda Alsace'de işlerin nasıl yapıldığını bilmek isterseniz, çömlekçilerin, demircilerin ve tekerlekli taşıtların sergilendiği yerleri ziyaret edebilirsiniz. Köyün tek amblemi leylek; bunun neden ise hemen hemen hemen her evin çatısında bir leylek yuvası var.